Gece boyunca binlerce yıldız gökyüzünde dolaşıyor. Bu eşsiz tabloya daha derinden bakma fırsatını yakalayabilsek, milyarlarca yıldıza daha şahitlik edebileceğiz. Bu uzak gizemin sırrı, kadim zamanlardan bu yana insanoğlunun uykusunu kaçırıyor.
Galaksimizin sırrını çözebilmenin yolu önce onu tanımlamak ve haritasını çizebilmekten geçiyor. Avrupa Uzay Ajansı, ESA bu amaca uygun olarak uzaya daha güçlü tarayıcılara sahip bir uydu göndermeyi amaçlıyor. Projeye adını veren uyduya araştırmacılar Gaia ismini taktı.
Gaia projesi yöneticisi ESA’dan Giuseppe Sarri işin sırrının bize yakın noktadan başlamak olduğunu açıkladı:
“Bütün kainatı anlamak için, öncelikle bize en yakın konumda olan galaksimizin sırrını çözmeliyiz.”
Gaia amacına uygun olarak 3 boyutlu harita çizebilecek teknoloji ile geliştirildi. Böyle bir proje astronomi tarihinde ilk kez denenecek.
Astrofizikçi Laurent Chemin’le uzay gözlem istasyonu Pic du Midi’yi ziyaret ediyoruz.
Pirene Dağları’nın tepesinde, 2800 metre yükseklikte bulunan bu nokta astronomi bilimi ile uğraşanlar için ikonik bir değere sahip. Dünya’nın en geniş teleskobu Gaia projesinde merkez rolü oynayacak.
Laurent Chemin:
“Burada yıldızların bize oranla izafi hızlarını ölçtüğümüz bir sistem var. Bu sistemi sıklıkla kullanıyorum. Yerküreden yaptığımız gözlemler, Gaia’nın görevi esnasında uyduya monte edilmiş spektrograf’ın ayarlanmasını ve standartlaştırılmasını sağlayacak.”
Peki biz tam olarak uzayın neresindeyiz?
Laurent Chemin:
“Şu an üstünde bulunduğumuz yerküre, Güneş sistemi içerisinde ufacık bir alana sahip. Hatta Samanyolu’nda bulunan bazı gezegenlere oranla bile küçük bir alanı kaplıyoruz. Güneş sistemi sarmal bir şekilde Samanyolu’nun merkezine yakın bir noktada dönmektedir. Bizim Kuzey Yarımküre’de yer aldığımızı hesap edersek, Samanyolu’nun merkez noktası bu yönde güneydedir. Ve Güneş sistemi, Galaksi’nin merkezi etrafında saniyede 220 kilometre hızla dönmektedir.”
“Samanyolu galaksisi de başka bir galaksi olan Andromeda’nın yaklaşık iki milyon ışık yılı uzaktadır. Andromeda yaklaşık olarak bu yöndedir. Bu iki galaksi saniyede 100 kilometre hızla birbirlerine doğru yaklaşmaktadır.”
İzafi konumumuz, yıldızların hareket yönü ve hızları astronomi biliminin en hayati sorunlarıdır. Yıldızları katalog halinde sıralamak ve haritasını çıkarmak olarak bilinen astrometri yani gökölçüm araştırmaları ise insanlığın ortaya çıkması ile başlar.
Laurent Chemin:
“İnsanlar çok uzun süreden beri gökölçümü ile uğraşıyor. Bu konuda ilk araştırmacı kadim Yunan’dan Hipparkos, bine yakın yıldızın yerini ve hareket yönünü belirlemeye çalışmıştır.”
1989 yılında ESA, Yunan gökbilimcinin anısına Hiparkos isimli bir uyduyu uzaya gönderir. Gökölçüm biliminde dev bir adım olan bu uydu sayesinde yüz binlerce yıldız bilimin sahasına dahil edilir. Fakat Gaia ise bu alanda devrim yapacak. Yaklaşık bir milyar yıldızı gözleyecek ve haritalarını çıkaracak.
Laurent Chemin:
“Gaia’nın görevi büyük bir sıçrama sağlayacak. Eldeki gözlenmiş verilerin miktarını artıracak. Bu kadar fazla örneğe sahip olarak inceleme yapmak daha fazla heyecan verici olacak. Ayrıca gökyüzünü ve Samanyolu’nun geçmişini anlamamıza yardım edecek.”
Gaia’nın neler yapabileceğini daha iyi anlamak için nasıl çalıştığına bir göz atıyoruz.
Avrupa Uzay Ajansı’nın bu çalışması en geniş dijital kamerayı taşıyan uydu olacak. Toulouse’da bulunan Astrium merkezinde uzay mühendisleri iki kelimenin altını özenle çiziyor: kesinlik ve dayanıklılık.
Proje yöneticisi Giuseppe Sarri:
“Yıldızlar çıplak gözle gördüğümüzden 400 bin kat daha sönüktür. Bu nedenle çok geniş bir odak düzleme ihtiyacımız var.”
“İkinci mesele ise en yüksek kesinlikle ölçebilmektir. Yeni keşfedilen silisyum karbür bileşiğini bu amaçla kullanıyoruz. Bu madde silisyum ile kömürün bileşiminden meydana geliyor. Yaklaşık 3 bin derecede ısıtılan bu madde elmas kadar sert ve katı bir özelliğe sahip.”
Proje yöneticisi Vincent Poinsignon:
“Hatta daha kesin ölçümlere ulaşabilmek için uydu, mikro-iticiler kullanacak. Burada bazılarını görebiliyoruz. Uyduda 8 adet mikro itici bulunmaktadır. Bunlar yaklaşık 1 mikronewton kuvvetinde soğuk gaz uygulayacaklar. Bu miktar, normal bir iticiden bir milyon daha zayıftır.”
Astronomi dünyası Samanyolu’nda yer alan bir milyar yıldızın gözlenebilmesi fikriyle yatıp kalkıyor.
Gerçekten de kat edilecek daha çok yol var.
Laurent Chemin:
“Gaia sayesinde tarihte ilk defa Samanyolu galaksisinin merkezindeki yıldızların yapılarını gözlemlemeye ve hızlarını belirlemeye çalışacağız.”
“Samanyolu’nun haritasını çıkarma planımızın ikinci bölümünde, Güneş‘e en yakın noktaları gözlemleyebilmek ve ilk defa Güneş‘e yakın sarmal yapının büyüklüğünü belirlemek geliyor.
“Böylece uydu yardımıyla Samanyolu galaksinin sarmal yapısının büyüklüğünü ölçebileceğiz. Ayrıca galaksimizin en uzak uç noktasının pozisyonunu belirleyebileceğiz.”
Gaia’nın görevi Samanyolu galaksisinde yer alan yüz milyar yıldızdan bir milyarını gözlemlemek. Yani sadece yüzde birini.
Bu bile muazzam bir bilgiye denk gelecek ve araştırmacılar için birçok sırrın çözülmesine olanak sağlayacak.
Bunların arasında galaksimizin sarmal yapısının büyüklüğü ve kainatı sarmalayan gizemli güç, karanlık maddenin sırrı ilk sırada yer alıyor.
Gaia’nın Samanyolu haritası, gökyüzünün esrarlı perdesini bir nebze de olsa aralamamızı sağlayacak.