Görüşmeler ve Çözüm Arayışları

Görüsmeler ve Çözüm Arayıslari

KKTC’nin ilanından sonra Kıbrıs Türk tarafiadına 2 Ocak1984’te KKTC Cumhurbaskani Rauf Denktas tarafından Rum yönetimine bir iyiniyet önerisi sunulmustur. Bu öneride Maras ve Lefkosa Havaalanı’nın açılması kayıp sahıslar komitesinin çalısmaya baslaması iki tarafın çesitli alanlarda karsılıkliiliskilerini gelistirmesi gibi konular yer almaktaydı bu öneri Rum Yönetimince reddedildi. Daha sonra BM Genel Sekreteri taraflara Ocak 85 belgesi olarak bilinen iki toplumlu iki bölgleli federayon önerisini sundu ve Rumlar bunu da reddetti. Viyana’da ve New York’ta Denktas ve Kyprianou’nun da katılımlariile BM Genel Sekreteri’nin gözetiminde gerçeklesen görüsme sonucunda BM Genel Sekreteri ile özel temsilcilerinin hazırladıklaribaska bir belge (Draft Framework Agreement) ortaya çıktı. O zamanki BM Genel Sekreteri Javier Pérez de Cuéllar iki tarafida belgeyi imzalamak üzere BM’e çagırdı. Bu belgeye de 29 Mart (1986) belgesi dendi. Belge Kıbrıs’ta iki toplumlu iki bölgeli federal bir Cumhuriyet kurulmasıniöngörüyordu. Denktas kabul ettigini açıklarken Rum Yönetimi Lideri Kyprianou belgeyi reddetti. Bunun sonucunda BM Genel Sekreteri BM Güvenlik Konseyi’ne sunmus oldugu raporda (S/18/02) BM girisimlerinin çıkmaza girmesinin sorumlusu olarak Rum tarafınigösterdi. 1988 yılında Kıbrıs Rum Yönetimi Cumhurbaskanlıgiseçimleri yapıldive Kipriyanu seçimi kaybetti. Yerine Yorgo Vassiliu geçti. Bunun üzerine KKTC CumhurbaskaniDenktas yeni bir paket hazırlayıp Vassiliu’ya sundu. Belge Kıbrıs’ta Rumlarla Türkler arasında bir güven ortamiyaratılmasiiçin çagrıda bulunuyor karsılıkliisbirliginin artırılmasive gelistirilmesini öneriyordu. Bu belge de reddedildi ve toplumlararasigörüsmeler devam etti. KKTC CumhurbaskaniDenktas’ın 1988 tarihli son iyi niyet önerilerinden sonra 19 Temmuz 1989 tarihinde Rum kadınların KKTC sınırlarınidelme eylemine kadar görüsmeler devam etti ve bu sınır delme eylemiyle görüsmeler kesintiye ugradı. Sonrsında görüsmeler yeniden baslatılmaya çalısılsada Birlesmis Milletler’in paketleri her iki tarafın da onayiolmadan sunmalarisonrasında yeniden kesintiye ugradı. Durumu degerlendirmek için olaganüstü toplanan KKTC Meclisi ise 23 Agustos 1989 kararlarınialdı. Kararda; iki kesimlilik siyasi esitlik Türkiye’nin etkin ve fiili garantisi Kıbrıs Türk halkının temel haklariolarak sıralanılıyordu. BM Genel Sekreteri Javier Pérez de Cuéllar gözetiminde yapılan görüsmeler çıkmaza girmesi sonrasında BM Güvenlik Konseyi 12 Mart 1990’da 649 sayılı 11 Ekim 1991’de 716 ve 10 Nisan 1992’de 750 sayılikararlarialdı. Bu kararların ortak noktası; Kıbrıs sorununun çözümünün bagımsızlıgive toprak bütünlügü güvence altına alınmıs tek egemenligi bulunan tek vatandaslılık temellerine dayalı siyasi olarak esit iki toplumlu iki kesimli bir federasyon öngörmesiydi. Görüsmeler 1992 yılında tekrar basladı. Zamanın BM Genel Sekreteri Boutros Boutros-Ghali taraflara kendi adıyla anılan bir harita ve çözüm planisundu. Kıbrıs Türk tarafiharitaya non-paper yani harita olmayan harita adıniverdi. Çünkü bu haritaya göre Türk tarafına %28.2 oranında toprak bırakılıyor 37 Türk köyünün ve Güzelyurt’un Rumlara verilmesi isteniyor Karpaz’da bir Rum kanton bölgesi olusturulmasive Rum göçmenlerin kuzeye dönmesi öngörülüyordu. Türk tarafibunu reddetti. 100 maddelik çözüm planının 91’ini Türk tarafikabul ettigini açıklarken Rum tarafireddetti. Fikirler Dizisi diverilen çözüm planiönemi Avrupa Birligi konusunun ancak bir çözümden sonra gündeme gelebilecegi bu konunun iki halkın ayrireferandumuna sunulacagı esitlik ilkelerine dayalı Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin oldugu federal bir çözüm önermesi ve merkezi devletin zayıf olmasiidi. New York’ta yapılan 1. ve 2. tur görüsmelerde diplomatik teamüllere esitlige ve demokratik müzakere yöntemine ters görüsmeler Gali Haritasive planının Türk tarafına empoze edilmek istenmesi karsısında KKTC Meclisi 31 Temmuz 1992 tarihli kararialdive Kıbrıs’ta ancak Kıbrıs Türk halkının kabul edecegi bir çözümün geçerli olacagı BM Genel Sekreteri’nin taraflara çözüm empoze edemeyecegini vurguladı. 1993′de BM Genel Sekreteri Boutros Boutros-Ghali tarafından bu sefer Güven YaratıciÖnlemler adialtında baska bir belge hazırladı. Belgeye göre Maras (Kıbrıs) kenti ve Lefkosa UluslararasiHavaalanı’nın iki toplumun yararına açılmasınive iki toplum arasındaki temas ve isbirliginin saglanmasıniamaçlıyordu. Bu belge de Rum tarafınca KKTC’nin tanımasına ve ekonomik ambargoların kalkmasına imkân saglayacak bahanesiyle reddedildi. 1993 yılında Rum Kesimi’nden yapılan baskanlık seçimlerini bu kez Klerides kazandive AB konusunu gündeme getirerek Kıbrıs sorununun bu çerçevede çözümlenebilecegini ortaya attı. Rum Yönetimi Yunanistan’la ortak bir askerî anlasma imzalayıp sürekli silahlanmaya milyonlarca dolar harcamaya basladı. Son olarak Rusya’dan S-300 füzeleri satın alıp bunu adadaki Türk askerine karsikoz olarak kullanmayidenedi. Fakat girisimler neticesinde bu füzeler adaya gelemedi ve 1998 yılında S-300 füzeleri Girit’e konuslandırıldı. Rumların tek yönlü AB üyeligi müracaatının ardından daha da karmasık bir hal alan Kıbrıs görüsmeleri 1995-1997 yıllariarasında adaya gelen çesitli diplomatlar vasıtasıyla devam etti. Basta ABD ve İngiltere olmak üzere birçok ülke Kıbrıs’taki gelismelerden haberdar olmak ve olasibir anlasmaya katkisaglamak amacıyla adaya özel temsilci gönderdi. Bu çerçevede KKTC CumhurbaskaniRauf Raif Denktas’ın görüsmeler sürecine yeni bir ivme kazandırmak amacıyla Rum tarafına yapmıs oldugu öneri ve girisimler Kıbrıs Rum Yönetimi Lideri Glafkos Klerides tarafından görüsmeler için gerekli zemin olmadıgigerekçesiyle reddedildi. 17 Nisan 1996 tarihinde Birlesmis Milletler Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi New York’ta yapılan görüsmede Genel Sekreter’in iyi niyet misyonu (good offices mission) çerçevesinde yürütmekle oldugu çabalara ve iki tarafça üzerinde mutabık kalınan zirve anlasmalaritemelinde bütünlüklü bir anlasmaya varılmasına tam destek verdi Ayniyılın haziranında Denktas BM Genel Sekreteri Boutros Ghali ile İstanbul’da görüstü ve görüsmelerin yeniden baslamasiiçin gerekli yollaritartıstı. Boutros Ghali Clerides ile görüsmesinin ardından yaptıgiaçıklamada iki tarafında kendisinin yeni özel temsilcisi Profesör Han Sung-Joo ve Özel Temsilci YardımcısiGustave Feissel ile çalısmalarının önemine deginir. Bu sekilde hızlanan diplomasi trafigi bir kez daha Rum tarafının uzlasmaz tutumu nedeniyle bir sonuca ulasamadı. Adada gerilim Rum tarafının silahlanma çabalarive KKTC sınırlarına yönelik yaptıklarieylemlerle arttı. Rum tarafının tahrikkar ve provokatif tutumu nedeniyle iki halk arasında var olan güvensizlik daha da arttı.

Kıbrıs Sorununun Kökeni

1397 yılında Balkan Yarımadası’nın fethini tamamlayan Yıldırım Beyazıt Bizanslıların elinde bulunan Yunan Yarımadası’ndaki Selanik Teselya Atina ve Mora’yı Osmanlı hegemonyası altına almıştı. Osmanlılar 1402 Ankara Savaşı’nda Timurlenk’e yenilince bunu fırsat bilen Bizans İmparatoru Emanuel bu toprakların yeniden Bizans derebeyleri hakimiyetine girmesini sağladı.
1430′da Selanik 1431′de Yanya 1446′da Korent kalesi ve Patras İkinci Murad tarafın fethedilince Yunanistan ikinci kez Türk hakimiyetine girdi. Ancak yönetimi yine Bizans prenslerine bırakıldı.
Bizans 1453′de Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethiyle birlikte yıkılınca Bizans İmparatorluğunu bir Helen İmparatorluğu olarak kabul eden Yunanlılar büyük bir travma yaşadılar.
Fatih Sultan Mehmet Mora Yarımadasındaki eski Bizans prenslerinin kendi aralarındaki çekişmelere son vermek için 1458′de ordusuyla yeniden Mora’ya girdi ve yarımadayı üçe böldü. Buna göre; Patras Korent ve Mora’nın kuzeyi Osmanlıların doğrudan idaresinde kalacak diğer bölgeler de iki Bizanslı kardeş tarafından yönetilecekti.
Bizans prenslerinin 1459′da yeniden ayaklanmaları üzerine 1460′da tekrar Mora üzerine yürüyen Fatih bütün yarımadayı işgal ederek doğrudan Osmanlı yönetimine bağladı.
Böylece Yunanistan’ın son ve kalıcı fethi Fatih Sultan Mehmet tarafından gerçekleştirilmiş oldu. 1461′de ise Trabzon Grek Devleti’ni (Pontus Rum Devleti) ortadan kaldırdı.
Buna göre Yunanistan Yıldırım Beyazıt’ın 1397′deki fethinden Yunan bağımsızlığına kadar geçen 433 yıl süresince Türk egemenliğinde kalmıştır.
Fatih Sultan Mehmet 1453′de Bizans’ı tarihten sildiği zaman bugünkü Yunanistan sınırları içinde sadece 60 bin Yunanlı yaşamaktaydı. Bunun da çoğu Roma Latin Venedik Frenk Haçlılar ve Cenevizlilerin çiğneyip geçtikleri köleler halinde çoğu çobanlıkla geçinen zavallı insanlardı.(1)
Ahmet Refik’in Charles Seignobos’tan çevirdiği “Medeniyet Tarihi” (1328) adlı eserinin 441. sayfasında şöyle deniliyor: “Ortaçağ’da büsbütün yok olan Grek Ulusu Osmanlıların egemenliği altında yeniden ortaya çıkmıştı. Grekler Yunanistan’da bulunan Slavlarla Arnavutları da yavaş yavaş Grekleştirdiler. Bunun üzerine Grekçe konuşan bir ulus meydana gelmişti.”
Gerçekten de Fatih Sultan Mehmet Yunan Yarımadası’ndaki tüm diğer işgalcileri kovarak Türk idaresindeki 433 yıl içinde engin hoş görüsüyle bir Yunan ulusunun doğmasına kültür ve ekonomilerinin gelişmesine imkan yaratmıştır.
Kendilerini dünya edebiyatı kültürü sanatı ve bilimin öncüleri sayan Yunanlıların 433 yıl Türk egemenliğinde kalmış olmaları Bizans’ın Türkler tarafından yıkılması ve hala “Konstantinopolis” diye adlandırdıkları İstanbul’un Türklerin elinde olması onların psikolojilerinde olumsuz bir şekillenmeye neden olmuştur.
Başta Ruslar olmak üzere İngiliz ve Fransızlar Osmanlı imparatorluğuna karşı sürdürdükleri yayılma stratejilerinde Yunanlıların bu tarihi-psikolojik saplantılarını iyi değerlendirmişler ve yayılmacı Yunan ideolojisi Megalo İdea’yı şekillendirerek onları Türkler üzerine saldırtmışlardır.
Yunanistan küçük bir yarımada devleti olarak büyümesinin Osmanlı İmparatorluğu’ndan (daha sonra ise Türkiye’den) toprak almakla mümkün olacağını düşünmüştür. Rusya’nın Boğazlar’dan sıcak denizlere inme İngilizler ve Fransızların Akdeniz ve Balkanlarda egemenlik kurma hesapları ile çakışınca stratejik emellerini gerçekleştirmede söz konusu üç devletin her zaman desteğini görmüştür.
Bunlar içinde özellikle Rusya’nın rolü dikkate değerdir.
Rus çariçesi 2. Katerina’nın girişimiyle Avusturya-Macaristan İmparatoru 2. Jasef’le 1789′da yapılan ve “Grek Projesi” adı ile tanınan anlaşmaya göre “Osmanlılar Avrupa’dan çıkarılacak Katerina torunu Konstantin için İstanbul’u Ortodoksluğa geri verecek ve orada bir Grek İmparatorluğu kurulacaktı.”(2) Katerina Kırım’ın Kerson bölgesinde yapılan bu anlaşmada 2. Josef’i “İstanbul Yolu” yazlı zafer takları altından geçirmişti.(3)
Rusya’nın asıl amacı uydu Grek devleti aracılığıyla İstanbul Boğazlarına sahip çıkarak Akdeniz’e inmek ve aynı zamanda bir Akdeniz devleti olmaktı. Rusya sadece bununla kalmamış Rus ordusunda subay olan Yunan kökenli askerleri kullanarak 1769′da 1. Mora ayaklanmasını 1787 Türk-Rus Savaşı sırasında 2. Mora ayaklanmasını ve 1821′de Bağımsızlık ayaklanmasını organize etmiştir.
Yunanistan’ın Osmanlı İmparatorluğu aleyhine yayılma stratejisi Kurtuluş Savaşı’ndan ve daha sonra 2. Dünya Savaşından sonra Türkiye’yi kuşatma stratejisi olarak gelişmiştir. Bu nedenlerdir ki 12 adalar Girit ve Rodos bin bir entrika ile Yunan egemenliğine sokulmuş ve Türkiye bir yay gibi Ege Denizi’nden kuşatılmıştır.
Kuşatmanın Akdeniz’den tamamlanması için Kıbrıs’ın da Yunan egemenliğine girmesi ve yayın Güneyinin de tamamlanması gerekmekteydi. Kıbrıs’ta “Yunan Sorunu”nun temel deneni budur. Yunanistan yayılma stratejisini “Megalo İdea” adını verdiği milli hedef üzerine oturtmuştur.
Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethederek patrikliği yeniden kurması ile birlikte Megalo İdea fikri doğmuş ve 2. Katerina’nın “Grek Projesi” ile yürürlüğe girmiştir.(4) Zaman içinde Ortodoks kilisesi Yunanlı yazarlar şairler ve Rusya tarafından beslenen bu fikir 1791′de bir harita şeklinde düzenlenmiştir.
Rigas Ferreros adlı milliyetçi bir Yunanlı şair tarafından 1791′de Bükreş’te hazırlanan ilk Megalo İdea Haritası 1796 yılında Viyana’da basılmış ve daha sonra Yunan yayılmacılığının temel belgesi haline gelmiştir. (Rigas Yunanistan’ın milli şairidir.)
Megalo İdea’nın öngördüğü temel fikir Bizans İmparatorluğu ile Pontus Rum devletinin yeniden ihyası hatta bir Mekadon olmasına karşın ısrarla Yunanlı saydıkları Büyük İskender’in fethettiği tüm yerleri yeniden fethederek Büyük Helen İmparatorluğunun kurulmasıdır. Bu büyük imparatorluğun başkenti de ısrarla “Konstantinopolis” diye adlandırdıkları İstanbul olacaktı.(5)
Megalo İdea haritası içinde yer alan bölgelerin Yunanistan’a katılması daha sonraları kurulan bütün gizli yer altı örgütlerinin hedefi olmuştur.
Örneğin 1814 yılında Rus Çarı 1. Aleksandır’ın yaveri olan Aleksandır İpsilantis tarafından kurulan Filiki Eterya adlı örgütün programında şu hedeflerin elde edilmesi öngörülmektedir.
1. Yunan Ulusuna bağımsız bir ülke sağlamak
2. Batı ve Doğu Trakya ile Selanik’in Yunanistan’a İlhakı
3. Ege adalarının İlhakı
4. Girit ve Rodos Adasının İlhakı
5. Kuzey Epir’in İlhakı (Güney Arnavutluk)
6. Batı Anadolu’nun İlhakı
7. Kıbrıs’ın İlhakı
8. Pontus Rum devletinin kurulması (Karadeniz Bölgesinde)
9. İstanbul’un ele geçirilmesi ve Grek-Bizans İmparatorluğunun kurulması(6)
Megali İdea çerçevesinde hazırlanan bu program doğrultusunda 25 Mart 1821 Yunan İsyanı başlatılmış ve Yunanistan 1830 yılında bağımsız bir devlet haline gelmiştir. Yunanistan’ın daha sonra yukarıda belirtilen bölgelerin “ilhakı” için uyguladığı Strateji “ENOSİS” sloganı çerçevesinde sürdürülmüştür.
Yunan isyanını hazırlayan Filiki Eterya 6 yıl içinde yani 1820′ye gelindiğinde 17 bini İstanbul’da olmak üzere Balkanlar Avrupa Türkiye Suriye Mısır e Kıbrıs’ta 400 bine yakın üye yazmıştı.(7)
Yunan bağımsızlığının kazanıldığı 1830′da 1 milyondan az nüfusu ve 50 bin km kara civarında toprağı olan Yunanistan Megalo İdea çerçevesindeki yayılmacı politikası sayesinde yüz yıldan az zamanda bugünkü toprakları işgal ederek kat kat büyümüştür. Yunan Başbakanı Kolettis 15 Ocak 1840′da Meclis’te yaptığı konuşmada “Hedefimiz Türkleri Avrupa’dan söküp atmaktır” diyerek bu amacı ortaya koymuştur.
Bugün Yunanistan Kıbrıs’ta “Kuzey Epir” diye adlandırdıkları Güney Arnavutluk’ta Makedonya’da hatta Doğu Bulgaristan’da yayılmacı faaliyetlerini sürdürmeye devam etmektedir.
Yunanistan’ın toprak ve nüfus olarak yayılmacısını yıllar itibarı ile gösteren tablo şöyledir:(8)
24 Haziran 1830 Londra Protokolü Eğriboz-Kuzey Sporat Kiklat adaları ve Mora’da bağımsız Yunanistan kuruldu. 47516 km2 13 Ağustos 1914 Londra B. Elçiler KonferansıGökçeada-Bozcaada-Menteşe Adaları-Rodos ve Meis dışında işgal ettiği Yunanistan’a verildi. 108311 Km2 (%22794)
8 Haziran 1865 İstanbul Anlaşmasıİngiltere ile Yunanistan arasında yapılan antlaşma gereği yedi ada Yunanistan’a terkedildi. 50211 km2 (%567) 27 Kasım 1919 Neully Antlaşması Batı Trakya’yı Bulgaristan’dan aldı. 129880 km2 (%27333)
2 Temmuz 1881 İstanbul AntlaşmasıTeselya ile Epir ve Narda’nın bir kısmı Yunanistan’a verildi. 67270 km2 (%4157) Yunanistan İstilası (1922)Yunanistan Batıdan aldığı destek ile Anadolu’yu istila hareketine girişmiştir. Ancak Türk ordusundan aldı acı dersle Anadolu’yu terk etmek durumunda kalmıştır. 24213 km2 (%52448)
30 Mayıs 1913 Londra AntlaşmasıSelanik-G. Makedonya’nın bir kısmı ve Girit Yunanistan’a verildi. 97237 km2 (20464) 10 Şubat 1947 Paris Antlaşması Menteşe adaları ile Rodos ve Meis Adası Yunanistan’a verildi. 251895 km2 (%53012)
10 Ağustos 1913 Bükreş Antlaşması Bu Antlaşma ile Epir’in bütün Drama-Kavala ile birlikte güney Makedonya’nın büyük kısmı Yunanistan’a verildi. 102730 km2 (%21620) 1963-1974 Olayları Kıbrıs adasını ele geçirmek ve Enosis’i gerçekleştirmek için Türk toplumuna çeşitli baskılar ve tecavüzler yapılmıştır. Sampson darbesi son adım olmuştur. 261415 km2 (%55016)
YILLAR İTİBARI İLE YUNAN YAYILMACILIĞINI KANITLAYAN TABLO
YIL
NÜFUS
KM2
NEDENİ
1821150000 Mora ayaklanmasını başlaması 1830750000Bağımsız Yunan devletinin kuruluşu1840850244 18531953537475161869145000050211İngiltere 7 Ada’yı hediye etti.18902187000 636062. Abdülhamit Teselya Ovası’nı (13000 km2) ve Narda’yı 1881′de Yunanistan’a terketti. 19072631952633311897 Türk-Yunan Savaşında sınır düzeltmesi yapıldı. 19134699000 120063Balkan Savaşı sonunda Makedonya Epir Trakya Ege Adalarını aldı topak ve nüfusça bir kat büyüdü. 19205016889 150883Sevres Antlaşmasına göre Trakya ve İzmir ilhak edildi. (Venizelos’un Büyük Yunanistan’ı)19225539000 130199Şüpheli bir istatistik19235017000129880Anadolu yenilgisinden sonra Doğu Trakya ve Ege toprakları istatistiklerden çıktı. 19286204684 1300001 221 000 Rum Yunanistan’a 500 000 Türk Anadolu’ya göç etti.19407345000130000 19517632801131944Oniki adayı ilhak etti.19618357526 131944 18 Mart 1961 Nüfus sayımı.19718968000131944Yunanistan’ın bağımsızlığını kazanmasından sonra Megalo İdea’nın Resmen ve açıkça bir milli strateji olarak dile getirilmesi 1844 yılında olmuştur. 1844 yılı Ocak ayında Yunan Meclisinde konuşan Yanni Koletti adlı milletvekili şu ifadeleri kullanmıştır:
“Yunan krallığı Yunanistan değildir. Sadece Yunanistan’ın en küçük ve en fakir bir parçasıdır. Yunanlı sadece krallık ülkesi halkı değildir. İyonya Selanik Serez Edirne İstanbul ya da Trabzon ve Girit Sisam adası ve Yunan tarihine ve Yunan ırkına bağlanan tüm bölge ve yörelerde yaşayan halklardır. Elenizmin iki büyük başkenti vardır. Atina krallığın başkentidir. İstanbul ise büyük başkent tüm Yunanlıların ümit ve hayallerinin kentidir.” (9)
Nitekim 1864′de yapılan Yunan Anayasasında Kral 1. Yorgi’ye “Helenlerin Kralı” adı verilmişti.
18 Ekim 1910′da iktidara gelen Yunan Başbakanı Venizelos ise “Büyük Yunanistan Programı” adını verdiği stratejisinde şu hususları öngörmüştür:
1. Ege Denizi Yunan denizi olacak
2. İki kıtaya uzanan (Avrupa-Asya) ve beş denize açılan Yunanistan kurulacak
3. Bizans-Grek İmparatorluğu yeniden yaratılacak.
Bu çerçevede 1830-1913 döneminde ancak 63 bin km kare olan Yunan toprakları Balan Savaşları sonunda 1913 Bükreş antlaşması ile tam bir kat büyüyerek 120000 kilometrekareye çıktı. Balkanlarda en büyük Türk kendi olan Selanik’i ele geçirdi. 2 milyonluk nüfusu 45 milyona çıktı. Halbuki Balkan Savaşlarından önce Balkanlarda 5 milyon Türk yaşamaktaydı. Venizelos Bükreş antlaşmasından sonra o zamanki İçişleri Bakanı Emanuel Repulis’e “Şimdi artık gözlerimizi doğuya çevirme zamanı geldi” derken hedefi Ege Anadolu ve Kıbrıs’tı.
Venizelos Kral Konstantin’e yazdığı 30 Ocak 1915 tarihli mektubunda “Yunanistan’ın Küçük Asya’da istediği toprakların125000 km kare’yi geçtiğini yani Balkan Savaşı ile bir kat büyümüş olan Yunanistan’a eşit olduğunu” bildiriyordu. Böylece Büyük Yunanistan 250.000 kilometrekareyi geçecekti. (10)
Venizelos 1 Mart 1915′de krala yazdığı bir başka mektupta ise şöyle diyordu:
“İngiltere Doğu Akdeniz’deki çıkarları bizim çıkarlarımızla mükemmelen bağdaşabilecek bir devlettir. S1913 Ocak ayında Londra’da Maliye Bakanı Lloyd George Deniz Bakanı Winston Churchill ve bendeleri arasında geçen görüşmeleri de bilen majesteleri için bu koşullar altında İngiltere tarafından Kıbrıs’ın Yunanistan’a terk edileceğini kabul etmek için hiç de aşırı bir iyimserlik olmayacaktır” (11)
Venizelos 30 Aralık 1918′de Paris’te toplanan Barış konferansında verdiği toprak isteklerinde ise şu bölgeleri talep ediyordu:
– Kuzey Epir (Güney Arnavutluk)
– Trakya-İstanbul ve çevresi
– Batı Anadolu
– Rodos ve Onikiada
– Pontus ve
– Kıbrıs
Venizelos 3 Şubat 1919′daki On’lar Konseyi Toplantısı’nda Kıbrıs’la ilgili olarak yaptığı konuşmada da şöyle diyordu:
“Kıbrıs adası konusunda niçin kesin bir istemde bulunmadığımız akla gelebilir. Bunu yapmayışımızın çeşitli nedenleri vardır. En önemlisi elli yıl önce İyonya Adaları’nı vermek suretiyle Yunan krallığının büyümesine yardım eden ilk devlet niteliğini kazanan ve savaş sırasında Kıbrıs’ı Kral Konstantin’e önermiş olan İngiltere’nin sonunda Kıbrıs’ı da Yunanistan’a verecek kadar lütufkar davranacağına inanmakta oluşumuzdur. Kısacası Yunanistan Kıbrıs Rodos Meis Oniki Adalar İmroz Bozcaada dahil olmak üzere bütün Doğu Akdeniz adalarını istemektedir.” (12)
Yunanistan’ın bu hedefleri bugün de geçerlidir.
Uzun yıllar Yunanistan’da gazeteci olarak görev yapmış olan Cem Başar 1982 yılı Ocak ayında Selanik’teki Yunan 3. Kolordu Karargah Kilisesi’nde yapılan Pazar ayininde papazın ellerini göğe açarak subay ve erlere şöyle seslendiğini ifade etmektedir:
“Ayasofya’nın 62 çanı milyonlarca canlı ve ölü Yunanlıya Fatih’in toplarının gürlemesiyle o gece Konstantinopolis’te yarım kalan ayine devam edileceğini müjdelemek için bir gün gene coşku ile çalacak. Bu efsaneyi gerçekleştirecek olan siz Yunan askerlerisiniz. Meryem Ana sizleri Türklerin mermilerinden koruyacak. İstanbul’u aldıktan sonra siz de soylu ve kahraman dedeleriniz gibi Hazreti İsa’nın ve tarihin huzurunda ölümsüzleşeceksiniz. Ulu Tanrı bu duanızı kabul eylesin(13).”
Cem Başar konuyla ilgili olarak Akropolis gazetesinden de şu alıntıyı aktarmaktadır:
“Türkler ile savaşmak gerekirse Yunanlı canavar kesilecektir. Biz Asya’nın derinliklerinden gelen bu barbar milletin Anadolu’daki Yunan topraklarına İstanbul’a İzmir’e Kıbrıs’a yerleşmesini unutamıyoruz. Bu bize ızdırap veriyor. Türkler bir savaş anında karşılarında kin ve nefret dolu savaşçılar bulacaklarını hatırlarından çıkarmasınlar(14).”
Cem Başar’ın konuyla ilgili bir başka önemli belirlemesi 1980 yılında Yunan Milli Araştırmalar Enstitüsü tarafından yapılan bir ankete göre Yunan halkının %60′ı Türkiye’yi düşman olarak görmesidir(15).
DİPNOTLAR
(1) Nurettin Türsan-Yunan Sorunu-5. 6. 1987 Ankara.
(2-3) Albert Sorel Avrupa ve Fransız İhtilali 1. Cilt MEB yayını 371-398
(4) a.g.e. s. 28.
(5) F. Kürşat – M. Altan-S Egeli Belgelerle Kıbrıs’ta Yunan emperyalizmi 1978. Sayfa 28-29.
(6) Selahattin Salışık Türk-Yunan İlişkileri-Tarihi ve Etniki Eterya-1968.
(7) Yunan Sorunu s. 37.
(8) Yunan Sorunu s. 7.
(9) a.g.e. s. 29.
(10) a.g.e. s. 46.
(11) a.g.e. s. 46.
(12) a.g.e. s. 51.
13) Başar Cem-; Yunan Oyunu 1988 s. 18.
14) Başar Cem-; Yunan Oyunu 1988 s. 21.
15) Başar Cem-; Yunan Oyunu 1988 s. 24.

Kıbrıs ı nasıl sattık

Kıbrıs ı nasıl sattık

Kıbrıs’la ilgili tartışmalar bitmiyor. Kıbrıs’ı Yunan toprağı yapan anlaşmalar dizisinde en çok kimin sorumluluğu olduğuna ilişkin tartışmalar da öyle.
Araştırmacı-Yazar Yılmaz Dikbaş bu konudaki belgeleri bir özet içinde toplamış.

Avrupa Birliği (AB)’nin resmi belgelerinde Kıbrıs’la ilgili ‘Kıbrıs Türk Kesimi’ ya da ‘Kıbrıs Rum Bölgesi’ gibi deyimler yer almamaktadır. AB’nin hiçbir belgesinde ‘Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ diye bir tanımlama geçmemektedir.

AB’nin tüm belgelerinde Kıbrıs’tan sadece şöyle söz edilmektedir:
“The Republic of Cyprus”. Yani “Kıbrıs Cumhuriyeti”. Ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yönetimi Rumlardadır.

AKP Hükümeti Kıbrıs’ı 2004 yılında Rumlara vermiştir. Ancak bu gerçeği Türk halkına açıkça söyleyememiştir. 2004–2005 sürecinde AB ile imzalanan Kıbrıs’la ilgili koşulları yerine getirmekte zorlanınca da AB’nin yeni koşullar öne sürdüğü yalanını ısrarla dillendirerek Türk halkını aldatma yanıltma kandırma ve oyalama yolunu seçmiştir.

İşte belgelerle Kıbrıs’ın Rumlara tesliminin öyküsü.
AB 6 Ekim 2004 tarihinde Türkiye ile ilgili üç belge yayınladı. Bunlardan ‘İlerleme Raporu’nda şöyle denilmekteydi: “Cypriot vessels or vessels having landed in Cyprus are stil not allowed in Turkish ports. Transposition of the acquis should take place in parallel with adherence to international agreements”[1] Türkçesi: “Kıbrıs bandıralı gemilerin ya da Kıbrıs limanlarına girmiş gemilerin hala Türk limanlarına girmesine izin verilmemektedir. Avrupa Birliği Müktesebatı uluslararası anlaşmalar çerçevesinde uygulamaya konulmalıdır.”

Bu demektir ki AKP Hükümeti daha Ekim 2004’de Türk limanlarını Kıbrıs Rumlarının gemilerine açmak zorunda olduğunu biliyordu. Bu AB’ye girme uğruna verdiği ödünlerden sadece biriydi. Peki böylesi ağır bir ödünden AKP Hükümetinden başka bir makamın haberi yok muydu? Var idiyse tutumları neydi?

8 Ekim 2004 tarihinde Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer şunları söylüyordu: “Biz mutlaka AB üyesi olma hedefinden vazgeçmiyoruz. Bu hedeften geri dönmeyeceğiz. Sanıyorum ki bir gün bu hedefe ulaşacağız.”

Bu sözleriyle Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer AB üyesi olma hedefi uğruna çok ağır bir ödün vermeye Kıbrıs’ı Rumlara teslim etmeye karşı çıkmadığını dolaylı olarak ifade etmiş oluyordu.

Mart 2004’de AB Türk Genelkurmayı’nı Kıbrıs konusunda ikna etmek için Ankara’ya bir heyet gönderiyordu. AB’nin dönemsel başkanlık divanı Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök’ten Kıbrıs’ta çözüm için esnek davranmasını istiyordu. Peki Org. Hilmi Özkök böylesi önemli bir konuda esnek davrandı mı? Bu sorunun cevabını Org. Hilmi Özkök’ün 31 Aralık 2004 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri’ne verdiği Yeni Yıl Mesajında görüyoruz: “…Avrupa Birliği Üyeliğini Ulu Önder Atatürk’ün bizlere vermiş olduğu ‘Türkiye’yi çağdaş uygarlığın ilerisine taşıma hedefi’ için önemli bir araç olarak görmekteyiz.”
Ağır Kıbrıs ödününe rağmen Org. Hilmi Özkök AB üyeliği hedefine sımsıkı sarılıyordu. Hem de Atatürk’ün adını çok yanlış ve çok haksız olarak kullanmaktan sakınmayarak!

3.12.2004 tarihinde Avrupa Parlamentosu Türkiye’ye verdiği raporda şöyle diyordu: “Clause 38: The Republic of Cyprus is one of those member States. The opening of negatiations obviously implies the recogniton of Cyprus by Turkey.”[2]Türkçesi: “ Madde 38: Kıbrıs Cumhuriyeti AB Üye Devletlerinden biridir. Türkiye ile müzakerelere başlamak doğal olarak Kıbrıs’ın Türkiye tarafından tanınması anlamına gelecektir.”

İşte bu raporu AKP hükümetinin Başbakanı Recep Tayip Erdoğan 17 Aralık 2004 tarihinde Brüksel’de kabul etmiş koltuğunun altına alıp Türkiye’ye gelmiş ve Ankara Kızılay Meydanı’nda bir zafer bayramı havası içinde halaylar çekilerek davul zurnayla karşılanmıştı! Oysa bunu Türk halkına bir zafer olarak gösteren Başbakan Brüksel’de çok zorlanmış Kıbrıs’ı Rumlara teslim edişini Türk halkına nasıl açıklayacağının bu ağır ödünün savunmasını nasıl yapacağının sıkıntısını çekmişti. İşte onun o sıkıntılı saatlerinde imdadına İngiltere Başbakanı Tony Blair yetişmiş ve; “Sen halkına imzaladığın anlaşmanın sadece bir ticari anlaşma olduğunu ısrarla söyle!”[3] taktiğini vermişti!

Türk Milleti’nin hışmından kurtulmak için Başbakan Erdoğan bu yalana sarılırken Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ne diyordu? 13 Kasım 2004 tarihinde Ramazan Bayramı mesajında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer şunları söylüyordu: “AB içinde bugün var olan çeşitliliğe kültürel zenginliğimiz kuşkusuz yeni boyutlar kazandıracaktır. İnanıyorum ki 17 Aralık 2004 tarihinde düzenlenecek AB Konseyi’nde ülkemizle üyelik görüşmelerinin başlatılması yönünde alınmasını beklediğimiz karar Batı ile İslam Dünyası’nın demokrasi insan hakları hukukun üstünlüğü ve hoşgörü gibi evrensel değerler temel alınarak kucaklaşılabileceğini açıklıkla ortaya koyacaktır.”

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in beklentisi gerçekleşiyor 17 Aralık 2004’de Türkiye ile AB arasında görüşmelerin 3 Ekim 2005 tarihinde başlamasına karar veriliyordu. Ama aynı anda Kıbrıs’ın da Rumlara teslim edilmesine Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’den hiçbir tepki gelmiyordu! Demokrasi insan hakları hukukun üstünlüğü hoşgörü ve evrensel değerler derken Kıbrıs’ın elden gidişine sessiz kalıyordu!

Gözler Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök’e çevriliyor Kıbrıs’ın elden gidişine karşı sert tepki vermesi bekleniyor fakat o 25.08.2005 tarihinde Zafer Haftası mesajında AB üyeliği ile ilgili bildik şu sözleri tekrarlıyor Kıbrıs’ın elden gitmiş olmasına değinmiyordu bile: “AB üyeliğini Ulu Önder Atatürk’ün bizlere vermiş olduğu ‘Türkiye’yi çağdaş uygarlığın ilerisine taşıma hedefi için önemli araç olarak görüyoruz.”

AKP hükümetinin bayram yaparak bağrına bastığı Avrupa Parlamentosu’nun raporunda şöyle bir madde yer almaktaydı: “Clause 40: Turkish authorities to abolish all existing restrictions applying to ships flying the Cypriot flag and involved in trade concerning a member state of the European Union.” Türkçesi: “Madde 40: Türk yetkililer Kıbrıs bandıralı gemilere hâlihazırda uygulanmakta olan tüm kısıtlamaları ve AB’nin bir Üye devletiyle yapılacak ticaretteki tüm engelleri ortadan kaldıracaktır.”[4]

Başbakan Erdoğan bu koşulu 17 Aralık 2004 tarihinde Brüksel’de kabul etmişti. Peki Türkiye’nin diğer yetkilileri ne söylemiş ne yapmıştı?
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in bu koşullara itirazını duyan olmadı!
Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök’ün de bir itirazı yoktu!
AB’nin Ekim 2004’de Türkiye’ye verdiği ‘İlerleme Raporu’nda şöyle denilmekteydi:
“In May 2004 Turkey published a Decree extending the benefits of EC-Turkey Customs Union Agreement to all member States except Cyprus. On October 2004 Turkey published a new decree adding Cyprus to the list of countries to which the Customs Union provisions apply.”[5]

Türkçesi: “Mayıs 2004’de Türkiye yayınladığı bir Kararnameyle AB ile Türkiye arasında imzalanmış olan Gümrük Birliği Anlaşması ile sağlanan yararlardan Kıbrıs hariç tüm AB üyelerinin faydalanacağını bildirmişti. Ekim 2004’de Türkiye yeni bir kararname imzalayarak Gümrük Birliği koşullarından yararlanacaklar listesine Kıbrıs’ı da dâhil ettiğini duyurdu.”

Çok açık ve net: Türkiye hükümeti daha Ekim 2004’de tüm limanlarını ve hava alanlarını Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’ne açmayı kabul etmiştir. 29 Ekim 2004 tarihinde Roma’da Avrupa Anayasasının imza törenine giden AKP hükümetinin başı aralarında Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Rum Cumhurbaşkanı da bulunan AB’nin 25 üye devlet başkanlarıyla ‘aile fotoğrafı’ çektirirken de artık Kıbrıs’ı Rumlara teslim ettiğini bir kez daha kabul ediyordu. Peki yukarıda sözü edilen Kararname imzalanırken Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in bir karşı koyuşu oldu mu?

Türk sanayisini ve ekonomisini yıkan Gümrük Birliği Anlaşması’nın koşullarından Rum Kıbrıs’ın da yararlandırılması kararnamesine karşı Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’den bir tepki gelmediği gibi Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök’den de bir ses çıkmıyordu!

Avrupa Birliği Ekim 2005’de Türkiye ile ilgili ‘İlerleme Raporu’nu yayınladı. İşte bu raporun can alıcı maddelerinden birisi: “Cyprus: The Turkish government has stated on several occasions that it remains committed to a comprehensive settlement inline with the plan presented by the UN Secretary General. On 29 July 2005 Turkey signed the Additional Protocol adapting the EC Turkey Association Agreement to the accession of 10 new countries on 1 May 2004. At the same time Turkey issued a declaration stating that signature of the Additional Protocol did not amount to recognition of the Republic of Cyprus. On 21 September 2005 the EU adopted a counter-declaration indicating that Turkey’s declaration was unilateral did not form part of the Protocol and had no legal effect on Turkey’s obligations under Protocol. The EU declaration stressed that recognition of all Member States was a necessary component of the accession process.”[6]
Türkçesi: “Kıbrıs: Türk hükümeti Kıbrıs’la ilgili kapsamlı bir anlaşma sağlanması yolunda Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin planına uygun davranma ilkesine bağlı olduğunu birçok kez bildirmiştir. 29 Temmuz 2005’de Türkiye bir Ek Protokol imzalayarak AB-Türkiye arasındaki Gümrük Birliği Anlaşması’nın 1 Mayıs 2004’de AB’ye katılan 10 yeni üye devlete de uygulanacağını bildirdi. Aynı zamanda Türkiye bir de deklarasyon yayınlayarak imzalanmış olan Ek Protokol’un Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımak anlamına gelmeyeceğini bildirdi. Avrupa Birliği de 21 Eylül 2005’de bir karşı-deklarasyon yayınladı. Bu karşı-deklarasyonda Türk deklarasyonunun tek-taraflı olduğu Protokol’un bir parçası olarak sayılamayacağı ve Türkiye’nin Protokol’da belirlenen sorumluluklarını yasal olarak etkileyemeyeceği bildirildi. AB’nin karşı-deklarasyonunda tüm Üye Devletlerin tanınması konusunun Türkiye’nin AB’ye katılım sürecinin gerekli bir parçası olduğu vurgulandı.”

Yukarıdaki madde AKP hükümetinin kendi emellerine ulaşabilmesi yolunda gerekirse Türk halkının onuruyla oynamaktan da kaçınmayacağının ibret verici bir belgesidir! Ta Ekim 2004’de Kıbrıs’ı Rumlara veriyor bunu 17 Aralık 2004’de Brüksel’de bir kez daha doğruluyor yetmiyor 29 Temmuz 2005’de imzaladığı bir Ek Protokol’la Gümrük Birliği Anlaşması’nın Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’ni de kapsayacağını kabul ediyor! Ama birden aklına Türk Milletinin göstereceği büyük tepki geliyor ve hiç sıkılmadan ve Ek Protokol’daki imzası kurumadan tek taraflı bir bildirgeyle ‘Ben Ek Protokol’ü imzaladım ama bu Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımak anlamına gelmez’ diyebiliyor! Peki AKP hükümeti hem Kıbrıs’ı Rumlara teslim edip hem de Türk Milletinin hışmından kurtulma amacıyla Türk Milletinin onurunu ayaklar altına alan bir döneklik sergilerken Devletin diğer yüce makamları neler diyor neler yapıyor?

12.04.2006’da Harp Akademileri Konferansı’nda yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer şunları söylüyordu: “AB’ye üyelik sürecimizde sağlıklı koşullarda ilerlemek bizim için öncelikli konudur. 3 Ekim 2005’de üyelik görüşmeleri resmen açılmış ve Avrupa Birliği’yle ilişkilerimizde önemli bir aşama geride bırakılmıştır. Türkiye bu yolu tamamlamak için çalışmalarını kararlılıkla sürdürmektedir.”

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer Kıbrıs’ın Rumlara teslimini Türkiye’nin limanlarının ve hava alanlarının Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’nin kullanımına açılmasını ‘sağlıklı koşullarda ilerleme’ olarak görüyor ve ‘önemli bir aşamanın geride kalmış’ olduğunu duyuruyordu! Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer Kıbrıs’ın Rumlara verilmiş olmasıyla AB’ye üyelik yolunun henüz tamamlanmamış olduğunu da bilmektedir.

AB’ye üye olma yolunda İstanbul Fener Kilisesi Baş Papazı’na ‘Ekümenik’ unvan verilerek Konstantinapol (İstanbul)’da bir Ortodoks Din Devleti’nin kurulması Dicle ve Fırat nehirleri üzerindeki barajlar başta olmak üzere Türkiye’nin tüm su kaynaklarının ve su dağıtım şebekelerinin yönetim ve denetiminin AB’ye devredilmesi ve Güneydoğu Anadolu’da federe bir Kürt devletinin kurulmasına göz yumulması da bulunmaktadır. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer işte bu yolun tamamlanması için çalışmaların ‘kararlılıkla sürdürülmekte’ olduğunu duyurmaktadır!

Kıbrıs’ın Rumlara teslim edilmesine sesini çıkarmayan Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök Mayıs 2005’de Kara Harp Okulu’nun ‘Çizgi Ötesi’ dergisine verdiği söyleşide 17 Aralık 2004 zirvesinde AB’den tarih alınmasını başarı olarak değerlendirmekte ve Türk Ordusu’nun; “AB süreci ile birlikte hızlı bir değişime uğrayacağını”[7] söylemektedir. Bu değişime ‘hızla ayak uydurmayı’ Türk Ordusu’nun önündeki görev olarak belirtmektedir. Oysa Türk Ordusu’nun bir tek görevi vardır: Milli Egemenliği savunmak. Egemenlik ‘en üstün otorite’ olarak tanımlanır. AB’ye girmek demek Milli Egemenliği Brüksel’e teslime hazır olmak demektir! Peki nasıl oluyor da Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök Milli Egemenliğin AB’ye teslimini Türk Ordusu’nun önündeki görev olarak görüp göstermeye çalışıyor?

Çevresindekilere Nutuk’u okumalarını öneren Org. Hilmi Özkök Söylev’deki Atatürk’ün şu sözlerini okumamış olabilir mi?“Temel ilke Türk Ulusu’nun onurlu ve şerefli bir ulus olarak yaşamasıdır. Bu ancak tam bağımsız olmakla sağlanabilir.”[8] AB’ye üye olmakla tam bağımsızlığımızın elden gideceğini dolayısıyla Türk Ulusu’nun artık onurlu ve şerefli bir ulus olarak yaşayamayacağını Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök bilmiyor olabilir mi?

Türk Genelkurmayı istenilen her tür ödünü vermeye hazır olduğunu bildirerek AB’ye teslim mi olmuştur? Bu çok ağır ve çok acı sorunun yanıtını dünyayı yöneten gizli örgütlerden CFR’nin dünyaca ünlü dergisi Foreign Affairs’in Şubat 2006 tarihli sayısını okuyarak öğreniyoruz.[9]

“Türk Genel Kurmayı onlarca yılda oluşturduğu ve titizlikle koruduğu gücünü kaybetme pahasına AB’nin taleplerinin büyük bir bölümünü kabullenmek zorunda kalmıştır. Bu özverinin iki açıklaması bulunmaktadır: AB üyeliğini yüzyıla yakındır destekledikleri modernizasyon sürecinin son aşaması olarak görmektedirler. AB’ye üyelik sürecinin uzun süredir çözmek için çabaladıkları İslamcılık ve Kürt ayrılıkçılığı gibi temel iç sorunların çözümü için en iyi yol olduğuna inanmaktadırlar. AB’nin Ankara ile Ekim 2005’de müzakerelere başlamasıyla reform istekleri daha da yoğunlaşacaktır. Özellikle Kürt ayrılıkçılığı ve Kıbrıs’ın statüsü konularında askerlerin politikaları üzerinde yoğunlaşacaktır. Ve işte o zaman Türk ordusu liderlerinin daha ne kadar geri çekilmeyi kabulleneceğini bekleyip görmek gerekmektedir.”

Bu çok sarsıcı yazının kısa özeti şudur:
– Türk Genelkurmayı onlarca yılda kazandığı gücünü kaybetmiştir.

– AB’nin dayattığı taleplerin büyük bölümünü kabul etmiştir.

– Kendi iç sorunları olan laiklik karşıtı hareketleri ve Kürt ayrılıkçılığını kendisi çözemediği için kurtuluş yolu olarak AB’ye teslim olmuştur.

– AB’nin Türkiye’den istekleri henüz bitmemiştir. Kıbrıs ve Kürt ayrılıkçılığı konularında daha ağır talepler gelmek üzeredir. İşte bu aşamada Türk ordusunun komutanlarının daha ne kadar geri çekilmeyi (‘how much further the Turkish military leadership will be willing to retreat’) kabullenecekleri merakla beklenmektedir.

Bu çok ağır ve Türk Milletini çok derinden yaralayacak yazıya bugüne kadar Genelkurmay Başkanlığı’ndan hiçbir tepki gelmemiştir!
Yukarıdaki yazıyla ilgili çok çarpıcı bir bilgi daha verelim: Bu yazının yazarlarından Doç.Dr. Ersin Aydınlı Bilkent Üniversitesi öğretim üyelerinden olup George Washington Üniversitesi’nde ziyaretçi hocalık yapmaktadır. Nihat Ali Özcan Türk ordusundan emekli bir binbaşıdır. Doğan Akyaz ise hala Türk Silahlı Kuvvetleri’nde binbaşı olarak görev yapmaktadır.

Buraya kadar sergilemiş olduğumuz bilgilerden ortaya çıkan acı gerçek şudur: Türkiye’yi AB’nin buyruğuna sokan ve AB’nin tüm taleplerini yerine getirerek Kıbrıs’ı Rumlara teslim eden yalnız AKP hükümeti değildir! AKP hükümetinin AB ile ilgili tüm eylemlerine ve istenilen her tür ödünü vermelerine Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer de katılmıştır ve bu tutumunu sürdürmektedir!

Yılmaz Dikbaş
Araştırmacı-Yazar

kıbrıs ta dereler taştı yollar ve evler su altında kaldı

KKTC, dün yaşanan su baskınlarının ardından bugün güne güneşli bir havada girdi. Ancak yağmurların bugün ve yarın da devam etmesi bekleniyor. Meteoroloji Dairesi, havanın öğleden sonra bulutlanacağını, akşam üzeri ve

gece yine sağanak yağışlar olacağını tahmin ediyor.

lefkoşada sel lefkoşada sel

Başta Gönyeli barajı olmak üzere göletlerdeki suların taşması devam ediyor. Derler ve derelere sığmayıp yollara ve boş arazilere taşan sular biraz olsun azaldı.

Günün ilk ışıklarıyla birlikte özellikle Lefkoşa ve Girne’deki su baskınlarının verdiği zarar daha net bir şekilde görülmeye başlandı.

Su baskınların maruz kalan insanlar ev ve iş yerlerindeki sulardan ve çamurlardan kurtulmaya çalışırken; başta belediyeler ve Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı olmak üzere ilgili birimlerin ekipleri de vatandaşlara yardım ediyor.

Bazı bölgelerde halen elektrikler kesik. Kesintilerin bazıları güvenlik için Kurum tarafından kesintiye gidilmesi, bazıları ise arızadan kaynaklanıyor. Elektrik Kurumu çalışanları elektrik arızalarına müdahalelerini sürdürüyor. Karayolları ekipleri de yollarda görev başında.

Trafiğe kapanan yolların bir kısmı açılırken; bazı yollardaki çalışmalar devam ediyor.

Bu arada Bakanlar Kurulu, olağanüstü toplanıyor. Toplantıda sel felaketi ve tedbirler değerlendirilecek.

Öte yandan, Ortopedik Özürlüler Derneği’nin “Yaşama Engel-Siz Tutunmak” projesinin, saat 11.00’deki Derneğin Genel Merkezi Mehmet Reis Fizik Tedavi Rehabilitasyon Merkezi’ndeki tanıtımı, sel felaketinden dolayı iptal edildi.

kktc de selgüzelyurtta sel

Bilgisayar Satış Tamir Servis kıbrıs

Bilgisayar Satış Tamir Servis kıbrıs

Kategori          Firma İsmi              Adres    Şehir Ülke Telefon
Bilgisayar AHMET SEDAT VE OĞULLARI LTD.ŞTİ. 16-18-20 Müftü Ziyai Sk. PK 711 (Demak İş Hanı Karşısı) Lefkoşa KKTC (0392) 22 72 367
Bilgisayar AKKILIÇ BİLGİSAYAR Kemal Aşık Cad. Terminal Karşısı Bardak işhanı No:4 K.Kaymaklı Lefkoşa KKTC 228 93 70 – Gsm:533 840 78 97
Bilgisayar AKTAÇ & ZİYA DESIGNERS AND PLANNERS GROUP Marmara Bölgesi 8.Sokak No:1a Lefkoşa KKTC 2277730
Bilgisayar ALBULUT BİLGİSAYAR Karadeniz Sokak No:34 Güzelyurt KKTC 7142710
Bilgisayar ANALİZ BİLGİSAYAR Ali Rıza Efendi Cad. Vakıflar İşhanı Ortaköy Ortaköy KKTC 228 84 04
Bilgisayar ANALİZ SYSTEMS Salamis Yolu No:103 Gazımağusa KKTC 3650601
Bilgisayar ARABİRİM COMPUTER AND ELECTRONİCS Sadik Aga Sokak No:15 K.Kaymaklı Lefkoşa KKTC 8605057
Bilgisayar ATALAY TALAYKURT İsmet İönü Bulvarı Berkay Apartmanı Zemin Kat Gazımağusa KKTC 3654020
Bilgisayar ATAİ COMPUTERS   Girne KKTC 22 85079- Cep: 0542 851 0413
Bilgisayar BABA BİLGİSAYAR Gazeteci Şehit Hasan Tahsin Cad. Apt.9 no:3 Lemar yolu Ortaköy Ortaköy KKTC +90 392 227 08 44
Bilgisayar BASELINE COMPUTER   Girne KKTC 816 00 22 – 816 00 23
Bilgisayar BAŞEL SOFTWARE LTD. Sehitler Caddesi Özyalçın 12 Apartman Dükkan 1/3 Girne KKTC 8158507
Bilgisayar BERKMENLER BİLGİSAYAR EĞİTİM MERKEZİ Bolu Sk. Bozalp Apt. Lefkoşa KKTC 227 64 37 – Cep: 0542 852 72 0
Bilgisayar BROMCOM SYSTEM Necati Özkan Sok. Necati Özkanİş Hanı No:6 Lefkoşa KKTC 228 58 60
Bilgisayar BSW BASEL SOFTWARE LTD. Şehitler Cad. Özyalçın 12 Apt. Dükkan 1-2-3 Girne KKTC 815 95 07 (bpx)
Bilgisayar BİLTEK COMPUTER Larnaka Yolu Gazımağusa KKTC 366 34 92
Bilgisayar BİMTEL LTD. Şht. İbrahim Ramadan Sokak No:17/2 Lefkoşa KKTC 228 59 55
Bilgisayar BİNGÖLLÜ BİLGİSAYAR Lefkoşa KKTC 228 39 45
Bilgisayar BİRCOM LTD.   Lefkoşa KKTC 228 3359
Bilgisayar BİRNET TİCARET LTD. Ismet Inönü Bulvari T.M.T. Yani Oscar 2 Apartmani D.2 Gazımağusa KKTC 365 45 25
Bilgisayar BİRİM COMPUTERS Muhtar Yusuf Galleria, No:5 Atatürk Cad. Girne KKTC 2281521
Bilgisayar CENKTAŞ BİLGİ İŞLEM LTD. Lefkoşa KKTC 228 87 89
Bilgisayar COM-TECH LTD. 3, Lala Mustafa Paşa Sok.Köşklüçiftlik Lefkoşa KKTC 228 78 24
Bilgisayar COMAKS COMPUTER AND ACCESSORİES CENTER Sancan Sokak No:5 Girne KKTC 815 02 00
Bilgisayar COMPU-PRO COMPUTER CONSALTANCY & SOFTWARE HOUSE Orhan Seyfi Ari Sokak No:11/B Taskinköy Lefkoşa KKTC 225 71 18
Bilgisayar COMPUTER PC LAND-FUSİON ELECTRONİC Muhtar Yusuf Galeria K.Kaymaklı Lefkoşa KKTC 228 85 84
Bilgisayar CYPROT COMMUNICATION LTD. Lala Mustafa Pasa Caddesi No:3 Lefkoşa KKTC 228 84 44
Bilgisayar DERSMEDİA BİLGİSAYAR MERKEZİ Şht. İhsan Güven Sk. No:19 Lefkoşa KKTC 227 44 40 – Cep: 0533 861 10 8
Bilgisayar DIABLE COMPUTER Din Sitesi Karsisi Reno Mais Arkası – Hamitköy Hamitköy KKTC Cep: 850 99 98
Bilgisayar DIGICOM LTD. 1, Kat 1 Daire:5 Sht. H. Ruso Cad. Bayraktar Sok. Lefkoşa KKTC 228 41 73
Bilgisayar Digiguard Computer Systems Karakum Lemar Karşısı Karakum KKTC 0392 816 0156
Bilgisayar ekinoxcomputer.net görün sok hakanol apt no:3 baykal Magosa KKTC (0392) 366 72 74 – (0392) 366
Bilgisayar DIGILINE COMPUTERS Sht. Abdulkerim Sokak Serifa Apartmani D-3 Ortaköy Ortaköy KKTC 2275819
Bilgisayar DONANIM BİLGİSAYAR Atatürk Cad. Lefkoşa KKTC 228 0144
Bilgisayar Dotcom Computers Muhtar Yusuf Galeria No 120-b Küçük Kaymaklı Lefkoşa KKTC +90 533 8616881 – 2285397
Bilgisayar DİLAY COMPUTER CENTER Salamis Yolu Berkay Apt.Zemin Kat. 1 (Mega Market karşısı) Lefkoşa KKTC 364 0020 Cep: 8521944
Bilgisayar E-HABER Osman Paşa Cad. Yağcıoğlu Apt.D2 Lefkoşa KKTC 227 75 45 – Cep: 0542 855 64 6
Bilgisayar EBİM LTD. Tanzimat Sok. Lefkoşa KKTC 228 49 12
Bilgisayar EGEMEN HABER ARAŞ. BASIN YAY. ŞTİ. LTD 7/5 Osman Paşa cad. Yağcıoğluİş Hanı Lefkoşa KKTC 227 75 45
Bilgisayar ELE-COM LTD. 2D, İsmet İnönü Bulvarı Gazımağusa KKTC 366 34 53
Bilgisayar EMPATİ BİLGİSAYAR SİSTEMLERİ LTD. Muhtar Yusuf Galeria iş Merkezi Terminal Yani No:39 Lefkoşa KKTC 227 85 13
Bilgisayar ENTRACORE Şht. Hasan Arseven Sok. No:6 Kat.4 Lefkoşa KKTC 223 62 66
Bilgisayar EURO COAST TRADİNG LTD. 28,Atatürk Cad. Gönyeli Gönyeli KKTC 0533 861 16 56
Bilgisayar FAB LTD. 111 Atatürk Cad. Lefkoşa KKTC 228 7087
Bilgisayar FISTIK NET İLETİŞİM CAFE Şht. Salih Cibir Sokak No:15 Kermiya Lefkoşa KKTC 227 37 27
Bilgisayar GANİTA TECHNOLOGY LTD. Altay Sokak No:9 Baykal Lefkoşa KKTC 225 45 99
Bilgisayar GIGABYTE COMPUTER Atatürk Cad. Lefkoşa KKTC 228 0078
Bilgisayar GOLD KIBRIS BİLİŞİM SİSTEMLERİ Şehitler Caddesi Özyalçın ApartmanıDaire 1 Yukari Girne Girne KKTC 815 64 96
Bilgisayar HİP COMPUTER Şht. Mustafa Ruso Cad. Peysa İşhanı , No.60/B Lefkoşa KKTC 228 36 86 – Cep: 0542 880 52 0
Bilgisayar INTERMEDİA Ordu Sk. Civisilli Apt.No 1 Baykal Gazımağusa KKTC 366 45 62 – Cep: 0533 868 16 1
Bilgisayar KIBRIS SENTEZ BİLGİSAYAR LTD. Akbil Center No.3 Atatürk Cad. Lefkoşa KKTC 228 14 80
Bilgisayar KIBRISONLİNE LTD. Bedrettin Demirel Cad. Lefkoşa KKTC 228 28 88
Bilgisayar KOZA BİLGİSAYAR LTD. Muhtar Yusuf Galleria , No:37 Atatürk Cad. Lefkoşa KKTC 227 44 68
Bilgisayar KÜRŞAT WEB SERVICES Fatin Sokak No:7 K.Çiftlik Lefkoşa KKTC 228 90 96
Bilgisayar LACONIC COMPUTER (Şube 2) Vakıflar Çarşısı 2 No:12 Girne KKTC 815 18 52 – 815 01 26
Bilgisayar LACONIC COMPUTER (Şube1) Bedreddin Demirel Cad. No:3 Girne KKTC 815 18 52 – 815 01 26
Bilgisayar LEDRANET OPERATIONS LTD. Organize Sanayi Bölgesi 26. Sokak No:26/Salih Mecit Sok. Atik Apt. No 2, Kızılbaş – Lefkoşa Lefkoşa KKTC 225 30 01/0392 229 1111
Bilgisayar LIPGRADE TİCARET Sosyal Konutlar Konak Sokak No:10 Gazımağusa KKTC 365 17 14
Bilgisayar MAHİR BİLGİSAYAR Demak İş Hanı, Müftü Ziyai Efendi Sok. No:2 Lefkoşa KKTC 228 65 37/38
Bilgisayar MANER Lefkoşa KKTC 227 62 21
Bilgisayar MATCOM COMPUTER   Gazımağusa KKTC 365 45 33
Bilgisayar MAY-SEL Elektronik Anafartalar lisesi karşısı -Girne Girne KKTC 815 0977
Bilgisayar MEG COMPUTER Dük 2 , Akdeniz Apt. , Atatürk Cad./Şht. Sabahattin Kundak Sok. Lefkoşa KKTC 225 30 55
Bilgisayar MEGAVISION COMPUTER Gazımağusa KKTC 365 22 40
Bilgisayar MEHMET A. SEDAT TİC. LTD.(FUJITSU & SIEMENS COMPUT 16-18-20 , Müftü Ziyai Sokak Lefkoşa KKTC 227 23 67
Bilgisayar MEHMET A. SEDAT TİCARET LTD.(Ortaköy) Tevfik Mut İş Merkezi Ortaköy Ortaköy KKTC 223 90 42 – 223 90 43
Bilgisayar MEHMET G. OSMANCIK BÜROTEKNİK LTD.   Lefkoşa KKTC 228 94 10
Bilgisayar MEHMET SEYMEN BÜROTEKNİK LTD. 8,Veli Efendi Sok. Dereboyu Lefkoşa KKTC 227 04 60
Bilgisayar MERSOFT LTD. Mehmet Akif Caddesi Plümer Apartmani D:5 No:64 Lefkoşa KKTC 228 53 97
Bilgisayar METNET İLETİŞİM BİLGİSAYAR SİSTEMLERİ LTD. Bedreddin Demirel Caddesi No:119 Kat 2/5 Lefkoşa KKTC 228 74 75
Bilgisayar MİCROSOLUTİONS İbrahim Haşim Sok.No.1 Ortaköy Ortaköy KKTC 223 69 13
Bilgisayar MÜNİR HÜSEYİN LTD. ŞTİ. Lefkoşa KKTC 227 36 15 – 228 35 11
Bilgisayar NETHOUSE BİLGİ İŞLEM MERKEZİ LTD. Zorbalar Sokak Karasel Apartmani Karakol Gazımağusa KKTC 365 47 65
Bilgisayar ORANGE COMPUTER Gazımağusa KKTC 366 01 55
Bilgisayar ORES COMPUTER Haci Ali Apartmani No:19 Kat 3 No:6 Ortaköy Ortaköy KKTC 228 30 00
Bilgisayar PLUG AND PLAY (PNP) COMPUTER COMPUTER CENTER LTD. Salamis Yolu Un Karsisi Hasan Bitirim Apartmani No:1 Gazımağusa KKTC 365 09 19
Bilgisayar R. MANNER COMPUTER SERVICES Osmanpaşa Cad. No:9, D.3Köşklüçiftlik Lefkoşa KKTC 228 81 15
Bilgisayar RELING LTD. Lefkoşa KKTC 228 68 63 – 29 04
Bilgisayar RELYTECH LTD.(Girne) Metin Kaymak Apt. No: 4, Şht. Şener Enver Sok. Girne KKTC 815 89 40
Bilgisayar SARPCOM COMPUTER Yzb. Tekin Yurdabak Cad. No: 30/C Ortaköy Ortaköy KKTC 228 96 88
Bilgisayar SEA GATE CO. LTD. Atatürk Caddesi No:9/6 Girne KKTC 815 43 68
Bilgisayar SER CHIP Gaz. Hasan Tahsin Cad. Lefkoşa KKTC 227 99 95
Bilgisayar SEVEN KEY IMPEX LTD. Salih Mecit Sokak Atik Apartmani Dükkan E Lefkoşa KKTC 228 94 50
Bilgisayar SUPER COMPUTERS 79 C,Okullar Yolu,Muhtar Y.Galleria Karşısı, K.Kaymaklı Lefkoşa KKTC 228 07 24
Bilgisayar TALAY LTD. Mehmet Akif Cad. Lefkoşa KKTC 227 58 27
Bilgisayar TANER TİCARET LTD. 35-37 Asmaaltı Lefkoşa KKTC 227 64 59
Bilgisayar TARTEK BİLGİSAYAR 12 İzmir Sok. Güzelyurt KKTC 714 2404 Cep: 0542 853 1990
Bilgisayar TEBİM LTD. Lefkoşa KKTC 228 59 55
Bilgisayar TECHNO CLUB 1B Mirata Apt.Osman Paşa Cad. Lefkoşa KKTC 227 16 41
Bilgisayar TECNO MART LTD. 21 Şht. İbrahim Ramadan Sk. Lefkoşa KKTC 228 10 08 – 0533 864 97 86
Bilgisayar TEKNOMEN TEKNOLOJİ MARKET 2/5, Osmanpaşa Cad. KKTC KKTC 90 392 44 22 22
Bilgisayar THE VİRTUAL TECH. LTD. Osman Paşa Cad. Hacı Ali Apt.2,K.Çiftlik Lefkoşa KKTC 2284398
Bilgisayar TITANIUM COMPUTER LTD. Savas Yolu No:17 Sakarya Sinema Yolu Uzeri Gazımağusa KKTC iş 3654977 – cep 0533 8753773
Bilgisayar TOKEL COMPUTER Ecevit Cad. No.12 Güzelyurt KKTC 714 68 44 – Cep:0542 851 12 54
Bilgisayar ULTEK 79d Mehmet Akif Caddesi No:138/9 Kumsal Lefkoşa KKTC 227 38 54
Bilgisayar ULUSİN ELEKTRİK KOLL. ŞTİ. Mete Adanır Cad. Girne KKTC 815 9535
Bilgisayar UNILINE TRADE ŞTİ. LTD. 20 Osman Pasa Caddesi No:2 Lefkoşa KKTC 227 36 40
Bilgisayar UNİCOM LTD. Bedrettin Demirel Cad. Işık Apt. No.4 Lefkoşa KKTC 227 63 53 – Cep:0542 852 06 95
Bilgisayar USMAN TRADE CO. LTD. Atatürk Caddesi No:142 K.Kaymaklı Lefkoşa KKTC 227 20 94
Bilgisayar UZMAN BİLGİSAYAR 3, Lala Mustafa Paşa Sokak Lefkoşa KKTC 228 43 78
Bilgisayar UZİM BİLGİSAYAR Sadikaga Sokak K.Kaymaklı Lefkoşa KKTC 227 88 46
Bilgisayar WIN COMPUTERS Okullar Yolu Lefkoşa KKTC 228 7137
Bilgisayar ÜÇOK BÜROTEKNİK LTD.   Lefkoşa KKTC 227 17 77
Bilgisayar ÜN. İTH. İHR. ŞTİ. Lefkoşa KKTC 228 75 08
Bilgisayar ZORLU Bilgisayar Mustafa Dereli İş Merkezi A Blok, No:3-4, Yenikent Lefkoşa KKTC 223 97 39
Bilgisayar ÖZAK ELEKTRONİK Müftü Ziyai Efendi Sokak No: 28/A Lefkoşa KKTC 227 28 81
Bilgisayar – İnternet EYYA Web Dizayn 11 Ahmet Mehmet Sok Geçitkale – Lefkonuk KKTC 0533 833 3107
Bilgisayar – İnternet Görünüm Tasarım Mehmet Akif Cad. Kıymet Apt. No:56 Kat 3 Daire:5 Köşklüçiftlik – Lefkoşa (Dereboyu Nike üst katı) Lefkoşa KKTC 05338485225
Bilgisayar – İnternet Hal-Tek UPS Services 105B Muhtar Yusuf Galeria, Lefkoşa KKTC 22 81 324
Bilgisayar Yedek Parça Hakan Büroteknik Şht Şnr Enver Sok. M.Tavşancı Apartmanı Yenişehir Lefkoşa KKTC 0392 2290637
Bilgisayar Yedek Parça KEMJA TİCARET Atatürk Cad. No:55/2 Yenişehir Lefkoşa KKTC 22 83578 – Cep:0542 854 6477 –
Bilgisayar Yedek Parça Lion King Ticaret atatürk Meydanı – Akdoğan Akdoğan KKTC 3778759
Bilgisayar Yedek Parça MAY-SEL Elektronik Anafartalar lisesi karşısı -Girne Girne KKTC 815 0977
Bilgisayar Yedek Parça UNILINE TRADE ŞTİ. LTD. 20 Osman Pasa Caddesi No:2

cilt bakımı ve güzellik salonları merkezleri kıbrıs

  cilt bakımı ve güzellik salonları merkezleri kıbrıs

           
Cilt BakIm ve Güzellik SalonlarI A&S ATUN GROUP OF COMPANIES 24 İstiklal Ave. Gazımağusa KKTC 366 5322
Cilt BakIm ve Güzellik SalonlarI AKSEL GÜZELLİK SALONU Şehit Raşit Osman Sok. No: 2M(Final Giyim Karşısı) Güzelyurt KKTC 714 3371
Cilt BakIm ve Güzellik SalonlarI BEAUTY SALON Ziya Rıfkı cad. 95/A-B Girne KKTC 815 99 77
Cilt BakIm ve Güzellik SalonlarI COMPLEXION BEAUTY SALON Kemal Aksay Cad. Blok 149 Daire:1 Taşkınkoy Lefkoşa KKTC 225 35 81
Cilt BakIm ve Güzellik SalonlarI GİRNE BIO-MEST KOZMETİK OKULU Sancak Sokak Girne KKTC 815 96 07 – 815 11 78
Cilt BakIm ve Güzellik SalonlarI MAVİ MARMARA SAÇ EKİM MERKEZİ Bedreddin Demirel Cad. No: 125 Daire 4 (KTHY Genel Müdürlüğü Karşısı) Lefkoşa KKTC 228 2829
Cilt BakIm ve Güzellik SalonlarI MYSTIQUE GÜZELLİK SALONU   Gazımağusa KKTC 366 9059
Cilt BakIm ve Güzellik SalonlarI PRENSES KOZMETİK OKULU 20 Temmuz Sok. 10/2 Şenay Apt. Yeniknet – Gönyeli Gönyeli KKTC 223 4117 – 2236967
Cilt BakIm ve Güzellik SalonlarI TOP WOMAN BEAUTY SALOON Nurullah Ataç Sk. Mehmet Ahmet Küçük Apt. No:26 Dük.3 Köşklüçiftlik Lefkoşa KKTC 228 5680 – Cep:0533 868 4449
Cilt BakIm ve Güzellik SalonlarI UÇANER GÜZELLİK VE ZAYIFLAMA MERKEZİ   Güzelyurt KKTC 714 1230 – Cep:0542 8523211
Cilt BakIm ve Güzellik SalonlarI YOSUN SAĞLIK VE GÜZELLİK MERKEZİ 94 Bedereddin Demirel Cad.H.İ. Mandrezli Apt. No: 3

Market lojistik dağıtım hizmetleri ltd şti

Market lojistik dağıtım hizmetleri ltd şti
Kısa Firma Tanıtım:  Market lojistik dağıtım hizmetleri ltd şti
İL: Lefkoşa
Adres: lefkoşa
Telefon: 0 392 22 79 858
Telefon 2: 0 533 87 07 064
Yetkili Kişi: ziya izgi
Website :marketlojistik.com.tr
E-posta: info@marketlojistik.com.tr
Kuruluş Yılı: 2006

Firmamız Market lojistik dağıtım hizmetleri ltd şti olarak kıbrıs a gönderim

Kıbrıs’ta Lefkoşa şubemiz bulunmaktadır. Gönderilen tüm ticari kargolar Lefkoşa gümrüğe teslim edilirken, şahsi kargoları adrese kadar teslim etmekteyiz.

Adana Transfer Merkezi’mizden , çarşamba ve cumartesi akşamları çıkan araçlar Kıbrıs’a ulaştırılacak kargoları bir gün sonra Lefkoşa Gümrüğü’ne boşaltmaktadır.

TİCARİ KARGO GÖNDERİMİ

Gönderilen tüm ticari kargolar gümrüğe teslim edildikten sonra, gönderici firma tarafından düzenlenen ordino belgesi kargo alıcısına veya yetkili kıldıkları komisyoncusuna teslim edilir.
Alıcı gümrükte gerekli işlemleri yaparak tahakkuk eden vergileri ödedikten sonra kargolarını alabilir. Gönderilen Ticari kargoların mutlaka müşteri faturası olmalı ve faturalarda mutlaka KDV’nin tahakkuk ettirildiği kontrol edilmelidir. Ticari kargolar eğer ihracat amaçlı gönderiliyor ve gönderici daha sonra ihracat ile ilgili belgelerle vergi dairesinden KDV’sini iade alacak ise Yurtdışı Hizmetler Müdürlüğü ile diyaloğa geçilerek ihracat işlemi yapılması sağlanmalıdır.
Aynı durum gönderici müşterinin KDV’siz fatura kestiği durumlarda da geçerlidir.

Üniversalbank Şubeleri

  Üniversalbank Şubelerimiz telefon numaralarımız

ÇAĞRI MERKEZİ – 600 13 13

——————————–

MERKEZ ŞUBE
Telefon Numaraları: 600 1300
Adres : 57 Mehmet Akif Caddesi
No:26 Kumsal – Lefkoşa.

———————————–

İPLİK PAZARI ŞUBE
Telefon Numaraları: 228 7780 – 81
Adres : İplik Pazarı Sk. Şemsi Kazım
Pasajı 10/1 Lefkoşa.

————————————-

K.KAYMAKLI ŞUBE
Telefon Numaraları: 228 3464
Adres : Şht.Mustafa A.Ruso Caddesi.
22/2 K.Kaymaklı Lefkoşa.

MAĞUSA ŞUBE
Telefon Numaraları: 365 1925 -6-7
Adres : Yeni İzmir Polis Karakolu Karşısı,
Salamis Yolu, Mağusa.

——————————–

GİRNE ŞUBE
Telefon Numaraları: 815 9687-8-9
Adres : Atatürk Cad. Anadolu Alışveriş
Merkezi No:15/A Girne.

——————————–

GÜZELYURT ŞUBE
Telefon Numaraları: 714 6560-2-5
Adres : Kutlu Adalı Bulvarı Terminal Yanı
Küçük Sanatlar Sitesi No:2 Güzelyurt.

————————————–

İSKELE ŞUBE
Telefon Numaraları: 371 3667
Adres : Kordon Boyu Caddesi No:35/A
Bahçeler İskele.

AKDOĞAN ŞUBE
Telefon Numaraları: 377 7770-72-73-74
Adres : Dr.Küçük Cad. 65, No:15 Akdoğan
Mağusa.

———————————

KARAOĞLANOĞLU ŞUBE
Telefon Numaraları: 822 4301-2-3
Adres : Karaoğlanoğlu Caddesi No:79
Karaoğlanoğlu Girne.

————————————

SINIRÜSTÜ (ANFORA) ŞUBE
Telefon Numaraları: 0533 8615762
Adres : Sınırüstü (Anfora) İskele.

—————————————

ÇATALKÖY ŞUBE
Telefon Numaraları: 0533 861 24 19 – 0533 861 24 18 – 0533 861 11 54
Adres : Beşparmak dağı caddesi 121/4 Çatalköy Girne.

————————————-

SANAYİİ ŞUBE
Telefon Numaraları: 225 53 00- 225 52 33- 225 53 11
Adres : Organize Sanayi Bölgesi, 5 sok.No:10 Lefkoşa

—————————————

ATM’lerimiz

MERKEZ ŞUBE
Telefon Numaraları: 600 1300
Adres : 57 Mehmet Akif Caddesi
No:26 Kumsal – Lefkoşa.

—————————————-

İPLİK PAZARI ŞUBE
Telefon Numaraları: 228 7780 – 81
Adres : İplik Pazarı Sk. Şemsi Kazım
Pasajı 10/1 Lefkoşa.

——————————————–

K.KAYMAKLI ŞUBE
Telefon Numaraları: 228 3464
Adres : Şht.Mustafa A.Ruso Caddesi.
22/2 K.Kaymaklı Lefkoşa.

—————————————–

MAĞUSA ŞUBE
Telefon Numaraları: 365 1925 -6-7
Adres : Yeni İzmir Polis Karakolu
Karşısı, Salamis Yolu, Mağusa.

—————————————

GİRNE ŞUBE
Telefon Numaraları: 815 9687-8-9
Adres : Atatürk Cad. Anadolu Alışveriş
Merkezi No:15/A Girne.

———————————–

GÜZELYURT ŞUBE
Telefon Numaraları: 714 6560-2-5
Adres : Kutlu Adalı Bulvarı Terminal
Yanı Küçük Sanatlar Sitesi No:2 Güzelyurt.

——————————–

İSKELE ŞUBE
Telefon Numaraları: 371 3667
Adres : Kordon Boyu Caddesi No:35/A
Bahçeler İskele.

———————————

AKDOĞAN ŞUBE
Telefon Numaraları: 377 7770-72-73-74
Adres : Dr.Küçük Cad. 65, No:15
Akdoğan Mağusa.

—————————

KARAOĞLANOĞLU ŞUBE
Telefon Numaraları: 822 4301-2-3
Adres : Karaoğlanoğlu Caddesi No:79
Karaoğlanoğlu Girne.

——————————–

ÇATALKÖY ŞUBE
Telefon Numaraları: 0533 861 24 19 – 0533 861 24 18 – 0533 861 11 54
Adres : Beşparmak dağı caddesi 121/4 Çatalköy Girne.

———————————

GİRNE MERİT OTEL

LEFKOŞA BELEDİYE ÖNÜ

GİRNE AMERİKAN ÜNİVERSİTESİ

Kıbrıs Hakkında

kibris_ing-usleri-haritasi-3

Kıbrıs Akdeniz’de bir adadır Kuzeyinde 65 km mesafe ile Türkiye, doqusunda 112 km mesafe ile Suriye, 267 km ile İsrail, 162 km ile Lübnan; güneyinde 418 km ile Mısır; batısında ise 965 km ile Yunanistan yer almaktadır.

Kıbrıs, Akdeniz’in Sicilya ve Sardinya’dan sonra üçüncü büyük adasıdır. Kıbrıs adası 30.33 ve 35.41 enlemleri ve 32.23 ve 34.55 boylamları arasındadır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin yüzölçümü 3.355 km²dir. Yaklaşık olarak ada sahillerinin yarısı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sınırları içerisindedir.

Ekilebilen % 45 lik verimli arazinin % 20 si sulanmaktadır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti genelinin % 20 si ormanlık olup yoğun bir aqaçlandırma programı devam etmektedir.

Bir süre Hitit egemenliği nde kalmış. Yunanistandaki Akalar tarafından kolonileştirilmiş daha sonrada sırasıyla Roma ve Bizans yönetimine girmiş. 1571 yılında Türkler tarafından fethedilmiş, 1878 yılında Osmanlı İmparatorluğu’ndan yıllık 500,000 Amerikan doları karşılığında kiralayan İngilizler tarafından 1914 yılında işgal edilmiş, 1960 yılında Kıbrıs Cumhuriyeti adıyla bağımsızlık kazanmış, 1974′de Yunan darbesi ertesinde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gerçekleştirdiği Kıbrıs Barış Harekatı sonucu adada iki ayrı devlet oluşmuştur. Nüfusun yaklaşık %74′ü Yunan (Rum), %26′sı Türk’tür. En büyük şehir Lefkoşa’dır.

Günümüzde ada iki ayrı cumhuriyet tarafından yönetilmektedir: Bunlar sadece Türkiye tarafından bu adla tanınan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi’dir

İklim

Kıbrıs’ın iklimi tipik bir Akdeniz iklimidir. Yazları uzun ve kurak, kışları kısa ve yağmurludur. Yıllık ortalama sıcaklık 19ºC’dir (66ºF). Yaz ortası sıcaklık 40ºC (105ºF) civarında seyretmektedir ve Akdeniz’deki en sıcak deniz olarak ortalama 21ºC’dir (75 Fº). Kışın hava oldukça yumuşaktır ve yıllık ortalama 500mm yaqmur düşmektedir.Adanın batı yakası doğusundan daha çok yağış alır.

Bitki örtüsü

Yaprağını dökmeyen, çamgiller, turunçgiller, zeytingillerin yanı sıra makilik, yaprağını döken ağaç, bodur ağaççıklar, ağaç ve çalılıklarla değişik çiçek türleri Kıbrıs’ın genel bitki örtüsünü oluşturur.

Flora

Kıbrıs’ın eşsiz Akdeniz iklimi doğal zenginliğin oluşmasında büyük bir etken olmuştur. En yaygın orman tipi ağaç türleri çam, servi, meşe ve sonradan adada yetiştirilen okaliptüstür. Kıbrıs’ta 150′ye yakın değişik türde Gramineae out dahil, doğal olarak yetişen tahmini 1900 çeşit çiçekli bitki bulunmaktadır. Dünyada bilinen orkide türlerinden 30′u sadece Kıbrıs’ta yaşamaktadır.

Dünyanın hiçbir yerinde bulunmayan ve yalnız Kıbrıs’ta yetişen 19 bitki türü bulunmaktadır.

Fauna

Kıbrıs gerek adada yaşayan, gerekse kıtalar arasında göç eden hayvanları barındırması nedeniyle zengin hayvan türüne sahip bir ülkedir. Kuzey Kıbrıs coğrafik konumu nedeniyle Afrika ve Doğu Avrupa arasında kuşların konaklama ve yumurtlama merkezidir. Adada bulunan 350 türden 7 türü endemiktir. Ayrıca 26 farklı çeşit sürünqen ve amfibyum da yaşamaktadır.

Kıbrıs’ın eşsiz sahilleri ayrıca Akdeniz’de nesli tükenmekte olan caretta caretta ve chelonia mydas kaplumbağaları için uyqun yumurtlama merkezleridir.

Karpaz Milli Parkı’nda 250 civarında özgürce yaşayan yabani eşek bulunmaktadır.

Kronoloji

-3000 – Neolithic.

648 – Kıbrıs adası Bizans’a tâbi iken ilk defa Müslümanların istilasına uğramış ve vergiye bağlanmıştı.

760 – Vergilerini aksatması üzerine ada Abbasî halifesi Harun ür-Reşid tarafından işgal olunmuş ise de, Bizans İmparatoru Nikefor Fokas adayı geri aldı.

1192 – 3.Haçlı Seferi sırasında İngiliz kralı Aslanyürekli Richard tarafından Bizanslılardan alınarak Gui de Lisagnan’a verildi ve ada yönetimi, Venedik yönetimine girene dek onun ve onun soyundan gelenlerin elinde kaldı.

1489 – Kıbrıs yönetimini Venedik Cumhuriyeti devraldı. Venedikliler, Memlük Devleti ‘ne verqi verme geleneğini devam ettirdiler. Bu gelenek, Memlük Devleti Osmanlılara geçtiğinde de devam etti.

1571 – Kıbrıs Osmanlı Devleti tarafından fethedildi ve ilk Türk yerleşimciler adaya geldi.

1680 – Boyacıoğlu Mehmet bey isyanı.

1712 – Leventlerin isyanı.

1764 – Çil Osman Ağa olayı.

1765 – Dizdar Halil isyanı.

1775 – Oduncu Kör Baki’nin valiliği.

1799 – Yeniçerilerin isyanı.

1821 – Vali Küçük Mehmet’in isyanı bastırması.Papazların idamı.

1832 – Kalogeris isyanı.

1833 – Gavur İmam isyanı.

1839 – Adanın kurulan “Divan” tarafından yönetilmesi.

1856 – Divan yönetimi yerine “Meclis-i-idari” lerin kurulup adanın yönetilmesi.

1878 – Ruslar karşısındaki yenilgide fazla ödün vermemek için, ada Britanya İmparatorluğu’na kiralandı. (Osmanlı mülkiyeti devam ediyor sayılmakla birlikte, yönetim tamamen İngilizlere geçti). İngilizler adayı yönetmek için “Komiser” tayin ettiler.

1914 – İngiltere adaya tamamen el koydu ve adaya vali tayin etti.

1923 – Lozan Barış Antlaşması’nın 20. Maddesi gereğince, Türkiye adanın İngiltere’ye ilhakını kabul etti.

1925 – Kıbrıs Crown Colony olarak ilan edildi ve adaya ilk Türkiye Cumhuriyeti konsolosu atandı.

1931 – Rumların Enosis isyanı başladı, Rumlar İngiliz valisinin konağını yakınca İngiliz politikası sertleşti. Türk cemaati Enosis’e karşı olduğunu açıkladı.

1939 – İkinci Dünya Savaşı başlayınca İngiltere, Ortadoğu’nun kontrolü için stratejik önemi olan adayı elinden kaçırmamak için, özerklik vaadinde bulunacağını yaydı, Rumlar ise Enosis’te kararlıydı.

1943 – İngiltere güdümlü ‘Kıbrıs Adası Türk Azınlığı Kurumu’ (KATAK) kuruldu, ancak yapısı nedeniyle gelişemedi.

1944 – Doktor Fazıl Küçük, ‘Kıbrıs Milli Türk Halk Partisi’ni kurdu.

1950 – İkinci Dünya Savaşı’nın ardından bütün dünyada kolonilerin tasfiyesi eğilimi yaygınlaşınca, Kıbrıs Rum Ortodoks Liderliği (18 Ekim’de başına Makarios III seçilmiştir), yoğun bir kampanyaya girişti. Yunanistan Hükümeti de Birleşmiş Milletler’e ulusların kendi kaderlerini tayin haklarının Self-determinasyon Kıbrıs için de uygulanması yolunda başvuruda bulundu.

1954 – Yunanistan, Birleşmiş Milletler’e Self-determinasyon için başvurdu. Türkiye karşı çıktı. Birleşmiş Milletler, Yunan talebini reddetti.

1955 – Yunan terör örgütü EOKA 1 Nisan’da adada faaliyete geçti. Rumlar arasında Enosisçi-Anti Enosisçi çatışması başladı. Türkiye ilk kez sorunda taraf olmayı kabul etti ve 29 Ağustos’ta Londra’da İngiltere ve Yunanistan’ın katıldığı toplantıda, Türkiye de temsil edildi. Konferans devam ederken, EOKA terörünün Türkleri de hedef almaya başlaması karşısında, İstanbul’da Türk hükümetinin de göz yumduğu mitingler kontrolden çıktı. Daha sonraları 6-7 Eylül Olayları diye anılacak olan yağma ve tahribat, Türkiye’deki Rumlar kadar, diğer azınlıkları da hedef aldı. Aynı zamanda ‘Ya İstiklal Ya Ölüm’ sloganı yoğun bir biçimde kullanılmaya başlandı.

1956 – İngiliz Hükümeti, karışıklıkların baş kışkırtıcısı sıfatıyla Başpiskopos Makarios’u Seyschelles Adaları’na sürdü. Birleşmiş Milletler’de Türkiye ilk kez, ‘taksim’ tezini açıkladı. İngiltere, askeri üssünün kalması koşuluyla ‘self-determinasyon’u kabul etmeye yanaştı.

1957 – NATO arabuluculuk görevini üstlenince, EOKA geçici olarak ateşkes ilan etti; Makarios serbest bırakıldı. 15 Kasım’da TMT kuruldu.

1958 – Kıbrıs’ın İngiliz Milletler Topluluğu içinde kalmasına ama Türkiye ve Yunanistan’la da bağlara sahip olmasına dayalı ‘MacMillan Planı’ gündeme geldi.

1959 – İngiltere Başbakanı ve üç devletin dışişleri bakanlarının katılımıyla Zürih Antlaşmaları onaylandı. Cemaat temsilcileri olarak Makarios ve Dr. Küçük de toplantıya katıldılar. 19 Şubat’ta Türkiye, Yunanistan ve İngiltere Kıbrıs Anayasası’nı garanti altına aldı. İngiliz üslerinin devamı kabul edildi. Mayıs ayında Yunanistan Başbakanı ve dışişleri bakanı Türkiye’yi resmen ziyaret etti ve barış rüzgarları esmeye başladı.

1960 – Kıbrıs Anayasası imzalandı. Adaya simgesel Türk ve Yunan birlikleri yerleştirildi. Makarios cumhurbaşkanı, Fazıl Küçük Cumhurbaşkanı Yardımcısı oldu. Bu arada 27 Mayıs 1960’da Türkiye’de ordu yönetime el koydu; 1961 seçimleriyle ülkede tekrar demokrasiye dönüldü.

1963 – Başbakan Karamanlis’in istifası ve ülkeyi terk etmesinin ardından Yunanistan sürekli kabine bunalımları geçirmeye başladı, bu yüzden Kıbrıs üzerinde etkisi azaldı. Makarios kendi girişimiyle yıl boyunca anayasası değiştirme ve Türk Cumhurbaşkanı yardımcısının yetkilerini kısma faaliyetlerini arttırdı. Kasım sonunda ABD Başkanı Kennedy, Makarios’a bundan vazgeçmesini önerdi. Aralık başında da Türkiye tek taraflı değişiklikleri kabul etmeyeceğini bildirdi.

21 Aralık’ta Noel katliamı ile EOKA, Türk cemaatine karşı ‘etnik temizleme ve adadan kaçırma’ politikasını doruğa çıkardı. Eylemleri 1964 Ağustos’unun ortalarına kadar sürdü. 30 Aralık’ta ise Makarios 13 maddelik anayasa değişikliği önerisini açıkladı ama Türkiye buna karşı olduğunu yineledi.

1967 – Yunanistan’da ordu yönetime el koydu (Albaylar Cuntası) ve 1974’e kadar iktidarda kaldı. Subaylar halkın desteğini elde etmek için Kıbrıs’ta EOKA’ya desteği arttırdılar. Türkler iyiden iyiye gettolara sıkıştırılmaya başlandı. Yunan ordusunun 15 bin askeri, qayri resmi olarak adaya yerleştirildi. Türklere karşı sürdürülen soykırımın kesilmesi için Türk ve Yunan başbakanları arasında düzenlenen toplantı bir sonuç vermeyince, Türkiye askeri müdahalede bulunacağını açıkladı. Yunanlılar üç Türk köyünden geri çekilirken arkalarında 24 ölü bıraktılar.

TBMM hükümete müdahale yetkisi verdi. Türk uçakları Kıbrıs üzerinde uçmaya başladı. Donanma ve çıkarma birlikleri harekete geçti. ABD’nin arabuluculuğuyla Yunan birliklerinin geri çekilmesi sağlanınca, Türk harekatı durduruldu. 1964’ten beri Türkiye’de bulunan Rauf Denktaş gizlice adaya gitti. Denktaş, Yunanlılarca tutuklandı ama Türkiye ve ABD’nin baskısıyla iade edildi.

15 TEMMUZ 1974 – Yunanlı subayların yönettiği Ulusal Muhafız Örgütü, Cumhurbaşkanı Makarios’u devirdi ve EOKA-B önderi Nikos Sampson’u ‘cumhurbaşkanı’ ilan etti.

Adadaki İngiliz üssüne sığınan Makarios, Kıbrıs’ı terk etmek zorunda kaldı. Bu suretle Enosis’in gerçekleştirilmek istendiğini anlayan Başbakan Ecevit, garanti anlaşması uyarınca, İngiltere’yi ortak eyleme davet etti. İngiltere’nin katılmaması üzerine,

19 Temmuz’da Türk çıkarma gemileri denize açıldı

20 Temmuz’da denizden çıkarma ve havadan indirmelerle Girne bölgesi kontrole alındı. Ancak Yunan birliklerinin adada garantör olarak bulunan Türk birliqine saldırması çarpışmaları bütün ada yüzeyine yaydı.

22 Temmuz’da Birleşmiş Milletler’in çağrısına uyularak ateş kesildi. Bu girişim sonucu, Kıbrıs’ta Nikos Sampson, Yunanistan’da ise askeri cunta devrildi ve Yunanistan demokrasiye döndü. Ancak Kıbrıs’ta dağınık durumdaki Türklerin güvenliği sağlanamadığı gibi, Girne’deki Köprübaşı da Türk ordusu için yeterli güvenceye sahip değildi.

16 AĞUSTOS 1974 – Cenevre’de sürdürülen barış görüşmelerine rağmen Yunanistan hiçbir uzlaşmaya yanaşmak niyetinde olmadığını gösterdi.Aksine köylerdeki Türkleri öldürmeye devam ettiler. Bunun üzerine Türk ordusu adanın yüzde 37’sini kontrol altına alacak kadar ilerledikten sonra ikinci harekatı sona erdirdi.

1975 – 13 Şubat’ta, Kıbrıs Türk Federe Devleti’ni kuruldu. Aynı yıl içerisinde bir de nüfus mübadelesi gerçekleşti. Bu mübadele ile Kıbrıs’ın Güney kesimindeki Türkler, kuzey kesimine; kuzey kesimindeki Rumlar da güney kesimine geçti. Nüfus mübadelesi BM gözetiminde gerçekleşti. Çeşitli kaynaklara göre bu tarihten günümüze kadar, Türkiye’den Ada’ya 30-40 bin civarında Türk yerleşimci gönderilmiş durumda.

1977-79 – Denktaş-Makarios(1977) ve Denktaş-Klerides (1979) ile Doruk Anlaşmaları imzalandı. Bu anlaşmalarla, Kıbrıslı Rumlar ilk kez iki kesimli, iki toplumlu federal bir çözümü benimsiyordu.

1982 – Papandreau, 1981 Ekim’inde Yunanistan’daki seçimleri kazandıktan hemen sonra, Şubat 1982’de Kıbrıs’a gitti ve buradaki konuşmasında “Kıbrıs’ın Helenizmin bir parçası” olduğunu söyleyerek, Kıbrıs sorunu ile ilgili bütün tarafların katılacağı bir “uluslararası konferans” toplanması gerektiğini ekledi.

BM Genel Kurulu, Rum tarafının başvurusu üzerine Ada’daki “işgal ordusu”nun derhal çekilmesini ve mültecilerin “isteğe bağlı olarak” geri dönmelerini tavsiye eden kararını aldı. Bunun üzerine KTFD Meclisi, 17 Haziran’da radikal bir adım atarak “Kıbrıs toplumunun self-determinasyon hakkı”na ilişkin bir karar aldı.

1983 – 15 Kasım 1983’te, KTFD Meclisi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adında bağımsız bir devlet kurulduğunu dünyaya ilan etti. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulması, Rum tarafının, Yunanistan’ın ve Batılı devletlerin yanısıra BM Güvenlik Konseyi’nin de tepkisini çekti.

Güvenlik Konseyi, 18 Kasım’da aldığı bir kararla bağımsızlık kararını kınadı. Türkiye’ye yakın bazı devletler Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımanın eşiğine gelmişlerdi ki, ABD ve İngiltere’nin baskıları ile bu kararlarından vazgeçtiler. 13 Mayıs 1984’te de BM Güvenlik Konseyi 550 sayılı kararı ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilanını ayrılıkçı bir hareket olarak tanımladı.

1984-1990 – Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra toplumlararası görüşmeler yeniden başladı. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kurulurken, 1977-79 Doruk Anlaşmalarına atıfta bulunularak, iki toplumlu, iki kesimli federal bir çözüme kapılar açık bırakılmıştı. Görüşmeler sürecinde; New York’ta 17 Ocak 1985’te ve 29 Mart 1986’da BM Genel Sekreteri’nin hazırlamış olduğu ‘Kıbrıs Üzerine Anlaşma Taslağı’, Kıbrıs Türkleri tarafından kabul edilip, Rumlar tarafından reddedildi. 22 Mayıs 1987’de AB ve ‘Kıbrıs’, 18 aylık görüşmeler sonucunda Gümrük Birliği protokolü başlattı. Ocak 1988’de Anlaşmanın tüm Ada’yı kapsamasına karar verildi. 1990’daki iki taraf arasındaki New York Zirvesi de başarısızlıkla sonuçlandı.

1990 – BM Güvenlik Konseyi, bu tarihte 649 sayılı kararını aldı. Bu kararla BM, Ada’daki her iki tarafı da, kabul edilebilir bir çözüm bulma yolunda çaba göstermeye çağırdı. Aynı karar böyle bir çözümün iki toplumlu, iki kesimli bir anlayışa sahip olması ve çözümün siyasi olarak iki eşit toplum liderinin direkt görüşmeleri yoluyla sağlanması gerektiğini vurguladı. Kararın, Kıbrıs Sorunu’nu 1974’te değil de, 1960’lara hatta öncelerine dayandırması bir başka önemli nokta idi. 1990 Temmuz’unun ilk haftası içinde Kıbrıs Rum Yönetimi “Kıbrıs” adına AB’ye üyelik için başvurdu. BM’nin ve Türk tarafının uyarılarına rağmen topluluk 11 Eylül 1990’da bu başvurunun normal süreç içinde değerlendirilmesini kararlaştırdı.

1991 – Turgut Özal, 1991’de Kıbrıs konusunda bir ‘dörtlü konferans’ toplanmasını önererek, o güne kadar sorunun iki toplum arasında görüşülmesi gerektiğini savunagelmiş olan Türkiye’nin bu anlayışına da değişiklik getirdi. Özal’ın önerisine göre Kıbrıs sorunu; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kıbrıs Rum Yönetimi, Türkiye ve Yunanistan arasında ele alınmalıydı. 28 Haziran 1991’de BM Genel Sekreteri Perez de Cuellar, BM Güvenlik Konseyi’ne sunduğu raporda Türkiye’nin önerdiği Dörtlü Doruk Toplantısı’nı kabul ettiğini belirtti.

1992 – 100 paragraftan oluşan BM Fikirler Dizisi, tarafların onayına sunuldu. New York’ta sürdürülen görüşmelerin ardından, BM Genel Sekreteri Butros Gali, toprak düzenlemeleri ve anayasal konuların tümünü kapsayacak bir paket anlaşma hazırladı. Türk tarafı 100 paragraftan 91’ini onayladığını açıkladı. Rum tarafında ise, Kıbrıs Rum lideri Yorgo Vasiliu paketi onaylarken, daha sonra iktidara gelen Glafkos Klerides ile bu pakete karşı çıktı.

1993 – AB, Haziran 1993’te Kıbrıs’ın tam üyelik için gerekli şartları taşıdığını belirten görüşünü yayınladı. Aynı yıl Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesimi arasında Ortak Savunma Doktrini imzalandı.

1994 – BM Genel Sekreteri Butros Gali’nin girişimleriyle ortak anlaşma zemininin oluşturulması amacıyla ‘Güven Arttırıcı Önlemler Paketi’ düzenlendi. ABD’nin destek verdiği pakete Rum tarafı karşı çıkınca 1994’te rafa kaldırıldı.

1996 – 3 Haziran’da bir Kıbrıslı Rum asker, BM denetimindeki bölgede bir Kıbrıslı Türk asker tarafından vurularak öldü. 11 Ağustos 1996’da Kıbrıslı Rum motosikletçiler, Yeşil Hat’tı geçmeye kalkışınca Kıbrıslı Türk göstericiler ve Türk askerleri ile çatıştı. 70’ten fazla kişi yaralandı. Bir Kıbrıslı Rum öldü.

14 Ağustos 1996’da Kıbrıs’ta Derinya bölgesinde Türk güvenlik güçleri, Türk bayrağını indirmeye kalkışan bir Rum gencine ateş açtı. Rum genç hayatını kaybetti. 8 Eylül 1996’da Güney Kıbrıs tarafından açılan ateş sonucu bir Türk askeri öldü, biri yaralandı.

13 Ekim 1996’da Kıbrıs Türk kesimine geçen bir Rum, Kıbrıslı Türk askerlerince öldürüldü.

6 Şubat 1997’de Kıbrıslı Türk ve Rumlar birbirine ateş açtı. Ölen ya da yaralanan olmadı.

1997 – 4 Ocak’ta Kıbrıslı Rumların, Rusya’dan S-300 yerden havaya 150 km. menzilli füze alımına ilişkin anlaşmaya imza koyması uluslararası arenayı ve dolayısıyla hassas Türk-Yunan ilişkilerini karıştırdı. Türkiye, Kıbrıslı Türklerin güvenliğini tehdit edecek herhangi bir gelişmeye göz yummayacağını açıkladı. İngiltere ve BM de anlaşmaya sert tepki gösterdi.

24 Şubat 1997’de AB, Kıbrıs’ın AB’ye tam üyeliğine ilişkin geleneksel tavrını değiştirerek, Kıbrıs’ın AB’ye tam üyeliğinin gerçekleşebilmesi için Ada’da önce siyasi bir çözümün şart olduğunu açıkladı ve Yunanistan da bu açıklamaya tepkilerini bildirdi. AB, ilk defa topluluğa tam üyelik konusunda Kıbrıs Türklerinin de dikkate alınması gerektiğini, tam üyelik görüşmelerine Ada Türklerinin de katılması gerektiğini belirtmek suretiyle net bir şekilde ifade ediyordu. Yunanistan Dışişleri Bakanı Theodoros Pangalos, bu açıklamaların hemen ardından, AB’nin Doğu’ya doğru genişlemesini veto edeceğini açıkladı.

1999 – AB’nin 10-11 Aralık 1999’da yaptığı Helsinki zirvesinde Türkiye’nin AB’ye tam üyelik için adaylığı resmi olarak kabul edildi. Türkiye için tarihi bir öneme sahip olan bu zirvenin sonuç belgesinde genişleme sürecindeki Türkiye’nin konumu ve Kıbrıs sorunuyla ilgili özel maddeler de yer aldı. AB Helsinki zirvesi Buna göre “Avrupa Birliği Konseyi, 3 Aralık tarihinde New York’ta Kıbrıs meselesinin kapsamlı bir çözümüne yönelik olarak başlatılan görüşmeleri memnuniyetle karşılar ve BM Genel Sekreteri’nin bu süreci başarıyla sonuçlandırma yönündeki gayretlerine güçlü desteğini ifade eder. Avrupa Birliği Konseyi, politik bir çözümün Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne katılımını kolaylaştıracağının altını çizer. Üyelik müzakerelerinin tamamlanmasına kadar kapsamlı bir çözüme ulaşılamamış olursa, Konsey’in üyelik konusundaki kararı, yukarıdaki husus bir ön şart olmaksızın verilecektir. Bu konuda, Konsey tüm ilgili faktörleri dikkate alacaktır.” denildi.

2000 – AB Komisyonu’nun 7 Kasım 2000’de açıkladığı ve Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecindeki “yol haritasını” çizen Katılım Ortaklığı Belgesi’nde (KOB) yer alan Kıbrıs’la ilgili ifadeler Türkiye-AB arasında büyük bir krize neden oldu.

23 Nisan 2003 – Lefkoşa’daki Ledra Palace sınır kapısı pasaportla her iki toplum için qeçişe açıldı.

Ada Türkiye için neden önemli ?
Kurtuluş Savaşı yıllarında Misak-ı Milli sınırları içinde Kıbrıs da bulunuyordu. Ancak bu tarihte Kıbrıs artık İngiliz egemenliğine geçmiş ve Türkiye Ada üzerinde herhangi bir hak talep edemeyeceğini belirtmişti. Bu nedenle, Türkiye 2. Dünya Savaşı yıllarına kadar Kıbrıs konusundaki gelişmeleri uzaktan izleyebildi.
1821 yılında Yunanistan’da isyanın başlamasından sonra, Kıbrıs’taki milliyetçi Rumların başını çeken Kilise, bir isyan hazırlığına girişir. Fakat önemin Osmanlı valisi bu isyan planlarını öğrenerek, isyancıların bir kısmını idam eder ve diğerlerini sürgüne gönderir. Bu kişiler 1821 yılı sonlarında Roma’da toplanarak ilk Enosis bildirisini yayınlarlar. Tüm Hıristiyan Krallarına çağrıda bulunarak, Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakı için yardımcı olmalarını isterler. 1878′de Osmanlı Devleti, Rusya’ya karşı diplomatik desteğin bedeli olarak Kıbrıs’ı İngiltere’nin “geçici yönetimi”ne bırakır.

Ada’yı Osmanlı hükümetinden kiralayan İngiltere, 1914 yılında Osmanlı Devleti’nin 1.Dünya Savaşı’na katılmasından yararlanarak, Kıbrıs’ı ilhak eder. Bu yönetim devri, Kıbrıs Rumları arasında Enosis’in gerçekleşeceğine dair umutları artırır. Hatta bu durum, 1915 yılında İngiltere’nin Kıbrıs’ı Yunanistan’a teklif etmesiyle daha da somutlaşır.

Neticede, 1571′den 1914′e kadar, neredeyse 4 asır Türk hakimiyetinde kalan Kıbrıs, bir takım oldu-bittilerle elden çıkar; Kıbrıs ve Kıbrıs Türkleri’nin hayatında yeni bir dönem başlar.

Bu dönem Türkiye’nin NATO’ya girdiği yıllarda (1952) Kıbrıs’ın da Yunanistan’a bağlanma girişimleriyle sonuçlandı. 1950-55 yılları arasında Türkiye’nin Kıbrıs politikası, İngiltere yönetiminin korunması, bu statüde değişiklik olacaksa Türkiye’nin de söz sahibi olması gerektiği yönünde şekillenmiştir. 1958-60 yılları arasında ABD ve İngiltere, Türkiye ve Yunanistan arasında Kıbrıs’ın taksim edilmesi fikrini gündeme getirmiştir. Türkiye o dönemde İngiltere’nin Ada’da askeri ve siyasal varlığını Türklerin bir güvencesi olarak görmekteydi. Diğer yandan Rumların arasında İngiltere karşıtı haraketlerin artması İngiltere’nin Kıbrıs politikasında değişikliklere yol açtı. İngiltere, Türkiye’nin Ada politikasında söz sahibi olmasını desteklemeye başladı. 1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nde Türkler ve Rumlar görünürde eşit statülerde devlet yönetiminde rol oynamışlardır. Yunan kökenli terör örgütlerinin Kıbrıs Türkleri’nin güvenliğini tehdit etmesi üzerine 1960-74 yılları arasında Türkiye’nin Kıbrıs politikası, Ada’daki soydaşlarımızı “garantör devlet sıfatı” ile korumak olarak belirlenmiştir.

1974 yılındaki Kıbrıs Barış Harekatı ile birlikte daha önce dile getirilen Kıbrıs’ın taksimi konusu fiilen gerçekleştirilmiş olur. Türkiye’nin Kıbrıs’a askeri müdahalesi sonrası Kıbrıs Rum toplumu ve Yunanistan, konuyu sürekli milletlerarası platformlara taşımışlardır. Zaman zaman başarılı olan bu Rum-Yunan taktiği karşısında Türkiye ve Kıbrıs Türk toplumu, bir yandan, iki taraflı iki toplumlu bir federasyon fikrini savunurken diğer yandan da uluslararası siyasi temayüllere veya Kıbrıslı Rumların çeşitli adımlarına göre yeni siyasi kararlar aldılar. Bu kapsamda Kıbrıs Özerk Türk Yönetimi, önce Kıbrıs Türk Federe Devleti ve arkasından da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne dönüştü. Son zamanlarda Kıbrıs Rum halkının Avrupa Birliği’yle birleşme yönünde almış olduğu kararlar konuya yepyeni bir boyut kazandıracak mahiyettedir.
Kıbrıs Rum Bölgesi’nin AB’ne üye olması, bir taraftan Yunanistan açısından Enosis’in gerçekleşmesi anlamına gelmekte iken; diğer taraftan Kıbrıs sorununun taraflarından birisinin birleşik Avrupa devletleri arasında yer alacaqı manasındadır. Böyle bir gelişmeye seyirci ve sessiz kalamayacağını açıklayan Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, bu durumun gerçekleşmesi halinde Kıbrıs Türk Bölgesi’nin de Türkiye ile birleşeceğini ve bütünleşeceğini ilan etmişlerdir.

Kıbrıs in Jeopolitik Önemi

KIBRIS ADASININ JEOPOLITIK VE JEOSTRATEJIK ÖNEMI


Kibris Adasi tarih boyunca Orta Doguya açilmak isteyen devletler için vazgeçilmez stratejik ve ticari bir üs olarak görüldü.

Adayi elinde bulunduran güç her zaman Türkiyeden Misira; Lübnandan Irana kadar olan bölgeyi kontrol etti. Türkiye üzerinden Orta Doguya açilamayan güçler Kibris Adasini amaçlari için kullanmislardir.

Sicilya ve Sardunyadan sonra Akdenizin üçüncü büyük adasi olan Kibrisin en yakin komsusu Türkiyedir. Kibris Güney Anadolu sahillerinden 70 Suriyeden 100. Misirdan 400. Yunanistandan ise 800 kilometre uzakliktadir.

Yunanli Tarihçi Dr. Achille Emiliyanidis; Adada yasayan insanlar hakkinda Kibrisin ilk halki kuvvetli bir ihtimalle Anadolu kiyilarindan gelip Adaya yerlesmistir. Bunlar adet ve davranislarini da beraberlerinde getirmislerdir diyor. (1)

Kibrisin 10 bin yillik tarihinin 7 bin yili tarih öncesi çaglara ait olup Akdeniz kültürüyle yakindan ilgilidir. 1930lu yillarin baslarinda Neolitik çagin kesfi Kibrisin ilk çaglardaki tarihinin ortaya çikarilmasina önemli bir katki sagladi. Elde edilen bilgiler Kibrisi Akdeniz kültür tarihinin ön siralarina yerlestirdi.

Kibrisin Anadoluyla iliskisi daha ilk Neolitik devirde baslar. Kibrista bulunmayan obsidiyen tasi Kibrisa 70 kilometre uzaklikta olan Anadoluda Toroslarda bulunuyordu. Kibris ahalisinin küçük kayiklarla Anadoluya geçerek Toroslardan obsidiyen tasi aldiklarini Kibrista arkeolojik arastirmalar sonucu ortaya çikan buluntulardan anliyoruz.

Kalkolitik Çagda bakirin kesfi ve Kibristaki bakir madenlerinin isletilmesiyle Adanin kültürel ve siyasi gelisiminde yeni ufuklar açildi. Bakir Kibrisin dis dünya ile baglanti kurmasinin Anadolu ve Dogu Akdeniz ülkeleriyle ticari iliskilere girmesinin yolunu açti.

Uzun yillar boyunca diger kültürlerden kopuk olan Kibris kültürü bakir ticareti sayesinde Anadolu Suriye Misir ve Filistinle yakin iliskiye girdi. Kibrisin Egedeki sehir devletleri ile iliskileri ise araliklarla ve dolayli olarak gerçeklesti.

Giritle yapilan temaslar sonucu Adaya Cypro-Minoic yazi sistemi geldi. Yunanli tarihçiler Yorgos Tenekidis ve Yannos Krannidiyodisin Kibris Halkinin Problemleri ve Mücadeleleri adli kitabinda bu yazi sisteminin ve dilin Giritte Yunan dilinin olmadigi ve bilinmedigi zamanlarda bile var oldugu ifade edilmektedir.

Ayni Yunanli yazarlar M.Ö. l200-1100 arasindaki göçlerle deniz kavimleri tarafindan kovulan Suriye ve Filistinli siginmacilarin Kibrisa yerlestigini yazmaktadirlar. Tenekidis ve Krannidiyotise göre bu göçler sonucunda Kibris yeniden dogup canlanmis ve yaraticilik kazanmistir. Keza Yunanistanlilara demir kullanma sanatini ögretenlerin de Kibrislilar oldugu belirtilmektedir.

Yunanli tarihçilerin de kabul ettikleri gibi Kibris. tarihi boyunca Ortadogulu kavimlere yakin iliski içindeydi. Bunlarin basinda da Fenikeliler geliyordu. 9. Yy. Akdenize açilan Fenikelilerin ilk duraklari Kibris olmustur.

9. yüzyilda Akdenize açilan Fenikelilerin ilk duraklari Kibris idi. Yunanli tarihçi Paparigopulos kita Yunanlilarinin alfabelerini Fenikelilerden aldiklarini ve Yunan sanatindaki dogu motiflerinin de büyük bir olasilikla Fenikelilerden geldigini yazmaktadir. Fenikeliler gibi eski Yunan sehir devletlerinin bazilari da Kibris kiyilarinda ticaret kolonileri kurdular. Ancak bunlar Kibrista birbirlerinden bagimsiz olarak gelistiler.

Hititler Kral Muvattalli (M.Ö. 1324-1294) döneminde Kibris üzerinde gerçek anlamda egemenlik kuran ilk devlettir. Ancak belgelerden anlasildigina göre çok daha önceleri Kibrisla ilgilenmeye baslayan Hititler M.Ö. 1400lerde Adada kisa bir süre için de olsa hakim güç durumuna geldiler.

M.Ö. 1320lerden itibaren Kibris Hitit ekonomisinde önemli bir yer tutmaya basladi. Çünkü Anadolunun bakir esya gereksinmesinin büyük bir kismi Kibristan saglaniyordu.

Hititlerin M.O.1320den 1200e kadar devam eden egemenlikleri sirasinda Anadoludaki mahkumlar Kibrisa sürülmekteydi. Akalarin ticaret kolonileri ile Kibrisa gelmeleri Hititlerin Kibristaki egemenligini tehlikeye düsürdü.

Hitit Kralligi Misir kaynaklarinda Deniz Kavimleri olarak adlandirilan kavimlerinin akinlari sonucu M.Ö. 1200de çöktü. Bu Egeli kavimler arasinda Akalar Likyalilar Sardunyalilar ve Etrüskler bulunuyordu.

Asurlularin Anadoluyu ele geçirmelerinden sonra Kral II. Sargon zamaninda Kibris bu kez Asur egemenligi altina girdi (M.Ö. 709). Ada M.Ö. 548de Misirlilar tarafindan ele geçirildi. Misir egemenligi 23 yil sürdü. Persler Lidya Krali Krezüsü yenerek Anadoluyu ele geçirdikten sonra Misira da saldirdilar. Bu saldiri sirasinda Kibrislilar da Perslerin yaninda yer aldi. Pers-Misir savasi sonunda Misirlilar yenilince Kibris Perslere baglandi. (M.Ö.525).

Makedonyali Büyük Iskender Granikos ve Issos zaferleri sonunda Anadoluyu Makedonya Imparatorlugunun topraklarina kattiktan sonra Kibris krallari da onun tarafina geçerek 120 gemiden olusan bir donanmayi emrine verdiler.

MÖ. 332den itibaren Kibris Büyük Iskendere baglandi. Iskenderin ölümünden Sonra Adada Ptolemelerin egemenligi basladi (M.Ö.294).

Kibris iki buçuk asir Ptolemelerin hakimiyeti altinda kaldi. Romalilarla Kartacalilar arasinda yer alan ve tarihe Pön Savaslari olarak geçen savaslardan galip çikan Romalilar egemenlik alanlarini Anadolu ve Suriyeye kadar genislettikten Sonra Ptolemeleri ortadan kaldirip Kibrisi ele geçirdiler (M.Ö. 58).

Imparator Büyük Seodosiusun ölümünden sonra cografi bakimdan merkezi Istanbul olan Dogu Roma Imparatorlugunun sinirlari içinde kalan Kibris 395 tarihinden baslayarak Bizans egemenligi altina girdi.

Kibris kiyilarinda birbirinden bagimsiz ve çogu kez de birbirleriyle savas halinde olan bu ticaret kolonileri Kibrisin iç kisimlarina nüfuz edememislerdi. Bu ticaret kolonileri Kibrisa ne kültürlerini ne de idari sistemlerini götürmüslerdi.

Kibris 1192 yilindan sonra üç asir Guy de Lusignanin soyundan gelen Katolik krallar tarafindan yönetildi.

Kibris 1489da LusignanIardan sonra Venediklilerin yönetimine geçti.

l453te Istanbulun Türk tarafindan fetih edilmesi sonucu Bizans Imparatorlugunun sona ermesi sonucu Dogu Akdenizin kontrolü için Venedik ile Osmanli imparatorlugu arasindaki rekabeti arttirmisti.

Venedikliler Bizans Imparatorlugunun son yillarinda iyice güçsüz duruma düsmesinden yararlanarak. Dogu Akdenizde önemli imtiyazlar elde etmislerdi. Ancak Venedik Fatih Sultan Mehmetin Istanbulu fesinden sonra birçok imtiyazlarini kaybetti. Venedik kendi hayat damari saydigi dogu ticaret yollarini her ne pahasina olursa olsun elinde tutmakta kararliydi.

Fatih Sultan Mehmet Kibrisa karsi ciddi bir harekata girismek konusunda tereddütlüydü. Çünkü Kibris 1426dan beri Misir Memluklarina vergi veriyordu.

II. Bayezit devrinde 1485 yilinda Türklerle Memluklar arasinda savas baslayinca durum degisti. Türkler Kibrisi ele geçirmek için planlar yapmaya basladilar Venedikin Kibrisi ele geçirmesinden sonra Adaya düzenli Türk akinlari baslamisti. 1517de Yavuz Sultan Selimin Misiri ele geçirip Memluk devletini ortadan kaldirmasindan sonra Osmanlilar ile Venedikliler arasinda bir anlasma imzalandi.Bu anlasmaya göre Venedikliler daha önce Memluklara verdikleri 8.000 dukalik vergiyi artik Osmanli Imparatorluguna ödeyeceklerdi. Böylece 1517 yilindan itibaren Ada üzerinde Türk egemenligi hukuken kurulmus oluyordu.

Kibris bütün tarihi boyunca kesintisiz en uzun süre olan 307 yil Türklerin hakimiyeti altinda kalmistir. Adada yasayan degisik kökenli halka 1517den sonra Anadoludan gelen binlerce Türk aile katildi.

Görüldügü gibi Kibris tarih boyunca birçok medeniyetin bir arada yasadigi bir ada oldu. Kibris hiçbir dönemde bir ulusun veya bir devletin sadece kendi dininden veya irkindan olanlara yasama hakki tanidigi bir ada olmadi. Bunun her denenmesi Adada büyük çalkantilara yol açti.

Dolayisiyla bugün (2009) bu derecede büyük önem tasiyan Kibrisin üzerinde tek bir millet varmis gibi gösterilmesi Türkiyeyi kontrol altinda tutmak ve Orta Dogunun batiya açiliminin Kibris üzerinden kontrol altina alinmak istenmesi ne Türkiye ne de Kibris Türkleri tarafindan kabul edilemez. Ege Denizi oldugu kadar Kibris Adasi da Türkiyenin güvenligi için büyük önem tasiyan stratejik bir konudur.