Tarihsel Süreç İçerisinde Kıbrıs

Tarihsel Süreç İçerisinde Kıbrıs

‘1968-70’li yillar büyük sehirlerde üniversitelerde olayli yillar… Bizim kusak neyin ne oldugunu kavrayacak yastan uzak okuma-yazmayi yeni sökmüs çocuk yaslarimizda ilkokul da ögrenciyiz. Okulumuzun bitisigindeki ortaokul-lise duvarinda beyaz boya ile yazilmis “Kibris Türk’tür Türk Kalacaktir” sloganini o günlerde pek anlamlandiramiyoruz. Birkaç yil sonra Kibris Baris Harekati tüm Türkiye’yi tek yumruk haline getiriyor Kibris’in önemi ortaya çikiyor. Ancak yillar sonra bugünlerde Kibris’in bizler için Türkiye için ne kadar önemli oldugu bir kez daha pekisiyor. O yillar ki 1963-64 ve 1967-68 Kibris’ta yer yer çatismalarin yer aldigi Türklerin Rum çetelerce katledildigi yillar olup Kibris sorunu Türk Halkinin gözünde “Ulusal Dava” seklinde önem kazanmis Türk gençliginin yüreginde ilçenin duvarlarina kadar yansimis ardindan da belleklerimize kazinmis. Kibris Türkiye için bir kirilma noktasi baslangicidir. Kirilma basladi mi tarihin bizi Sevr’e geri götürmesi kaçinilmaz olacaktir.’

Kibris ve Tarihsel Gelisim;
Kibris adi Latince bakir anlamina gelen ‘Cyprus’ sözcügünden gelmektedir. Roma imparatorlugu döneminde dünyanin bakir ihtiyacini karsilarken günümüzde bakirdan eser kalmamis sadece adi kalmistir. (1)
Akdeniz de Sicilya ve Sardunya’dan sonra üçüncü büyük ada… Tipik Akdeniz iklimi. Yaz ve Ilkbahar iki iklim yasaniyor. Türkiye’ye 70 km uzaklikta Suriye’ye 110 km Yunanistan’a 500 km Misira 370 km Girit’e 500 km Rodos’a 400 km Ingiltere’ye ise bin km.nin üzerinde uzaklikta. 300.000 (Türk) 550.000 (Rum) 25.000 (Ingiliz) nüfus yasiyor. (2)
Kibris Jeopolitik konumundan dolayi tarih boyunca Anadolu için önemli bir yer olmus Anadolu Misir Suriye için Askeri ve Ticari üs olarak kullanilmistir. Kibris tarihi milattan öncelere kadar gider. Hitit Misir Finike Asur Pers Photomeler Romalilar Bizanslilar gibi degisik uygarliklar sonrasi Venediklilerin hakim oldugu adayi 1571 yilinda Osmanlilar fesediyor. Adanin gelismesi için Anadolu’dan Türkler adaya yerlestiriliyor. 300 yillik bir hakimiyet sonrasi 1878 Osmanli-Rus savaslarinda zayif düsen Osmanlilar Ingilizlerin savas yardimi sözlerine karsilik icar olarak adayi kiraliyorlar. Ingilizler adayi önce Dis Isleri Bakanligina 1882 yilinda da Sömürgecilik bakanligina bagliyor. 1914 yilinda da adayi Ilhak ediyor. 1923 yili Lozan’da da bunu tescilliyor. Ingilizler Fransizlarla ortak olarak 1869 yilinda Süveys Kanalini açtiktan sonra Akdeniz den Okyanusa Süveys Kanali-Kizildeniz baglaminda Deniz yolu açinca Kibris adasinin önemi ortaya çikiyor. Özellikle Ingilizler bu isin devamini getirip önce icarci olmak üzere girdigi topraklara sömürgeci bir yaklasimla sahipleniyor.
Ingiliz hegemonyasina girmek istemeyen binlerce Türk 1878 1914 1917 ve 1923 tarihlerinde Anadolu’ya göç eder. Bugün adadaki Türk nüfusunun Rumlardan az olmasinin sebeplerinden biride bu göçlerdir. Günümüzde yaklasik 400 bin Kibris Türk’ü çogunlugu Türkiye’de olmak üzere ada disinda dünyanin degisik bölgelerinde yasiyor.
Megali Idea; kelime anlami ile “Büyük ideal büyük fikir” demektir. Bu fikre ve ilkeye göre 1453 tarihinde Fatih Sultan Mehmet tarafindan fesedilen Istanbul’un tekrar ele geçirilerek Yunanistan Girit Rodos Kibris Anadolu ve Büyük Iskender’in fesettigi Iskenderiye’yekadar olan topraklar yeniden alinarak bir Helen Imparatorlugu olarak kabul edilen büyük Bizans Imparatorlugunun yeniden kurulmasidir. Megali Idea 1790’li yillarda ortaya atilarak harita olarak yayinlandi. Bu idealin yasatilmasi ve nesilden nesile aktarilmasi Rum Ortodoks kilisesinin görevi olacaktir. Bu ideal çerçevesinde 1821 yilinda Mora isyani patlak vermis ardindan 1830 tarihinde Yunanistan bagimsizlik kazanmistir. Yunanlilar bagimsizliklari sonrasi megali idea haritasi içinde yer alan topraklarin ele geçirilmesi faaliyetlerine baslamislardir. Makedon topraklarini kendilerinin sayarak Türkleri yasadigi topraklardan-Anadolu’dan atarak büyük Yunanistan’i hedefliyorlardi. Osmanlinin zafiyeti ve dis desteklerle Girit Rodos 12 adalar Ege adalari ele geçirilerek Anadolu’ya asker çikarilmistir. Atatürk’ün önderliginde gerçeklestirilen ulusal kurtulus savasi sonrasi Türk halki Anadolu’da Yunanlilara tarihi bir ders vererek ideallerini kursaklarina tikamistir. Anavatan paralelinde Kibrisli Türklerde Rumlarin bu idealleri karsisinda geçit vermemislerdir. Yunanistan ve kilisenin bu faaliyetleri basta Ingiltere olmak üzere Rusya ve batili ülkeler tarafindan desteklenmistir.(3)

Tarihte önemli yer tutmus uluslarin toplumlarin dinlerin ideolojilerin tabi ki büyük idealleri var olmustur. Siyonizm Helenizm Enternasyonalizm komünizm fasizm gibi Turancilikta Türklerin idealidir. Ama günümüz dünyasinda bunun toprak parçasi olarak düsünülmesi ütopyadan öteye gitmeyecektir.

Enosis; Megali idea çerçevesinde Kibris’in Yunanistan’a baglanmasini ilhak edilmesini ifade etmektedir. Kibris’la ilgili Enosis fikride ayni tarihlerde baslamaktadir. Bu ideal dogrultusunda 1821 tarihinden itibaren engel gördükleri Türk halkina karsi saldirilar baslar. Bunu sonraki saldirilar takip edecek katliamlar yapilacaktir. (1895 1912 1955-1974 dönemi)
1915 yilinda Ingiltere Yunanistan’in kendi safinda savasa girme karsiliginda Kibris’i verecegini önerisine yanasmayan yunanlilar savas sonuna dogru Almanlara savas ilan ederek savas sonunda 1918 yilinda Kibris’a talip olurlar.
Bu gelismeler üzerine Kibrisli Türkler 1918 tarihinde Meclisi Milli adli ulusal kongre toplayarak Enosise karsi adanin Osmanlilara devrini isterler. 1919 yilinda da Anadolu’da yakilan kurtulus mesalesi adada Ingiliz sömürge yönetimine karsi Türklerin ayaklanma hazirligi baslasa da Ingilizler bu gelismeyi bertaraf edecektir.
1921 yilinda Kibrisli Rumlar Enosis plebisiti gerçeklestirerek Ingiliz yönetiminden enosis talep ederler gerçeklesmez.
Kibris Türkleri 1930 yilinda topladiklari Milli Kongre ile adadaki Ingiliz sömürge yönetimine bayrak açmisken karsilarinda Enosis yaygaralari ile Rumlari ve Yunanlilari bulurlar.
1931 yilinda Rumlar Enosis ideali ile Ingilizlere karsi isyan bayragi açinca Ingilizler bu isyani bastirirlar.
1942 yilinda Dr. Fazil Küçük tarafindan çikarilacak Halkin Sesi’nin yayin yasamina girmesine kadar sömürge yönetimine karsi etkin bir mücadele verilememistir.
1950’li yillarda Yunanlilarin Kibris’ta Megali idea faaliyetini yeniden isitmasi üzerine 1950 yilinda Kibrisli Rumlar yeniden Enosis plebisiti gerçeklestirerek 1954 yilinda konu Yunanistan tarafindan BM’ye götürür BM konuyu reddeder.Türkiye ise Enosise karsi devlet yönetimi düzeyinde “Kibris Türk’tür” mitingleri düzenleyerek misilleme yaparlar. Enosise karsi “Taksim” tezi ortaya atilir.
1955 yilinda bu kez Rumlar kanli EOKA (Kibris milisleri Helen ulusal örgütü) örgütünün temellerini atarak silahli eylemlere baslarlar. Bu terör örgütüne destek için kurulan diger terör örgütünün adi içisleri bakani Akritas’in adidir. Önce Ingilizlere ardindan Türklere karsi saldirilarda bulunuyorlar.
Kibris Türkleri bu saldirilar karsisinda 1957 yilinda TMT (Türk Mukavemet Teskilati) kurarlar. TMT 1958-1960 1963-1974 dönemlerinde Kibris Türk halkinin direnisini örgütleyerek Rum saldirilarina karsi ayakta kalmasini saglamistir. Kibris Türk halkinin mukavemeti Akritas plani ile “Türkü imha plani” olarak uygulamaya konulan soykirimin bütünüyle gerçeklesmesini önlemistir. Akritas plani ikinci bir Girit örnegi yaratmak için uygulamaya konuluyor.

Girit Örnegi;
Yunanistan’in bagimsizligindan sonra Girit adasinda örgütlenen isyanlar sonunda pek çok Türk adayi terk etti. Kalanlarin pek çogu da Rumlar tarafindan katledildi. Osmanli devleti bütün zayifligina ragmen bu isyanlari bastirabilecek güçte idi fakat ne zaman biraz sertçe hareket etse Avrupa Imparatorlugun gayri Müslüman tebaasinin koruyucusu olarak Türklerin karsisina dikiliyor. Müslümanlarin Hiristiyanlari katle tesebbüs ettigi iddiasiyla müdahale ediyordu. Bu nedenle Osmanli hükümeti Hiristiyan tebaasinin isyanlarini bastirmak için güç kullanamiyordu. Giritli Türkler bu sartlar altinda yasam ve mal güvenliklerini saglayacak bir otorite göremediklerinden olanak buldukça ya büyük kentlere siginiyorlar yada adayi terk edip Anadolu ya göç ediyorlardi. 1760’ da 200 bine karsi 60 bin olan Türk–Rum nüfus orani 20. yüzyilin ilk çeyregi bittiginde ise adada hiç Türk kalmamistir.(4)

Fransiz yazari Deleporte daha 1913 de su tespiti yapmistir:
”Girit’te herkes gibi hayat ve hürriyet haklari olan Türklerin katledilmesi ile çok yanlis bir yola sapilmistir. Bu barbarliklari samimi bir Helen dostu olarak telin ediyoruz. Yunanliya karsi duydugumuz ask bizi cinayetleri affetmek için yalan söylemeye kadar götüremez ve bazilari Kibris’ta da bu cinayetleri hazirlamaktadirlar.”

1959 yilinda baslatilan Zürich-Londra konferanslari (Anlasmalari) sonrasi 1960 yilinda Iki toplumlu Kibris Cumhuriyeti kuruluyor. Türkler %30 Rumlar %70’i olusturuyor. Cumhurbaskani Rum (Makarios) Yardimcisi Türk (Dr. Fazil Küçük) adadaki Türkler Anayasal güvenceye kavusuyor. Bu anayasa geregi Ingiliz-Yunan-Türk Devletlerinin Garantörlügü kabul ediliyor. Bu garantörlük antlasmasi sonucu adadaki Türkler güvenceye kavusmus oluyor.
1961 yilinda Rum lideri Makarios Kibris Türklerinin yönetime katilmalarini kabullenmeyerek anayasayi tek tarafli olarak fesih ettigini açikliyor. Ardindan 1963 yilinda Rumlarin Enosis planlari adim adim uygulanmaya konuluyor. Albay Grivas adadaki Eoka çetelerinin Enosis yolundaki ideallerini su sekilde açikliyor: ”Türkler azinlik olacak 1 Türk kalmayincaya kadar yok edilecek. Kibris sorunu çözülmüs olacak” diyor.
1963 olaylarinda basbakan Ismet Inönü Denktas’a: “Denktas Denktas Kibris benim sorunumdur. Kibris Türkiye’nin sorunudur. Fazla söze gerek yok. Her türlü yardim yapilacaktir.” Söylemesinin ardindan Türk uçaklari kanli Eoka çetelerini bombalayarak gereken dersi vermistir.
1964 tarihinde adada BM baris gücü göreve baslamasina ragmen Rum saldirilarini durduramamistir. Ayni yil Yunanistan adaya 20 bin kisilik bir asker çikaracaktir. Ardindan da sistemli bir sekilde baski yildirma öldürme sonucu Türk köyleri bosaltilarak Akritas plani adim adim uygulamaya konacaktir.
1963 yilinda baslayan Rum saldirilari sonrasi ortaya çikan fiili bölünme 1965 yilinda adada resmi olarak da gerçeklesmis olacaktir. 1961 yilinda Kibris anayasasinin tek tarafli olarak Rumlarca feshedilmesinin ardindan dünyanin kendi çikarlari geregi Kibris sorununu görmezlikten gelmesi Kibris’in bölünerek sorunun kangren haline gelmesine sebep olmustur.
1967 olaylarinda 12.000 Yunan Askeri adaya gönderilirken Türkiye’nin tepkisi sonucu geri çekiliyor. Albay Grivas ise adayi terk etmek ve bir daha adaya dönmemek zorunda birakilmistir.
Eoka örgütünün devami olan Eoka-B örgütünün 1972 yilindaki basarisiz darbe girisimi sonrasi bu kez 15 Temmuz 1974’de Askeri darbe yaparak Makarios’u görevden uzaklastiriyorlar. Albay Nikos Sampson tarafindan Enosis ilan edilerek Elen cumhuriyetine geçis tamamlaniyordu.
Türkiye adadaki darbe sonrasi Kibrisli Türkler açisindan baris güvenlik ve toprak konusunda endise içersinde garantörlük hakkini kullanarak Ingiltere’ye birlikte adadaki bu darbeye karsi müdahale yapalim önerisini götürür. Ingiltere buna yanasmayinca tek basina garantörlük hakkini kullanmak suretiyle 20 Temmuzgünüadaya çikarma yapar. Türk Baris Harekati olmasaydi Ada Türklerinin bir teki dahi kalmayacak sekilde ilhak planlari uygulamaya koyulsa da katliamlar durduruluyor. Rumlar güneye püskürtülüyor. Sonuç olarak Türklerin yasamlari Türk Ordusunun adaya çikmasi ile güvenceye aliniyor. Enosis sekteye ugruyor. (5)

(Kuzeydeki 120 bin Rum güneye güneydeki 65 bin Türk’te kuzeye göç ederek adadaki toplumlar homojen hale gelir. 1974 yilindan bu güne kadar adada barisi bozan ve ayni zamanda orada yasayanlarin güvenligini tehlikeye sokan bir ciddi olay olmadan ve iki tarafta güvenlik içinde yasamaya devam ederler.)

Kıbrıs Şehitleri; (6)
Kibris binlerce sehit sonucu Türklerin hakimiyetine girmistir. Sonrasinda I. Dünya Savasi esnasinda çesitli cephelerde esir düsen Türk askerleri Ingilizler tarafindan adaya getirilmis tutsak olduklari kötü kosullarin sonucu sehit düsmüsler. Sonuncusu ise Rum-Yunan mezalimi sonucu hayatlarini kaybeden sehitlerimiz. Bugün Kuzey Kibris’ta (Murataga Sandallar Atlilar Ayvasil Tekke Bahçesi Erenköy Karaoglanoglu) ve Güney Kibris’ta (Limasol Larnaka Gazi Baf Geçitkale Poli Bozalan) sehitlerimiz ve sehitliklerimiz Rum-Yunanlilarin neler yaptiklarinin neler yapabileceklerinin göstergesidir. Kibris’ta Türkler Türk olmalarinin bedelini çok ama çok agir ödemislerdir. 16 günlük bebelerden 90’lik ihtiyarlara kadar katledilen insanlarin toplu mezarlari dünyanin gözü önünde açilmistir. Bu yüzden kanla yazilan Kibris’ta ki Türklük davasi hiç kimsenin kolay kolay söküp atamayacagi kutsal bir davadir ulusal bir davadir.

Baris Harekati ile Ilgili Dünya Basinina Yansiyanlar; (7)
Dünya basini baris harekatini olumlu olarak degerlendirerek genis yer verirler. Ardindan Kibris Türklerine yapilan katliamlari da dünyanin gözü önüne objektif bir sekilde sereceklerdir. Dünya basinina yansiyanlar sayfalar tutacaktir. Ancak bazilari o günleri daha objektif yakalayacaktir.
“Türkiye Kibris’a müdahale etmeseydi Yunanistan bugün Askeri cunta ile yönetilecekti.” Se Observer
“ 1974 yilinda Türk askeri müdahalesi olmasaydi adada Türk kalmayacakti.”
“Atina’daki despotlar ve despotlarin Kibris’ta kana susamis kullari Kibris Türklerini katletmislerdir”
“Atina Kibris’taki kanli olaylardan sorumludur.”
“Yunanistan dünya ile alay ediyor.” New York Times Gazetesi (21.07.1974)
“Insanlik akli yunanlilarin kibrista yaptigi bu cellatligi asla kabul edemez. Türk evlerine giren Yunan-Rum milli muhafizlari kadin ve çocuklar üzerine mermi yagdiriyor büyükleri bogazliyor ve yakaladiklari Türk kadinlarinin irzina geçiyordu.” Almanya’nin Sesi Radyosu (30.07.1974)
“Lefkose’de bir çöplükte 88 Kibrisli Türkün cesedi bulundu. Bu Türklerin tümü Rum ve yunanlilarca kursunla delik-desik edilerek öldürülmüs ve öldürülmeden önce tellere baglanmis cesetlerden kiminin basi gövdeden koparilmis.” ABD CBS TV Muhabiri Görgü tanigi (29.07.1974)

Baris Harekati Sonrasi Gelismeler; (8)
Türkiye baris harekati ile 1963-1974 arasi 11 yildir huzur ve güvenden uzak Kibris’a baris huzur güven özgürlük ve de demokrasi getirmistir. Dolayisi ile sadece Türkler açisindan degil adadaki Rumlar açisindan da huzur ve güven saglanmistir. Yunanistan’da da bu harekat sonrasi askeri yönetim son bularak demokrasiye geçis yapilmistir.
20 Temmuz 1974 tarihli Cenevre anlasmasi ve 1 Kasim 1974 tarihli BM genel kurulu karalari sonucu “adada iki toplumun varliginin ve esitliginin kabul edilmesi” ayni günlerde tüm dünyanin Kibris için federasyonu seslendirmeleri Kibris Türk Federe Devletinin 13 Subat 1975’te kurulma sürecini getirmistir. 1975yilinda Viyana’da alti tur görüsme sonuçsuz kalir anlasma saglanamaz. Görüsmeler 12 Subat 1977 de tekrar baslar. Dört maddelik ilke anlasmasi imzalanir. 1977 yilinda BM. Genel Sekreteri Waldheim-Makarios’u ikna ederek yeniden iki toplumlu Kibris’i hayata geçirmeye çalisirken Makarios Yunanistan’a çagirilarak gece ‘kalp krizi’ sonucu ölüyor. BM. Genel Sekreteri de Yahudi düsmani Nazi yanlisi olarak yipratilmaya çalisiliyor. Bu süreç askiya aliniyor. 1978 yilinda AB Kibris’taki varligi ile Yunanistan’i kinar.
Makarios’un ölümünden sonra yapilan görüsme sonucu 1979 yilinda da 10 maddelik bir çerçeve anlasma imzalanir. Bu toplumlararasi görüsmeler mayis 1983 yilina kadar aralikli devam edecektir. Mayis 1983 yilinda Rumlarin tek yanli olarak BM genel kurulundanTürklerin giyabinda haksiz karar çikartmasi sonrasi 15 Kasim 1983 tarihinde Kibris Türkleri ‘Self Determinasyon Hakkini’ kullanarak kendi bagimsiz devletini KKTC’yi ilan etmislerdir. Self determinasyon hakki ‘halklarin kendi geleceklerini özgürce belirleme hakki’ olarak BM ve AGIK sözlesmelerinde yer almaktadir. Her ne kadar Türkiye disinda taninmasa da fiilen KKTC Kuzey Kibris’ta egemen ve bagimsiz bir devlettir.

Kibris Türkleri 1960 yilinda olusan iki toplumlu Kibris Cumhuriyetinden Rumlarin tek tarafli dislamalari sonrasi 1963 yilindan itibaren kendi kendini yönetmistir. 1963-1967 arasinda ‘Genel Komite’ 1967-1974 arasi ‘Geçici Türk Yönetimi’ 1974-1975 ‘Otonom Kibris Yönetimi’ 1975-1983 arasi KTFD ve 1983 sonrasi da KKTC olarak sekillenmistir.
1988-1990 tarihleri arasi yeni bir görüsme saglansa da bir sonuç alinamaz. 1990 yilinda Kibris Rum kesimi Kibris adina AB’ye üyelik için basvurur. KKTC ve Türkiye’nin 1960 anlasmalari isiginda itirazlarina ragmen AB Rumlarin basvurusunu incelemeye alir.
1992 yilinda BM “Gali fikirler dizisi” adiyla ortaya atilan plani Türkler müzakere edilebilir bulsa da Rumlar tümüyle reddeder.
Rum ve yunan lobisi uzlasmaz tutumunu sürdürerek yeni maceralara hazirlanip 1993 yilinda “ortak savunma doktrini” hazirlarlar. Bunun üzerine BM 1994 yilinda güven artirici önlemler paketi hazirlar. 1995 yilinda AB Kibris’la ilgili üyelik sürecini baslatir. Bunun üzerine 1997 yilinda KKTC’nin Türkiye ile bütünlesme süreciyle sonuçlanabilecek Türkiye ve KKTC cumhurbaskanlari ortak deklarasyon yayinlarlar. Bu bir yerde uluslar arasi politik manevra olarak da adlandirilabilinir.
1997 yilinda iki kez görüsme saglansa da sonuç yok. Aralik 1997 tarihinde AB Lüksemburg zirvesinde Rumlarla tek yanli müzakerelere baslanacagi açiklanir. Bu ayni zamanda bir yerde bugüne kadar yürütülen toplumlararasi görüsmelere de noktayi koymustur.
1998 yilinda Türk tarafi barisçi girisimlerini sürdürerek “Fiili garanti iki kesimli iki toplumlu konfederasyon” önerir. Türkiye’nin garantörlügü özellikle vurgulanir. Rumlar isi 30 seneden bu yana olusmus fiili yapiyi ve bu yapinin nasil olustugunu görmezden gelerek “Üniter devlet Türkiye’den gelen göçmenlerin geri gönderilmesi evleri kuzeyde olan Rumlarin evlerine dönmesi TSK’nin adadan çekilmesi” esaslari üzerinde kilitlenirler.

Baris Görüsmeleri ve Annan Plani;
1998 yilinda BM yeni genel sekreteri Annan iki toplum arasinda yeni görüsmelere ön ayak olur. 1999-2000 tarihlerinde görüsmeler sürdürülür. Kibris Rum Lideri Vasiliu ile BM Kibris Temsilcisi De soto bu plani ortaya koyanlar. Bu ikili ayni zamanda ticari ortak olarak Uluslar arasi faaliyet göstermektedirler 2001 yilindaki New-York görüsmelerine KKTC politik açidan bir degisiklik olmadigini ve sonuç alinamayacagini gerekçe göstererek katilmaz. Iste daha sonralari masadan kaçan taraf olarak Rumlar bunu her platformda seslendirecekler hatta Türkiye’de ve KKTC de taraftar bulacaklardir. 2001 yilinin sonlarina dogru Türk tarafi ataga geçerek dogrudan görüsme teklifi üzerine 2001-2002 yillarinda dogrudan görüsmeler sürdürülür.
2003 yili içersinde Kibris’ta serbest geçis olayini baslatan KKTC Rumlarin oyununu bozup dünyayi sasirtiyor. Bugüne dek uyusmaz olarak gösterilen Türk Kesimi bir ilki baslatarak Rumlara gol atiyor. Bir hafta içersinde karsilikli olarak insanlar birbirlerinin topraklarina geçiyorlar. Binlerce insan sevinç içersinde 30 sene öncenin özlemini yasiyorlar. Binlerce insan Kuzeyden-Güneye Güneyden-Kuzeye geçiyor. Daha çok Rumlar bu ise seviniyorlar. Bu sunu gösteriyor. Uluslarin iradelerine disaridan karisilmaz karistirilmazsa onlar ayni topraklarda bir arada baris içersinde yasayacaklardir. Ancak geçmiste yapilan yaptirilan katliamlar bir arada yasamanin uzun sürmeyeceginin canli göstergesi olarak karsimizda durmaktadir.
Sonrasinda BM devreye girerek Annan planini görüsmeye açar. Bu plan her görüsme sonrasi degisime ugrar. Taraflar planda anlasamayinca bosluklar BM tarafindan doldurularak 5. kez degisime ugrayan Annan plani 28 Nisan 2004 tarihinde Kibris’ta referanduma sunulacaktir. Referandum sonucunda Türklerin evet Rumlarin hayir demesi bir seyi degistirmeyecek Rumlar Kibris olarak 1 Mayis 2004 tarihinde AB’ye girer.
1974 yilinda yasanan Kibris’taki Rumlarin katliamlari sonucu açilan toplu mezarlar TV kanallarindan tüm dünyanin gözleri önüne serilmis. Hem BM gözetiminde buna ragmen adada bizler isgalci konumuna sokularak adanin temsilcisi Rumlar kabul edilmis. Yine dünyaya kendimizi hakliligimizi anlatamamisiz. Ve sonuçta da Yunanistan dan sonra Kibris Rum kesimi de AB ye tam üye olurken biz beklemeye daha da devam edecegiz. Rum lobisi AB ve Bati dayanismasi karsimizda duruyor.
Atatürk’ün Türk silahli kuvvetlerinin 1930’lu yillarda Antalya bölgesinde yaptigi muhtemel bir düsman kuvvetinin bölgeyi isgal ettigi varsayimina dayanan bir tatbikatinda komutan ve subaylara söyledigi sözler son derece anlamlidir:

“Efendiler Kibris düsman elinde bulundugu sürece bu bölgenin ikmal yollari tikanmistir. Kibris’a dikkat ediniz. Bu ada bizim için çok önemlidir.”

Türkiye Cumhuriyeti de Önderinin sözlerini hiçbir zaman göz ardi etmeyerek Kibris’i Ulusal bir dava olarak savuna gelmistir. Kibris davasi belki çogu yeni nesil insanimiza anlamsiz gelebilir. Buda tarih bilincini sürekli canli tutmanin uluslarin gelecekleri için ne kadar önemli oldugunun kaçinilmaz bir göstergesidir.

Dip Not / Kaynakça:

(*) Kibris Baris Harekatinin 30. yildönümüne isafen bu yazi kaleme alinmistir.
(1) Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi Cilt-13 Milliyet yayinlari s.6678/6684
(2) AXIS 2000 Büyük Ansiklopedi cilt-7 Milliyet/Hachette yayinlari s.230-233
(3) “Kibris’in Tarihçesi” Derleyen Talat Ürer ATO yayinlari Mart-2003
(4) MANISALI Erol “Gündemdeki Kibris” Ankara Barosu Yayinlari konferanslar dizisi-5 Ankara-2002
(5) Kibris’in Tarihçesi age.
(6) Kibris’in Tarihçesi age.
(7) Kibris’in Tarihçesi age.
(8) Atatürk Üniversitesi Stratejik Arastirmalar Merkezi’nin “Kibris konulu” Paneli Erzurum-2002

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir