Saint Hilarion Kalesi Girne

Saint Hilarion Turu Hakkında

Saint Hilarion Kalesi, Kıbrıs’ın en temel ve Ortaçağ’a ait en etkileyici mimariye sahip olan kalelerindendir. St. Hilarion ve Dieu D’Amour olarak da bilinen kalenin ilk ismi burada yaşamış olduqu sanılan bir azize aittir.

İkincisi ise Ortaçağ insanlarının çok sevdiği kelime oyunları ile ortaya çıkmıştır. Geçmiş zamanlarda söz konusu dağ zirvesindeki tepeleri ayrı olması ve aralarında bir vadi bulunmasından dolay Didymos (ikiz) diye anılırdı. Bu ismin ilk Latin yerleşikler tarafından yanlış telaffuz edilmesiyle isim Dieu D-Amour olarak yerleşmişti.

St. Hilarion Kıbrıs’ta ada halkının Arap akınlarına karşı uyarmak ve korumak için dağlarda en yüksek noktalarda gözetleme noktası olarak yapılan kaleler zincirinin bir halkasıdır. Bu koruma Girne, Buffaveto ve Kantara’da da birer kaleyi içermektedir. Arap akınları VII. y.y’da başlamış ve aralıklarla X.y.y.’a kadar sürmüştür. Bu bakımdan buradaki ilk gözetleme kulesinin bu akınların sürdüğü yıllarda yapılmış olduğu sanılmaktadır. Ayrıca yazılı kaynaklarda kalenin, Aslan Yürekli Richard’ın 1191’de adayı ele geçirdiği zaman var olduğu belirtmektedir.

Kale Lüzinyan Döneminde geliştirilmiş ve güzelleştirilmişti. Kıbrıs’taki diğer kalelerden farklı olarak hava sıcak olduğunda bahçenin serinliği ve Kıbrıs’ın güzel manzaralarından birini qörme şansının da olması buranın Lüzinyan asillerinin tercih ettiği bir kale olmasını sağlamıştır. Kale ayrıca birçok asilin başları sıkıştığı zaman sığınacakları bir yer olarak da tarihteki yerini almıştır

Kıbrıs radyo adresleri

  •   AKDENİZ FM
Adres: Dr. Fazıl Küçük Bulvarı, Elektrokur Apt. Lefkoşa
Tel: (90 392) 223 77 50
Faks: (90 392) 223 77 68
 
  • AVRASYA FM
Adres: Yusuf Kaptan Sok. No:5 Küçükkaymalı Lefkoşa
Tel: 227 07 20
Faks:227 98 63
 
  • BRTK
Tel: (90 392) 225 55 55
Faks: (90 392) 225 63 48
Adres: Bayrak Radyo Televizyon Sitesi, Lefkoşa
 
  • COOL FM
Adres: 15, Ağustos Cad, Larnaka Yolu Asımoğlu Pasajı, Gazi Mağusa
Tel: (90 392) 366 00 26
Faks:(90 392) 366 13 76
 
  • DANCE FM
Adres: Kozan Sok. Neşe Apt. No:1, Baykal Gazi Mağusa
Tel: (90 392) 366 89 59
Faks: (90 392) 366 89 59
 
  • FIRST FM
Adres: Şehit Ecvet Yusuf Cad, No:8 Yenişehir, Lefkoşa
Tel: (90 392) 228 07 90
Faks: (90 392)227 63 63
 
  • GÜNEŞ FM
Adres: H. Toros Apt. Mehmet Akif Cad, D:3 Dereboyu, Lefkoşa
Tel: (90 392) 228 97 76
Faks: (90 392) 228 97 76
 
  • GAÜ FM
Adres: GAÜ Karmi Kampüsü, Girne
Tel: ( 90 392) 822 32 03
Faks: (90 392) 822 27 40
 
  • KIBRIS FM
Adres: Dr. Fazıl Küçük Bulvarı,Yeni Sanayi Bölgesi, Lefkoşa
Tel:(90 392) 225 38 92
Faks: (90 392)225 37 07
 
  • KUZEYİN SESİ RADYO VATAN
Adres: Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı, Yenişehir, Lefkoşa
Tel: (90 392) 228 30 36
Faks: (90 392) 228 41 12
 
  • KUZEY FM
Adres: Alemdar Basın Yayın Şirketi Ltd., Polis Sok. No: 2 B, Lefkoşa
Tel: (90 392) 228 08 50
Faks:(90 392) 228 46 23
 
  • LAÜ FM
Adres: LAÜ Kampüsü Gemikonağı, Lefke
Tel: (90 392) 660 20 83
Faks: (90 392) 660 20 83
 
  • RADYO GÜVEN
Adres: Genç Tepe Mevkii, Kızılay Lefkoşa
Tel: (90 392) 228 11 18
Faks: (90 392)227 97 16
 
  • RADYO PLUS
Adres: Deniz Plaza, Gazi Mağusa
Tel: (90 392) 365 41 06
Faks: (90 392) 365 38 90
 
  • RADYO T
Adres: Şht. Üsteğmen Mustafa Orhan Sok. No: 10, Yenişehir, Lefkoşa
Tel: (90 392) 227 09 66
Faks:(90 392) 228 07 73
 
  • SİM FM
Adres: Şehit Salahi Ahmet Sok., Ortaköy, Lefkoşa
Tel: (90 392) 223 77 00-4
Faks: (90 392) 223 77 10
 
  • RADYO DOĞU AKDENİZ
Adres: DAÜ, Gazi Mağusa
Tel: (90 392)630 15 76
Faks: (90 392) 365 07 95
 
  • YAKIN DOĞU FM
Adres: Yakın Doğu Üniversitesi Kampüsü, Lefkoşa
Tel: (0392) 223 64 64/412
Faks: (0392) 223 28 67

Krallara layık girnedeki Malpas Hotel

KKTC de son haftalarda gündem belirleyen olayların ardı arkası kesilmiyor.

KTHY’nin uçuşlarının durdurulması binlerce yerli ve yabancı turistin iptal olan uçak seferleri derken, dünyaca ünlü sanatçı jennifer Lopez in Girne de önümüzdeki hafta açılışı yapılacak olan Cratos Premium otelinde vereceği konseri iptal etmesi ve dünyadan açılışa katılacak bir çok davetlinin adaya gelip gelmeyeceğinin halen belli olmaması, diğer yandansa kktc vatandaşları ile Türkiye den adaya gelen Türk vatandaşlarının adadaki yaşam, iş, eğitim, gelir koşullarının ve mantalitenin karşılaştırılması derken herkesin konuştuğu, merak ettiği, birçok gelişme yaşandı.

malpas

 

———————————————————————————————————————————

Baskı oldu Amerika’da lobi kuruldu Lopez konsere gelmiyor, KKTC ye gelen turist sayısı ile güney Rum kesimine gelen turist sayısı arasında en az 10 kat fark olması ki ada genelinde Tatil açısından otellere bakıldığında, Güney Rum kesimindeki iyi otellerin bir elin parmaklarını geçmezken KKTC’de ise bir çok değişik özellikte otelimiz olmasına rağmen hem otel konaklama fiyatları arasındaki uçurum hem de gelir dengeleri arasındaki uçurum, güney Kıbrıs Rum kesimine gelen turist sayısının adanın tüm nüfusundan çok daha fazla olması kişi başına düşen gelir seviyesinde ve dünyada uluslar arası platformlarda Rumlara tanınan ayrıcalıklar insanın aklına şu soruyu getiriyor Kıbrıs Rum kesiminin her yeri altın kaplı da kuzey Kıbrıs bakır mı

malpas1

 

———————————————————————————————————————————

Eğer bir soru sorulacak ve cevap aranacaksa ada insanı ve Türkiye den gidenler diye bir polemik yaratmak yerine daha gerçekçi olup yaşananları değerlendirmeliyiz.

Et ve tırnak olup tek yürek ve tek bilek ayrılmaz bir bütün olduğumuzun bilinciyle kuzey Kıbrıs’ın da Türkiye’nin de bir ve bizim olduğunu unutmamalıyız.böyle ayrımcı düşünceler yerine tepki göstereceksek mailler atacaksak gerçek ayrımcıları tespit etmeliyiz her şey ortada ne dersiniz?

Tarih tekerrürden ibarettir…

Dikkatimi çeken bu hassas konuyu da satırlarımda siz değerli internet haber okuyucularıyla paylaşmak istedim.

malpas2

 

———————————————————————————————————————————-

Gelelim bu hafta sizlerle paylaşacağım Malpas Hotel in çarpıcı efsanesi ve ayrıntılarına.

İşte Huzurlarınızda Kraliçeden, Süper Starlara Malpas Hotel
Bir ada sevdalısı

malpas3

 

——————————————————————————————————————————–

Sadece memur zihniyeti değil adaya adalı bir iş adamının KKTC’ye kazandırdığı bir Otel yatırımının geçmişten geleceğe uzanan öyküsü…
Her şey bir hayalle başladı seneler önce projesini çizdirdiği oteli kuyumcu dükkanına çerçeveleterek asan ve her gün o hayali gerçekleştirmek için çalışan ve Kıbrıs halkının büyük sevgi ve saygısını kazanan Reşat Altınör hedef konulduğu zaman başarının tesadüflere kalmayacağını ve çok çalışarak bu hayalin gerçek bir projeye dönüştürülebileceğini ispatladı.
Reşat Altınör’ün gözlerine baktığınızda Secret kitabını yada filmini izlemenize gerek kalmıyor.

Çırak, kalfa, usta öğretisi, esnaf saygısı ve bilinci otel kavramıyla birleşerek Malpas Hotel’de misafir memnuniyetine dönüşüyor

malpas4

 

————————————————————————————————————————————

Son Luzinyan Kraliçesi Catherinea Cornaro

Venedik’in kızı anlamına gelen St.Martin’in kızı ünvanıyla Kıbrıs ta Ms.1400’lü yılların sonuna dek adaya damgasını vurmuş ve Ms. 1507 yılında Girne de adı tam olarak bilinmeyen bir manastırda gözlerini hayata kapamış bir kraliçe olarak tarihe geçmiştir.

İşte Malpas Efsanesi

Luzinyan Kraliçesi Catherina Cornaro Girne’nin her noktasına hakim bir tepe olan Buffawento kalesinden özellikle denizden gelebilecek saldırıları takip edip, askerlerini yönetiyordu.

Efsanenin Parçaları Bütünü Oluşturuyor

Denizden gelen bir saldırı sonunda kraliçenin askerleriyle birlikte en sevdiği köpeği de yaralanır. Köpek birkaç gün ortalardan kaybolur ve kaleye geri döndüğünde iyileştiğini görünce kraliçe çok sevinir ve yaralı askerlerine de köpek i takip etmelerini emreder ve Fontana diye bilinen akarsuyun kenarında yaraların sarıldığı nehir, nehrin hemen üstünde şimdiki Malpas Hotelin bulunduğu yere ufak bir şapel yaptırır ve hala o şapel orijinal haliyle Malpas otelin bahçesinde korunmaya alınmıştır.
“ Efsaneye Sahip Çıktık ve ruhu olan bir yeri canlandırdık ” diyor Reşat Altınör

malpas5

 

——————————————————————————————————————————

Kartal Bakışı bir Hotel

Bir tepenin ucuna yapılan Malpas Hotel arkasına dağı almış, önüne deniz tüm Girne gözlerinizin önünde Türkiye ise karşınızda.

Küçük can annesine sesleniyor tüm sevimliliğiyle “anne bak gökkuşağı çıktı” “ah keşke fotoğraf makinem kameram yanımda olsaydı” derken annesi Can’a Malpas Hotelin genç ve başarılı Koordinatörü Fahri Altınör hemen imdada yetişiyor ve fotoğraflar çekiliyor.
İşte böyle bir anıydı gökkuşağının ve gün batımlarının Malpas Hoteli saran büyüsü

malpas6

 

——————————————————————————————————————————-

Doğaya Saygı, Dünyaya Sevgi…

Pegasus’un kanatlı atı denizin üstünde beyaz güvercinler ise gagalarında zeytin dallarıyla Malpas tan dünyaya zeytin dalını uzatarak barışı ve dostluğu götürüyor.

Yüzyıllarca adaya oksijen depolayan zeytin ağaçlarına dokunulmadan otelin tam ortasına vefa borcu 800 yıllık bir zeytin ağacının gövdesi konularak taçlandırılmış.

Dönüp dolaşıp zeytin ağacının gövdesinde buluşulup ayakta önemli kararlar alınan bu bölüm dikkatleri üzerine çekiyor ve otelin odak noktası oluyor

malpas7

 

————————————————————————————————————————————

Zamanın Kaybolduğu Yer

Malpas Hoteli gezerken çok önemli bir ayrıntı dikkatimi çekti otelin lobi dahil hiçbir yerinde

Saat yok sıkıştırılmış, zamanla yarışılan şehir ve ofis ortamlarından kaçıp saatle değil mutlulukla buluştuğunuz yer olmak istiyor Malpas Hotel. Bu Hotel de misafirimizsiniz biz sizlere servis ve hizmet sunalım sizde rahatınıza bakın tatilinizin keyfini çıkarın

malpas8

 

—————————————————————————————————————————

Sanki Bir Sanat Galerisi

Tezatların bir ahenk içerisinde Hotelin değişik noktalarında kullanıldığını gözlemledim Malpas Hoteli gezerken.
Hotele girerken tavanda sizi aydınlatan müthiş bir avize, bir yanda İran halıları, bir yanda Lazerler, bir yanda Üç boyutlu tablolar, tasarım ve zarafetin şıklıkla buluştuğu konforlu ve ferah iç mekanlar.

malpas8

 

———————————————————————————————————————————-

Malpas’a Niçin Gelmeliyim ?

Göz boyama değil ruha dokunma,mutluluğun sade dokunuşlarla yaşatıldığı bir atmosferdesiniz. Öncelikle Kıbrıs çok sıcak olur yanarız, pişeriz,mahvoluruz diye korkmayın terleyemeyeceksiniz bile muhteşem bir hava ve esinti güneşle sizi bekliyor.
Havuz kenarında yataklı şezlong keyfinden vazgeçemeyip, odanıza bile gitmeye üşenebilirsiniz.malpas9

 

—————————————————————————————————————————–

Farklı Oda ve Konaklama İmkanları

Malpas Hotel’de 174 oda, 35 bin m2 lik ferah bir kullanım alanı oluşturulmuş ve iki katı daha fazla oda yapmak yerine gelen misafirin otelin farklı noktalarında rahat kullanım alanlarında iyi bir tatil geçirmesi düşünülmüş.İster otel odalarını tercih edin, ister Sapphire Mini Villalarda ailenizle birlikte baş başa çıplak ayakla çimlerin üzerinde yürüyüp yıldızları seyredin, isterseniz de Diamond Corte odalarda lüks ve konforu, kişiye özel hizmet anlayışıyla bir arada yaşayın.

malpas10

 

——————————————————————————————————————————–

Mutlu Sonların Hoteli

Bir birine kavuşan birçok çiftin mutluluğunun ada da simgesi haline gelen Malpas Hotel’i muhteşem düğün davetlerine ev sahipliği yaparken balayı tercihiniz içinde iyi bir alternatif olarak sizleri bekliyor.

malpas-hotel

 

———————————————————————————————————————————

Malpas Beach Club ta Deniz Keyfi

Akdeniz’in masmavi sularında Afrodit in köpükleriyle güzelleşip, muhteşem bir denizde yüzerken size özel Malpas pavillonların da dinlenip güneşlenerek, geniş ve görkemli gazebolar da yıldız sizsiniz, kimseler sizi rahatsız etmeyecek.

Tüm gün denizin tadını çıkarabilirsiniz.

malpas11

 

—————————————————————————————————————————-

Cornaro Fish Restaurant

Adada Akdeniz sofrası ve balık keyfi yapmak istiyorsanız doğru yerdesiniz, deneyin yanılmayacaksınız.

malpas12

 

——————————————————————————————————————————–

Zirve Toplantıların Merkezi, Adanın Buluşma Noktası

Dört tarafı camlı dağ ve deniz manzaralı toplantı salonu birçok protokole ev sahipliği yapıyor.

malpas123

 

—————————————————————————————————————————–

Malpas Spa & Welness keyfi

Aroma, taş ve ayak masajı ve Bali masajıyla vücudunuzu dinlendirirken Chirstina ürünleri de güzelliğinizin vazgeçilmez parçası olacak.

Nobel Ödüllü Platinium Detox

Food detox sistemiyle su içerisinde gerçekleşen renk değişimleriyle vücudunuzun neresinde rahatsızlık olduğunu tespit etme imkanını sağlayan bu sistem çok faydalı ve önemli bir sağlık kürü olarak sizi bekliyor.

Renk siyahsa karaciğer toksin birikimi, sarımsı yeşilse böbrekler yada idrar yollarında problem, prostat rahatsızlığını anlama şanını sağlıyor.,
Malpas spa&welness ta yüzünüz gülecek, vücudunuz hak ettiği değeri bulacak.

malpas-hotel-1

 

———————————————————————————————————————————

Cotton Jazz Bar

Jazz müziği sevenlerin vazgeçilmez mekanında yılın değişik zamanlarında farklı canlı performanslara kulak verebilirsiniz. Her yaşa her tarza uygun bir müzik yelpazesi, Türk sanat müziğinden pop’a dünya klasiklerinden, Latin müziklerine, jazz’a kadar…

malpas-1234

 

—————————————————————————————————————————————

Sansasyon Değil Gerçek Süprizlerin Sizi Beklediği Bir Hotel…

Aynı anda hiç haberiniz yokken çok ünlü bir sanatçının sahnesini yaşayıp, oradan çıkıp farklı bir müzik ve şov da kendinizi bulabilirsiniz.
Süper starlar a tatilin bestesini söyleten Hotel

Kimler geldi, kimler geçti Malpas Hotelden…

Birçok ünlü sanatçı tatil ve konserlerle değişik tarihlerde Malpas Hotel’in konuğu olmaya devam ediyor.
Başta süper star Ajda Pekkan olmak üzere Malpas Hotel’de sahne alan sanatçılarımızın sadece bir kaçı ;

FATIH UREK 31 ARALIK
Zerrin Özer 23 OCAK
MURAT DALKILINÇ 30 OCAK – CLUB MANSION
ROBERT HATEMO 30 OCAK – MALPAS HOTEL

malpas6623

 

————————————————————————————————————————————–

HANDE YENER 6 ŞUBAT – MANSION CLUB
ÖZCAN DENİZ 6 ŞUBAT – MALPAS HOTEL
KIRAC 13 ŞUBAT – MALPAS HOTEL – MANSION CLUB
ZİYNET SALİ 20 ŞUBAT – MALPAS HOTEL
KİBARİYE 27 ŞUBAT – MALPAS HOTEL
MUAZZEZ ERSOY 6 MART – MALPAS HOTEL
INNA HOT 6 MART – MANSION CLUB
FATIH ÜREK – 13 MART
PETEK DİNÇÖZ – 20 MART
MANGA 20 MART – MANSION CLUB

malpas534

———————————————————————————————————————————–

IŞIN KARACA – 27 MART
LİNET 10 NİSAN – MALPAS HOTEL
DEMET AKALIN 10 NISAN – MANSION CLUB
AŞKIN NUR YENGİ 17 NİSAN – MALPAS HOTEL

malpas0987u

 

——————————————————————————————————————————-

KUTSİ 24 NİSAN – MALPAS HOTEL
GÜLBEN ERGEN 8 MAYIS – MALPAS HOTEL
SEDA SAYAN 29 MAYIS – MALPAS HOTEL
VOLKAN KONAK 5 HAZİRAN – MALPAS HOTEL
AJDA PEKKAN 19 HAZİRAN – MALPAS HOTEL
YEŞİM SALKIN 10 TEMMUZ – MALPAS HOTEL
MUAZZEZ ERSYOY 17 TEMMUZ – MALPAS HOTEL
SİBEL CAN 24 TEMMUZ – MALPAS HOTEL

malpas-5478

 

——————————————————————————————————————————-

Mansion Club

Güney sahillerinde belki de hiçbir otelde olmayan gerçek bir club.5 bin kişilik bir kapasiteyle adeta tüm gece kluplerine hodri meydan diyor.
Club Mansion‘da VIP yeriniz çoktan ayrıldı.Kıbrıs’ta birçok kişi cluba rezervasyon yaptırabilmek için yarışırken Malpas Hotel misafirleri eğlencenin ve Girne gecelerinin doyasıya tadını çıkarıyor.Club’ın üst katında Kıbrıs barış güzelleri geceye renk katarken akustik ses sistemi öyle ince ayrıntılarla düzenlenilmiş ki müzik gürültüsü sohbetinizi etkilemiyor sabaha kadar eğlenceye devam Girne geceleri sizi bekliyor.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti-KKTC

kuzey-kibris-turk-cumhuriyeti-kktc

Resmi adı: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)
Başkenti: Lefkoşe (Nüfusu: 42.000)
Diğer önemli şehirleri: Girne Gazimağusa Güzelyurt.
Yüzölçümü: 3.355 km2 (Kıbrıs adasının % 36.5′i).
Nüfusu: 172.000 (1993 tahmini). Nüfusun % 40′ı şehirlerde yaşamaktadır. Ortalama ömür 74 yıldır. Nüfusun % 26.3′ünü 14 yaşın altındakiler oluşturmaktadır. Çocuk ölümlerinin oranı binde 6′dır. Nüfusun % 26′sını 14 yaşın altındakiler oluşturmaktadır.
Km2 başına düşen insan sayısı: 51
Nüfus artış hızı: % 1.4
Etnik yapı: KKTC halkının % 98.71′ini Türkler oluşturmaktadır. Bunun yanı sıra % 0.5 oranında Rum vardır. Kalan nüfusu başta İngilizler olmak üzere değişik etnik unsurlar oluşturmaktadır.
Dil: Resmi dili Türkçe’dir. Halkın büyük çoğunluğu arasında da Türkçe konuşulur.
Din: Yukarıda verilen etnik oranlar aynı zamanda halkın dini inançlarıyla ilgili oranları da ortaya koymaktadır. % 98.71 orana sahip olan Kıbrıs Türkleri Müslüman ve sünni % 0.5 oranındaki Rumlar ortodoks hıristiyandır. Bunun yanı sıra % 0.2 oranında Maruni hıristiyan vardır. Kalan nüfusu ise değişik din ve inançların mensupları oluşturmaktadır.
Coğrafi durum: Doğu Akdeniz’de bir ada ülkesi olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti güneybatıdan resmiyette “Kıbrıs Cumhuriyeti” adını taşıyan Kıbrıs Rum Kesimi diğer yönlerinden ise Akdeniz ile çevrilidir. Kıbrıs adası Türkiye’ye 71 Suriye’ye 98 Mısır’a 384 Yunanistan’a 900 km. uzaklıkta bulunmaktadır. En yüksek yerleri St. Hilarion (1035 m.) Beşparmak Dağı (800 m.) ve Karşıyaka Tepesi (790 m.)’dir. Irmak ve gölleri yoktur. Yazları kuruyan birkaç deresi bulunmaktadır. Topraklarının % 57′si tarım alanı % 5′i otlak % 20′si ormanlıktır. Başkent Lefkoşe’de yıllık sıcaklık ortalaması 18.5 derece yıllık yağış ortalaması 244 mm’dir.
Yönetim şekli: Çok partili demokratik bir sistemle yönetilmektedir. Devletin en üst yöneticisi cumhurbaşkanı hükümetin başkanı ise başbakandır. 50 üyeli bir parlamentosu mevcuttur. Parlamento üyeleri serbest seçimlerle belirlenir. 5 Mayıs 1985 halkoylamasından sonra yürürlüğe konan bir anayasası vardır. Anayasanın başlangıç kısmında Türkiye’de olduğu gibi Atatürk ilkeleri ne bağlı kalınmasının gerekliliği vurgulanmakta ve KKTC’nin laik bir ülke olduğu belirtilmektedir. KKTC henüz Birleşmiş Milletler’e İslâm Konferansı Örgütü’ne ve diğer uluslararası kuruluşlara kabul edilmemiştir.
Siyasi partiler: KKTC’deki siyasi partilerin başta gelenleri şunlardır: Ulusal Birlik Partisi: Derviş Eroğlu’nun liderliğindeki bu parti liberal ve batı yanlısı bir anlayışa sahiptir. Demokrat Parti: Hakkı Atun’un liderliğindeki bu parti milliyetçi ve liberal bir anlayışa sahiptir. Ulusal Birlik Partisi’nden sadece bazı siyasi konularda ayrılmaktadır. Cumhuriyetçi Türk Partisi: Özker Özgür’ün liderliğindeki bu parti solcudur. Bu parti 12 Aralık 1993′te gerçekleştirilen seçimlerden sonra Demokrat Parti’yle bir koalisyon hükümeti kurmuştur. Toplumcu Kurtuluş Partisi: Rumlarla federal sistemi savunan sol görüşlü bir partidir.
İdari bölünüş: KKTC 3 ille 199 yerleşim biriminden meydana gelir.
Tarihi: İslâm orduları tarafından Kıbrıs adasına ilk önce Hz. Osman (r.a.)’ın halifeliği döneminde 649 yılında bir sefer düzenlendi. Bu seferde adanın bir bölümü ele geçirildi. 653 yılında ikinci bir sefer düzenlendi ve İslâm devletinin bu ada üzerindeki hâkimiyeti güçlendirildi. Ancak adanın bir bölümü yine Bizanslıların hâkimiyetinde kalmıştır. 653 yılındaki ikinci seferden sonra Kıbrıs’a Müslümanlar yerleşmeye başladılar. Ancak Müslüman olmayan yerliler de varlıklarını sürdürmüşler ve ada tam olarak İslâmlâştırılamamıştır. 964 yılında Kıbrıs adası yeniden Bizans hâkimiyetine geçti. Bundan sonra Kıbrıs’a 1191′e kadar Bizanslılar 1191 – 1192 arasında İngilizler 1192′de kısa bir süre Templer şövalyeleri 1192 – 1489 arasında Lüzinyanlar 1489 – 1571 arasında da Venedikliler hükmetmişlerdir. Kıbrıs’ın ikinci fethi 1571 yılında Osmanlılar tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu ikinci fetihten sonra Kıbrıs’ın imarı adadaki ekonomik hayatın canlandırılması vb. amaçlarla bazı Müslüman Türkler adaya nakledildi. Böylece adada yeniden Müslüman bir kitle oluşmaya başladı. Osmanlılar Venediklilerin kapattığı ortodoks kiliselerini açarak bir din özgürlüğü sağladıklarından yerli halkın tasvibini kazanmışlardır. Ancak Rumlar arasında 18. yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıkan Megali İdea (Büyük Hedef) diğer adıyla ENOSİS akımının etkisinde kalan bazı kitleler zaman zaman Müslüman kitlelere saldırarak onları rahatsız etmeye başlamışlardır. Osmanlıların Kıbrıs üzerindeki hâkimiyetleri 1878′e kadar sürdü ve bu tarihte ada İngilizler tarafından işgal edildi. İngiliz işgali altında Enosis akımının etkisindeki Rumların faaliyetleri ve Müslüman Türklere yönelik saldırıları daha da artmıştır. Rumlar 1 Nisan 1955′te Enosis idealini gerçekleştirmek amacıyla EOKA adlı gizli bir örgüt kurdular. İngiliz işgali 1960′a kadar devam etti. 1960′da bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti kuruldu. Bu cumhuriyet Türk ve Rum halkların hâkimiyeti eşitlik ilkesine göre paylaşmaları esasına dayalı olarak kurulmuştu. Türkiye Yunanistan ve İngiltere’nin de garantör devletler olması kararlaştırıldı. Ancak Enosis akımını benimsemiş olan Rumlar Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluş günlerinden itibaren adanın tümü üzerinde Rumların hâkim olması için faaliyetlere ve bu amaçla Türkleri rahatsız etmeye başladılar. Yasaların Enosis’i yasaklamasına rağmen başta cumhurbaşkanı Makarios olmak üzere devlet yönetiminde görev alan Rumlar Enosisi destekleyenlerin kışkırtıcı faaliyetlerine göz yumdular hatta bu faaliyetleri yürütenleri cesaretlendirdiler. Tahrikçi eylemler 21 Aralık 1963′te silahlı saldırılara dönüştü. Öte yandan devlet yönetimindeki Rumlar Türk ortaklarını tamamen etkisiz hale getirerek bütün devlet kademelerini ele geçirdiler. Bu durum üzerine Türkiye 13 Aralık 1964′te BM Güvenlik Konseyi’ne başvurarak Kıbrıs’taki durumun düzelmesi için gerekli girişimlerde bulunulması talebinde bulundu. Ancak BM Güvenlik Konseyi bazı tavsiye kararları almanın ötesinde bir şey yapmadı. Üstelik muhatap olarak tamamen Rumların işgaline geçen hükümeti kabul etmeyi kararlaştırdı. BM’nin bu tutumundan cesaret alan Rum yönetim Türklere yönelik saldırı ve eylemleri bizzat organize etmeye başladı. BM 27 Mart 1964′te adaya bir “barış gücü” gönderdi. Ancak “barış gücü” Türklere yönelik saldırıların durmasını sağlayamadı. Hatta Rum yönetimini destekleyici bir tavır içine girdi. Bunun yanı sıra Yunanistan hükümeti de Kıbrıs’taki Rum yönetimine askeri destek sağlamaya başladı. Bütün bu gelişmeler karşısında Türkler çok sayıda yerleşim merkezini terk ederek daha güvenli bölgelere sığınmak zorunda kaldılar. Kıbrıs konusunda garantör devlet sıfatı taşıyan Türkiye ise bu yıllarda BM nezdinde bazı girişimlerde bulunmak dışında hiçbir şey yapmadı. Rumlar adada Türklere karşı vahşice eylemlere giriştiler. Çok sayıda köyü yakıp yıktılar. Bazı köylerde insanları da yaktılar. Birçok Türkü de başka şekillerde öldürdüler. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşunda adanın yaklaşık % 33′ne sahip olan Türkler saldırılar sonucunda % 3′üne sıkıştırıldılar. Türkler üzerindeki bu zulüm 1974′e kadar devam etti. Türkiye 20 Temmuz 1974′te garanti anlaşmasının 4. maddesinin verdiği hakka dayanarak Kıbrıs’a bir askeri hârekât düzenledi. Bu harekât 3 gün sürdü. Ardından barış görüşmeleri başlatıldı. Ancak Yunan yönetiminin ve Rum tarafının bütün önerileri reddetmesi üzerine 15 Ağustos 1974′te ikinci bir harekât başlatıldı. 2 gün süren bu ikinci harekâtla bugünkü Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin topraklarını oluşturan bölge Rumların elinden alınmış ve böylece askeri harekâta son verilmiştir. Bu harekâttan sonra adada iki toplumlu federal bir yönetim oluşturulması istendi ve bu amaçla federasyonun Türk kanadını oluşturması üzere 13 Şubat 1975′te Kıbrıs Türk Federe Devleti kuruldu. Rumların federasyona yanaşmaması üzerine 15 Kasım 1983′te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kuruldu. KKTC’nin kuruluşunun ilan edilmesinden sonra 9 Haziran 1985′te gerçekleştirilen ilk cumhurbaşkanlığı seçimlerinde cumhurbaşkanlığına hâlen bu görevi yürütmekte olan Rauf Denktaş seçildi.
Dış problemleri: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin en önemli dış problemi Rumların adanın tümü üzerinde hak iddia etmelerinden ve BM başta olmak üzere çeşitli uluslararası kuruluşların Rumların hâkimiyetindeki Kıbrıs Cumhuriyeti’ni adanın meşru yönetimi olarak muhatap kabul etmesinden kaynaklanan problemdir. Uluslararası güçlerin Rumlara ve onlara uluslararası platformda en büyük desteği sağlayan ülke durumundaki Yunanistan’a arka çıkması buna karşılık garantör devlet sıfatı taşıyan Türkiye’nin Kıbrıs davasını savunmada zayıf kalması problemi daha da derinleştirmektedir. Bütün bu sebeplerden dolayı dünya ülkelerinin geneli KKTC’ni resmen tanımamıştır. BM’in Rum yanlısı tutum izlemesi de bu konuda etkili olmaktadır.
İslami Hareket: Gerek İngiliz işgali gerekse onu izleyen Rum yönetimi dönemlerinde İslâmi eğitimin engellenmesi ve Müslüman halkın dinini öğrenmesine ve yaşamasına engel olunması Kıbrıs’ta İslâmi hayatın zayıflamasına sebep olmuştur. İngilizler ve Rumlar adadaki Müslümanlara da kendi kültürlerini ve yaşayış tarzlarını kabul ettirmeye çalışmışlardır. Bunun etkisi bugün hâlâ gayet bariz bir şekilde görülmektedir. Bugün Kıbrıs halkının yeniden İslâmi yönden bilgilendirilmesi ve şuurlandırılması için çeşitli faaliyetler başlatılmıştır. KKTC’nde 191 cami bulunuyor. Ancak bunların çoğunda fahri imamlar görev yapıyor. Bunda yönetimin ihmali görülmektedir. Yönetim İslâmi hayatın yeniden canlanması ve yetişen neslin İslâmi yönden bilgilendirilmesi yönünde gereken gayreti göstermemektedir. Yapılan İslâmi çalışmalar genellikle fahri çalışmalardır. Bu fahri çalışmaları yürütenlerin başında da Kıbrıs Türk-İslâm Kültür Derneği’yle Kıbrıs’ın ünlü mutasavvıflarından Şeyh Nazım ve müridleri gelmektedir.
Ekonomi: Ekonomisi tarım ticaret ve imalat sanayisine dayanır. Topraklarının % 57′si tarıma elverişlidir. Tarım ürünlerinin gayri safi yurtiçi hasıladaki payı % 10′dur. Çalışan nüfusun yaklaşık % 25.5′i tarım alanında iş görmektedir. Üretilen tarım ürünlerinin başında tahıl turunçgiller ve çeşitli meyve ve sebzeler gelmektedir. 1992 yılında 64 bin ton tahıl 260 bin ton meyve 5 bin ton da sebze üretilmiştir. Hayvancılık da nüfusa oranla iyi durumdadır. 1992′de toplam olarak 13 bin sığır 204 bin koyun bulunuyordu.
Para birimi: Türk Lirası
Gayri safi milli hasılası: 532 milyon dolar. (Yıllık safi artış: % 6.9)
Kişi başına düşen milli gelir: 3.089 dolar
Dış ticaret: İhraç ettiği ürünlerin başta gelenleri gıda maddeleri tarım ürünleri makineler motorlu araçlar motorlu araç yedek parçaları mamul maddeler madeni yağlar ve kimyasal maddelerdir. Bunlardan birçoğunun üretimi değil sadece ticareti yapılmaktadır. İthal ettiği malların başında gıda maddeleri motorlu araçlar makineler sanayi ürünleri ilaç elektrikli ve elektronik aletler gelir. Dış ticaretinde birinci sırayı Türkiye almaktadır. Bunun yanı sıra Avrupa Birliği ülkeleri başta olmak üzere daha başka ülkelerle de ticareti vardır. Türkiye’nin ithalattaki payı % 45 ihracattaki payı ise % 15′tir. Avrupa Birliği ülkelerinin ihracattaki payları % 78 ithalattaki payları ise % 34′tür. 1990′daki dış ticaret açığı 316 milyon dolar 1992′de uluslararası cari işlemlerindeki açık ise 16 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir.
Sanayi: 1974 harekâtından sonra Kıbrıs’ın Türk kesiminde sanayi sektörü ciddi bir gelişme kaydetmiştir. Mevcut sanayi kuruluşları genellikle imalata yönelik küçük sanayi kuruluşlarıdır. Gıda sanayisi de iyi durumdadır. Sanayi gelirlerinin gayri safi yurtiçi hasıladaki payı % 12′dir. Çalışan nüfusun % 11.2′si sanayi sektöründe iş görmektedir.
Enerji: Enerji üretimi ve tüketimi de 1974 askeri harekâtından sonra artmıştır. 1991′de 65 milyon kw/saat elektrik üretilmiştir. Ancak mevcut enerji üretimi iç ihtiyacı karşılamamaktadır. Yılda yaklaşık 350 milyon kw/saat elektrik ithal edilmektedir. Kişi başına yıllık elektrik tüketimi 2370 kw/saattir.
Ulaşım: Lefkoşa yakınındaki Ercan’da Pınarbaşı’nda ve Geçitkale’de birer havaalanı bulunmaktadır. Her üçü de uluslararası trafiğe açıktır. İhracat ve ithalatta kullanılan limanlarının başında Gazimağusa limanı gelmektedir. Gazimağusa limanı KKTC’nin en büyük limanıdır. Bundan başka Girne ve Gemikonağı’nda da birer limanı mevcuttur. 2700 km karayoluna sahiptir. KKTC’nde 3.1 kişiye bir motorlu ulaşım aracı düşmektedir.
Eğitim: KKTC’nde ilk öğretim 6 yaşında başlayarak 5 yıl orta öğretim (ortaokul ve lise) 6 yıl sürmektedir. 1991 rakamlarına göre 149 ilkokulu 50 ortaöğretim kurumu (ortaokul ve lise) 11 mesleki ortaöğretim kurumu 1 üniversitesi ve bunun dışında 5 yüksek öğretim kurumu mevcuttur. Yüksek öğrenim çağındaki gençlerden yüksek öğrenim kurumlarına kayıt yaptıranların oranı % 25′tir. Okuma yazma bilenlerin oranı ise % 97′dir.
Sağlık: KKTC’nde 51 hastane 250 doktor 105 diş doktoru 310 hemşire mevcuttur. 688 kişiye bir doktor düşmektedir

Cratos Premium Hotel Girne

Konum: Girne

 Kıbrıs’ta bulunan Cratos Premium Hotel Casino * Port * SPA Çatalköy mevkiindedir. Cratos Premium Hotel Ercan Havaalanına 32 km Girne şehir merkezine de 5 km uzaklıktadır. Tesis 2010 yılının Temmuz ayında hizmete girmiştir. Toplam 105.000 m2 kullanım alanı olan Cratos Premium Hotel denize sıfırdır


     Odalar:

Cratos Premium Hotel’in Toplam 410 Odası mevcuttur. 410 odanın 246 adeti Standard Oda ve bu odalardan 4 adeti de engelli odasıdır. Geriye kalan odaların 110 adeti Superior Room ( 24 adedi jakuzili), 36 Suite (22 adedi jakuzili), 8 Junior Presidential Suite (6 adedi jakuzili), 6 Presidential Suite (hepsi jakuzili) ve 4 King Suite’dir(hepsi jakuzili).Cratos Premium Hotel’in tüm odalarında LCD 32 inc tv, Ip tv üzerinden 76 kanal yayın, Pay tv, Merkezi klima, Küvetli banyo, Minibar, Wireless internet bağlantısı, Saç kurutma makinası, Aydınlatmalı makyaj aynası, Emanet kasası, Direkt hatlı telefon, 24 saat oda servisi, Deniz, havuz veya dağ manzarası, Balkon veya teras vardır.


     Tesis:

Cratos Perimium Hotel’de konaklama oda kahvaltıdır. Cratos Premium Hotel’de Casino , Oda Servisi (ücretli),Wireless İnternet Bağlantısı (ücretli), Kuru Temizleme (ücretli), Çamaşır Yıkama ve Ütü Hizmetleri (ücretli), Çocuk Bakıcısı, (ücretli), Doktor (ücretli), SPA (ücretli), masaj çeşitleri (ücretli), Oyun Salonu (Bilardo, Bowling, Play Station ücretli), Su Sporları (ücretli), Dalış (ücretli), Elektronik Dart, (ücretli), Bebek Arabası, (ücretli), Plaj Havlusu, Sauna, Hamam, Buhar Odası, Masa tenisi, Fitness Salonu, Vale Park Hizmeti, Bebek sandalyesi, Bebek Yatağı, Butik, Kuaför (ücretli), Fotoğrafçı (ücretli), Çiçekçi (ücretli), Kuyumcu, Hediyelik Eşya ve Market, 3 adet Restaurant, 1 adet Patiserrie, 1 adet Cafe, 4 adet bar, 1 adet Irish Pub, 1 adet açık yüzme havuzu, 1 adet kapalı yüzme havuzu, 1 adet çocuk havuzu, Toplantı Salonları, mini Club (4-12 yaş arası çocuklara hizmet vermektedir) mevcut olup tesise evcil hayvan kabul edilmemektedir

Kıbrıs Müzakereleri ve Yunanistan

KIBRIS MÜZAKERELERiVE YUNANİSTAN


Yazar Ata Atun

Yunanistan’ın yeni BasbakaniPASOK lideri Yorgo Papandreu Annan Planidöneminde Papadopulos’a KıbrısliRumların “Evet” demesi yönünde baskiyapmıstiama Papadopulos son dakika manevrasiile bu baskıyisavusturmus ve oyların “Hayır” çıkmasınisaglamıstı.

simdi tesadüfe bakın tam da müzakerelerin olasisonuçlanmasının arifesinde gene Basbakan oldu Papandreu.
Yunanistan’ın müzakereler konusunda tavır degistireceginden veya en azından tavır degistirmis gözükeceginden eminim. Bayan Dora artık Dıs İsleri bakanidegil ve büyük bir olasılıkla Karamanlis’in istifasiile Yeni Demokrasi Partisi’nin (NDP) basına geçecek.
Karamanlis hükümeti Kıbrıs sorununda pasif kalma ve Rum tarafınidestekleme politikasigütmüstü. Bu nedenle de Yunanistan Karamanis’in basbakanlıgidöneminde adeta çözüm sürecinde pasif kalmayitercih etmis ve herhangi yapıcibir katkikoymamıstı. Karamalis’in aksine Yorgo Papandreu basbakanlıgidöneminde o yılların Türkiye Dısisleri Bakaniİsmail Cem ile birlikte Türk-Yunan iliskilerine çok önemli katkılar yapmıs birlikte sirtaki bile oynamıslardı.

Türkiye ile Yunanistan arasındaki tüm bu sıcak iliskilere ragmen dönemin Kıbrıs Rum liderligi Kıbrıs’a bunu yansıtmamayitercih etmislerdi. Halen de aynimantık devam ediyor.

Kıbrıs sorununa çözüm bulmak amacıyla sürdürülen müzakerelerin ikinci turunda liderler bugün ve yarın bir araya gelecekler. Gündem “Yürütme” ve bnu konudaki öneriler olacak.
CumhurbaskaniM. A. Talat bugünkü görüsmede Kıbrıs Rum tarafının müzakere sürecini yıpratma faaliyetlerini de gündeme getirebilir.
Rum Ulusal Konseyi’nin Eylül’ün 14 15 ve 16’sından yaptıgitoplantıda aldıgikararlar ki bu kararlar Kıbrıs adasının sadece bir Helen adasiolmasiyolunda Makarios döneminde çizilmis yolun bir tekrarından baska bir sey degildi Rum lider Hristofyas’ın BM Genel Kurulu’ndaki konusmasive Güney Kıbrıs’ta BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel DanısmaniAlexander Downer ve ekibiyle ilgili sürdürülen karalama kampanyasiTalat tarafından masaya bu gün konabilir.

Talat ve Hristofyas arasındaki son görüsmeden günümüze özellikle Eylül ayının ortasındaki Kıbrıs Rum Ulusal Konsey toplantılarından sonra Kıbrıs Rum tarafının uluslararasiplatformlarda Türkiye aleyhinde sürdürdügü kampanyalar bayagihız kazandı.
Hristofyas’ın BM Genel Kurulu kürsüsünden yaptıgikonusmada daha önce CumhurbaskaniMehmet Ali Talat’la mutabık kaldıgiçözüm ilkelerine ters düsen söylemleri yapmasigelecekte nelerin olacagının bir çesit habercisi de.
Bu davranıslariile Rum tarafının Kıbrıs sorununa görüsmeler yoluyla çözüm aramak yerine görüsme sürecinin itibarınizayıflattıgive sürece zarar verdigi de bir gerçek.
Gidisat pek parlak degil.
Rumlar enselerinde Türkiye’nin nefesini duymalarive AB’nin artık Rumlaripek de ciddiye almadıgigerçegi Rumlariiyice hırçınlastıracak ve ikinci tur biraz daha kalp kırıcigeçecek.
Restlesmeleri ve masaya oturmayireddetmeleri bir olasılıkla da önümüzdeki aylarda yasayacagız.
Bozusmanın ve müzakerelerin çıkmaza gireceginin tam tam seslerini duyar gibiyim.

Barbarlık Müzesi

Aşağıda Geçen Rum Katliamı Bu Evde Gerçekleştirilmiştir.

1963 Noeli. 24 Aralık”ı 25 Aralık”a bağlayan gece.

Hıristiyan inanışında Hz. İsa”nın doğum günü. O gece, Hıristiyan dünyasında kutlu doğumu kutlamak için şenlik vard1. Kıbrıs”ta ise katliam olacaktı. Kıbrıs”ı Yunanistan”a bağlamak amacıyla kurulan EOKA üyesi Rumlar, Kıbrıs Türklerine karşı saldırı başlattı. Salı akşamı Lefkoşe”nin batı kesimine düşen Kumsal semtini bastılar. Dere tarafından gelen Rumlar otomatik mavzerlerle İrfanbey Sokağı”na girdiklerinde, 2 numaralı evde bulunan Mürüvet Hanım, üç oğlunun pijamalarını giydirmiş, yatağı henüz açmıştı. Rumlar geldi… Mürüvet Hanım, kapının önündeki Rumca konuşmaları duyar duymaz, çocuklarını kaptığı gibi banyoya koştu. Oğullarını küvetin içine doldurdu; sarmaladı, bağrına bast1. O gece evde bulunan ev sahibi Hasan Efendi, eşi Feride Nineyi tuvalete sakladı, kendisi de bir köşeye büzüldü. Feride”nin kızkardeşi Nuvber, beş aylık bebeği Işıl”la banyonun bir köşesine sığındı.

Evdekiler saklanmaya çalışırken kapı kırıldı, makineli tüfekler işlemeye başladı. Rumlar çocuk, yaşlı, kadın demeden savunmasız bedenlere Rifle otomatik mavzerler le 15, Storn otomatik tabanca ile 12, mavzerlerle de 6 el ateş etti. Banyodaki küvet, ölüm çukuruna döndü.

Ateş altındaki Kumsal semtine yaklaşma imkanı yoktu. Bölgeye ancak iki gün süren çatışmaların ardından ulaşılabildi. 2 numaralı evin kapısından içeri girildiğinde karşılaşılan manzara ürperticiydi: Işıkları yanan bir banyo. Tavandan et parçaları ve kan pıhtıları sarkıyor. Küvetin içinde bir kadın, cansız yatıyor. Göğsü üzerinde iki küçük çocuk; yedi yaşındaki yavrusu Hakan ile ikinci oğlu Kudsi. Yeşil pijamaları kan içinde. Kadının dizinde başını uzatmış bir oğlu daha; o yıl ilkokula başlamış olan Murat. Kıbrıs Türk Alayı Binbaşısı Dr Nihat İlhan”ın ailesi işte böyle katledildi.

İlk etapta elliye yakın Türkü öldüren Rumlar, daha 400 Türkü öldürecekleri katliamlarına devam etmek için başka Türk evleri ararken, Lefkoşe”nin Türk kesimine girmeyi başaran ilk Batılı gazetecilerden Daily Express”ten Rene MacColl ve Daniell McGeachie, Türk gazetecilerle birlikte tarihe tanıklık etti. Sessiz tanıklar, o anı bir film karesinde dondurup, gördüklerini haberleştirdi. Ancak haberleri geçmek hayli zordu. Rumlar, Türk tarafının telefon kablolarını kestiği için iletişim kesikti. En kanlı çarpışmaların devam ettiği günlerde yegane temas imkanı Kıbrıs”taki Türk elçiliğinin özel telsiziydi. Kıbrıs”taki Türk gazeteciler, haberlerini ortaklaşa olarak bu telsizle yazdırıyordu. Ama Türkiye”deki gazeteler haber kadar fotoğrafa da muhtaç durumdaydı. Yabancı ajanslar tarafından görmezden gelinen katliamın en iyi ispatı fotoğraf olacaktı. Yayınlandıktan sonra zihinlere kazınacak o fotoğraf, hem Rumlar hem de Türkler için çok önemliydi. Rumlar için önemliydi çünkü 9 Aralık 1948″de kabul edilen ve 12 Ocak 1951″de yürürlüğe giren “Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılmasına Dair Sözleşme” soykırım suçunu şöyle tanımlıyor: “Madde 2. Bu Sözleşmeye göre, soykırım, bir milli, etnik, ırki veya dini grubu, grup olarak, kısmen veya tümüyle, yok etmek kastıyla, aşağıdaki fiillerin işlenmesidir: a-Grubun mensuplarını katletmek; b-Grubun mensuplarına ciddi bedensel ve psikolojik zarar vermek.” Bu sözleşmeye göre, o fotoğraf, bir haberin görselliğinden ziyade belge niteliğini taşıyordu. Bu nedenle adadan çıkışına izin verilmemeliydi.

Lefkoşe Havaalanı”na Türk uçakları indirilmediği gibi Türk gazetecilerin de bu alana girmesi ve ellerindeki yazı ve fotoğrafları diğer uçaklarla göndermeleri men edilmişti. Hepimizin tüylerini ürperten cinayet ve katliam fotoğrafları nasıl ulaştırılacaktı? Nihayet cumartesi günü bir fırsat belirdi. Ankara”dan tıbbi yardım getirecek bir Türk uçağının inişine izin verilecekti. Uçağın, Kızılhaç gözetiminde adadan bir grup yaralıy1 alıp götüreceği söylendi. Söz konusu uçakla Lefkoşe”de sıkışıp kalan Ankara Vali Muavini”nin de gideceği duyuldu. Hemen hazırlıklar yapıldı. Günlerdir bekleyen haberler yeniden gözden geçirildi. Fotoğraflarla birlikte zarflara konuldu. Vali muavinine teslim edildi. Gazeteciler başka bir haberle yıkıldı. Vali muavini havaalanında aranacaktı. Bu da zarfların Türkiye”ye kesinlikle gitmeyeceği, o belge fotoğrafın imha edileceği anlamına geliyordu. Vali muavininin gitmesi iyice şüpheli hale gelince fotoğrafın yaralılardan biriyle yollanmasına karar verildi. Ama nasıl? Gazeteciler ile doktorlar kafa kafaya verip bir plan hazırladı.

Buz fabrikası üzerinden Türk evlerine ağır zayiat verdiren Rum silahlarını ele geçirdikten sonra, un fabrikası hücumunda yüzünden yaralanan 5 mücahitten (üçü şehit oldu) biri olan Vural Türkmen yeniden ameliyat masasına yatırıldı. Türk Mukavemet Timleri Gizli Örgütü (TMT) mensubu olan Türkmen”in vücudu, kasıklarından boğazına kadar alçıya alındı. Dr. Kaya Bekiroğlu, Dr. Naim Adiloğlu, Dr. Ezel Örfi, Dr. Şemsi Kazım, Dr. Osman ve Kimyager Cahit Rüstem”den oluşan “ameliyat” ekibi, katliam fotoğraflarını zarflara koyup, Türkmen”in karın ve sırt bölgesine yerleştirdiler. Ardından Türkmen”in vücudu yeniden alçıya alındı ve sargı beziyle sarıldı. Bacakları, kolları ve başı açıkta kalan “ağır yaralı” Kızılhaç görevlilerinin nezaretinde uçağa bindirilerek Türkiye”ye gönderildi. Türkmen, uçakta bulunan bir binbaşıya vücudunda belge taşıdığını açıkladı. Etimesgut Askeri Havaalanı”na inen uçaktan alınan Türkmen, Ankara Hastanesi”ni saran binlerce vatandaş tarafından sevgi gösterileriyle karşılandı. Zaman kaybetmeden alçılar kesildi, belge fotoğraflar vücudundan çıkarılıp kendisine refakat eden binbaşıya teslim edildi. Fotoğraflar aynı gün gazetelere ulaştırıldı.

Kıbrıs”ta başlayan Türk katliamı, beş gün sonra Türkiye”ye ve dünyaya işte o fotoğrafla duyuruldu. Katliamın belgelenmesinin ardından Türkiye”nin eli güçlendi. Türk birliği karargahından çıkarak Türk kesimini korumaya aldı. Türk jetleri Lefkoşe üzerinde uçmaya başladı. Uluslararası toplum harekete geçirildi. Barışı sağlamak amacıyla 15 Ocak 1964″te Londra”da konferans toplandı… O tek karelik siyah-beyaz fotoğraf, Türkiye”nin müdahalesine zemin hazırlayan süreçte önemli rol oynadı. Dönemin Başbakanı İsmet İnönü, hastaneye gelerek TMT mensubu Vural Türkmen”i tebrik etti. Bu sırada İnönü”yü dramatik bir sürpriz bekliyordu. Türkmen”in yanındaki yatakta yatan başka bir mücahit, İnönü”ye, “Eğer kanınızda zerre kadar Türk kanı varsa Kıbrıs”a müdahale edersiniz” dedi. İnönü, gerekenlerin yapılacağını söyledi. Türkmen”in soyadını Tahsin olarak hatırladığı bu kişi, Kumsal baskını sırasında, ailesini duvara dizip Rumların eline geçmemeleri için kendisi öldürmek istemiş. Türkmen, o günlerde Türkiye”nin bir harekata hazırlandığını ancak yeterli gücünün olmadığını söylüyor. Hatta İstanbul boğazında yolcu taşıyan şehir hatları vapurlarıyla bile çıkarma yapılması planlanmış. Tehdit dolu “Johnson Mektubu” nedeniyle İnönü döneminde çıkarma yapılamadı.

O meşhur fotoğrafın Türkiye”ye kaçırılma hikayesini Rumlar duymuş olmalı ki, fotoğrafı çeken rahmetli Ömer Sami Coşar”ı daha sonra sucukların içine planlar, krokiler koyup kaçırdığı gerekçesiyle gözaltına almışlardı. Vural Türkmen ise, on günlük tedavinin ardından yeniden adaya dönerek Rumlarla savaşmaya devam etti. Kıbrıs konusu her gündeme geldiğinde gazete sütunlarına, televizyon ekranlarına taşınan bu sembol fotoğraf, bugün haber değerinden çok, orada neler olduğunu gösteren belgeye dönüşmüş durumda. Tıpkı Eddie Adams”ın 1 Şubat 1968″de Vietnam Savaşı sırasında Güney Vietnam polisinin tutukluları öldürmek için nişan aldığı sırada çektiği fotoğraf gibi. Adams”ın fotoğrafı, Vietnam”da yaşanan büyük vahşeti, Amerika”nın Vietnam”da uğradığı büyük yenilgiyi yansıtan bir sembol oldu. Henri Cartier Bresson”un fotoğrafları için de ayn1 şeyler söylenebilir. Bresson”un II. Dünya Savaşı sırasında çektiği fotoğraflar bugün haber değeriyle değil, belge niteliği ile karşımızda duruyor. Bazı haber fotoğrafları yayınlandıktan sonra kısa sürede tüketilir ve bir daha hiç hatırlanmazken bazıları zamanı aşarak bizim için varolmaya devam ederler. Kıbrıslılar bugün adada uluslararası toplumdan kalıcı bir barış ve adil bir muamele bekliyor. 40 yıl sonra oluşan zeminde bu düzen tesis edilemezse, o fotoğraf daha uzun yıllar zihinlerden silinmeyecek. Artık bu belge fotoğrafın canlı kanlı birde videosu var!

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti

20 Temmuz 1974′de Türkiye’nin gerçeklestirdigi Baris Harekati neticesinde yapilan toplumlarasi görüsmelerin çikmaza girmesiyle 15 Kasim 1983 yilinda bagimsizligini ilân eden KKTC Türkiye’nin 60 km güneyinde bulunan Kibris adasi üzerinde kurulmustur. Yüzölçümü 3.335 km2′dir. Toplam 9.251 km2 olan ada yüzölçümünün %35′i KKTC’ye aittir.
Cografî bakimdan düzlükler kapsayan KKTC Besparmak daglariyla ikiye bölünmekte güneyinde ise Magosa’dan Lefkosa’ya kadar uzanan Meserya ovasi ile Lefkosa’dan Güzelyurt’a kadar uzanan verimli topraklar uzanmaktadir.
Yazlari sicak ve kurak kislari ilik ve yagisli tipik Akdeniz iklimine sahip olan KKTC’nin en sicak aylari Temmuz Agustos en soguk aylari Aralik subat göze çarpmaktadir. Yagis ortalamasi ise 70 mm. civarindadir.

1996 kesin olmayan sayim sonuçlarina göre KKTC nin nüfusu 200.587 olup km2′ye 59 kisi düsmektedir. Nüfus artisi ise %1.1′dir.

Baskenti Lefkosa olan KKTC’nin diger önemli sehirleri Gazimagosa Girne ve Güzelyurt’tur. Yesil Ada olarak bütün dünyaca taninan Kibris adasinin kuzeyinde yer alan KKTC’inde tarim ve ormancilik faaliyetlerine özel önem verilmektedir. Ülkenin %57′si tarim arazisidir. Turunçgiller arpa bugday zeytinyagi patates havuç meyvecilik ve sebzecilik gelismis olup sebze ve meyve açisindan kendi kendine yeterli hale gelmistir. Ülkenin kit su kaynaklari göz önünde bulundurularak modern sulama sistemleri kurulmus kisitli su kaynaklari en rasyonel sekilde kullanilmaya çalisilmistir.

Daglik alanlarda küçükbas çiftliklerde ise büyükbas hayvancilik yapilmaktadir. Aricilik gelismistir. 1980-95 yillari arasinda 184 binin üzerinde canli kuzu 737 canli dana 54 binin üzerinde canli oglak 2800 canli keçi ve 1000 canli koyun ihracati gerçeklesmistir. Ayrica 3000 hektarlik bir alan agaçlandirilmistir.

Sanayi fazla gelismemis olmakla birlikte gida insaat ve giyim dallarinda oldukça önemli gelismeler saglanmistir. Küçük ve orta büyüklükteki isletmeler seklinde sanayi kurulmus 1995 yilinda imalat sanayinde tesis sayisi 726′ya çikmis istihdam edilen kisi sayisi ise 11.382′ye yükselmistir. Lefkose Gazimagosa ve Girne’de organize sanayi bölgeleri kurulmus ve Gazimagosa’da kurulan serbest liman ile bu bölgede su anda 22 isletme çimento ve deri paketleme araç bakim ve onarimi konfeksiyon imalati ve transit ticaret sahalarinda faaliyet gösterilmektedir. Elektrik enerjisi üretimi ülke ihtiyacini karsilayacak seviyeye gelmistir.

Kuzey Kibris tarihi ve turistik yerleri güzel havasi ve temiz çevresi ile turizmde her yil gelisen cennet bir ülke olarak karsimiza çikmaktadir.KKTC’nin gayri safi milli hasilasi 767.0 milyon dolar olup ihracati 68.5 milyon dolar isalati 330.0 milyon dolardir. (1996 yili verileri). Ekonomide önem arzeden sektörlerin basinda %18.2 ile ticaret ve sanayi %13.5 tarim gelmektedir. Fert basina düsen milli gelir 4.156 dolara ulasmistir.Ciddi bir issizlik sorunu yasamayan KKTC’de çalisir nüfus 76.454′dür. Bu nüfus tarim sanayi insaat ve kamu hizmetlerinde yogunlasmaktadir.

1963-74 yillari arasinda Rum ablukasi altinda olan dis ticaret 1974 Baris harekatindan sonra aktivite kazanmis Cumhuriyetin ilânindan sonra da hiz kazanarak büyümüstür. Bugün KKTC 70 ülke ile dis ticaret yapmaktadir. 1995 yili itibariyle ihracatin %30′unu Türkiye’ye %54.2′sini Avrupa’ya isalatinin %53.2′si Türkiye’den %27.1 ise Avrupa Toplulugu üzerinden yapmistir. Özellikle Türkiye Cumhuriyeti disindaki Türk Cumhuriyetleri ile ticarî ve siyasi faaliyetlerini artirma yönünde yogun çabalar harcanmaktadir. Anayasa 5 Mayis 1985 tarihinde yapilan halk oylamasi ile kabul edilmistir. Çok partili demokratik bir sisteme sahip olan KKTC sosyal adalet ve hukukun üstünlügüne dayali lâik ve bagimsiz bir devlettir.

Cumhurbaskani basbakani bakanlar kurulu ve parlamentosu olan KKTC’nin en büyük sorunu uluslararasi taninmadir.

Tarihsel Süreç İçerisinde Kıbrıs

Tarihsel Süreç İçerisinde Kıbrıs

‘1968-70’li yillar büyük sehirlerde üniversitelerde olayli yillar… Bizim kusak neyin ne oldugunu kavrayacak yastan uzak okuma-yazmayi yeni sökmüs çocuk yaslarimizda ilkokul da ögrenciyiz. Okulumuzun bitisigindeki ortaokul-lise duvarinda beyaz boya ile yazilmis “Kibris Türk’tür Türk Kalacaktir” sloganini o günlerde pek anlamlandiramiyoruz. Birkaç yil sonra Kibris Baris Harekati tüm Türkiye’yi tek yumruk haline getiriyor Kibris’in önemi ortaya çikiyor. Ancak yillar sonra bugünlerde Kibris’in bizler için Türkiye için ne kadar önemli oldugu bir kez daha pekisiyor. O yillar ki 1963-64 ve 1967-68 Kibris’ta yer yer çatismalarin yer aldigi Türklerin Rum çetelerce katledildigi yillar olup Kibris sorunu Türk Halkinin gözünde “Ulusal Dava” seklinde önem kazanmis Türk gençliginin yüreginde ilçenin duvarlarina kadar yansimis ardindan da belleklerimize kazinmis. Kibris Türkiye için bir kirilma noktasi baslangicidir. Kirilma basladi mi tarihin bizi Sevr’e geri götürmesi kaçinilmaz olacaktir.’

Kibris ve Tarihsel Gelisim;
Kibris adi Latince bakir anlamina gelen ‘Cyprus’ sözcügünden gelmektedir. Roma imparatorlugu döneminde dünyanin bakir ihtiyacini karsilarken günümüzde bakirdan eser kalmamis sadece adi kalmistir. (1)
Akdeniz de Sicilya ve Sardunya’dan sonra üçüncü büyük ada… Tipik Akdeniz iklimi. Yaz ve Ilkbahar iki iklim yasaniyor. Türkiye’ye 70 km uzaklikta Suriye’ye 110 km Yunanistan’a 500 km Misira 370 km Girit’e 500 km Rodos’a 400 km Ingiltere’ye ise bin km.nin üzerinde uzaklikta. 300.000 (Türk) 550.000 (Rum) 25.000 (Ingiliz) nüfus yasiyor. (2)
Kibris Jeopolitik konumundan dolayi tarih boyunca Anadolu için önemli bir yer olmus Anadolu Misir Suriye için Askeri ve Ticari üs olarak kullanilmistir. Kibris tarihi milattan öncelere kadar gider. Hitit Misir Finike Asur Pers Photomeler Romalilar Bizanslilar gibi degisik uygarliklar sonrasi Venediklilerin hakim oldugu adayi 1571 yilinda Osmanlilar fesediyor. Adanin gelismesi için Anadolu’dan Türkler adaya yerlestiriliyor. 300 yillik bir hakimiyet sonrasi 1878 Osmanli-Rus savaslarinda zayif düsen Osmanlilar Ingilizlerin savas yardimi sözlerine karsilik icar olarak adayi kiraliyorlar. Ingilizler adayi önce Dis Isleri Bakanligina 1882 yilinda da Sömürgecilik bakanligina bagliyor. 1914 yilinda da adayi Ilhak ediyor. 1923 yili Lozan’da da bunu tescilliyor. Ingilizler Fransizlarla ortak olarak 1869 yilinda Süveys Kanalini açtiktan sonra Akdeniz den Okyanusa Süveys Kanali-Kizildeniz baglaminda Deniz yolu açinca Kibris adasinin önemi ortaya çikiyor. Özellikle Ingilizler bu isin devamini getirip önce icarci olmak üzere girdigi topraklara sömürgeci bir yaklasimla sahipleniyor.
Ingiliz hegemonyasina girmek istemeyen binlerce Türk 1878 1914 1917 ve 1923 tarihlerinde Anadolu’ya göç eder. Bugün adadaki Türk nüfusunun Rumlardan az olmasinin sebeplerinden biride bu göçlerdir. Günümüzde yaklasik 400 bin Kibris Türk’ü çogunlugu Türkiye’de olmak üzere ada disinda dünyanin degisik bölgelerinde yasiyor.
Megali Idea; kelime anlami ile “Büyük ideal büyük fikir” demektir. Bu fikre ve ilkeye göre 1453 tarihinde Fatih Sultan Mehmet tarafindan fesedilen Istanbul’un tekrar ele geçirilerek Yunanistan Girit Rodos Kibris Anadolu ve Büyük Iskender’in fesettigi Iskenderiye’yekadar olan topraklar yeniden alinarak bir Helen Imparatorlugu olarak kabul edilen büyük Bizans Imparatorlugunun yeniden kurulmasidir. Megali Idea 1790’li yillarda ortaya atilarak harita olarak yayinlandi. Bu idealin yasatilmasi ve nesilden nesile aktarilmasi Rum Ortodoks kilisesinin görevi olacaktir. Bu ideal çerçevesinde 1821 yilinda Mora isyani patlak vermis ardindan 1830 tarihinde Yunanistan bagimsizlik kazanmistir. Yunanlilar bagimsizliklari sonrasi megali idea haritasi içinde yer alan topraklarin ele geçirilmesi faaliyetlerine baslamislardir. Makedon topraklarini kendilerinin sayarak Türkleri yasadigi topraklardan-Anadolu’dan atarak büyük Yunanistan’i hedefliyorlardi. Osmanlinin zafiyeti ve dis desteklerle Girit Rodos 12 adalar Ege adalari ele geçirilerek Anadolu’ya asker çikarilmistir. Atatürk’ün önderliginde gerçeklestirilen ulusal kurtulus savasi sonrasi Türk halki Anadolu’da Yunanlilara tarihi bir ders vererek ideallerini kursaklarina tikamistir. Anavatan paralelinde Kibrisli Türklerde Rumlarin bu idealleri karsisinda geçit vermemislerdir. Yunanistan ve kilisenin bu faaliyetleri basta Ingiltere olmak üzere Rusya ve batili ülkeler tarafindan desteklenmistir.(3)

Tarihte önemli yer tutmus uluslarin toplumlarin dinlerin ideolojilerin tabi ki büyük idealleri var olmustur. Siyonizm Helenizm Enternasyonalizm komünizm fasizm gibi Turancilikta Türklerin idealidir. Ama günümüz dünyasinda bunun toprak parçasi olarak düsünülmesi ütopyadan öteye gitmeyecektir.

Enosis; Megali idea çerçevesinde Kibris’in Yunanistan’a baglanmasini ilhak edilmesini ifade etmektedir. Kibris’la ilgili Enosis fikride ayni tarihlerde baslamaktadir. Bu ideal dogrultusunda 1821 tarihinden itibaren engel gördükleri Türk halkina karsi saldirilar baslar. Bunu sonraki saldirilar takip edecek katliamlar yapilacaktir. (1895 1912 1955-1974 dönemi)
1915 yilinda Ingiltere Yunanistan’in kendi safinda savasa girme karsiliginda Kibris’i verecegini önerisine yanasmayan yunanlilar savas sonuna dogru Almanlara savas ilan ederek savas sonunda 1918 yilinda Kibris’a talip olurlar.
Bu gelismeler üzerine Kibrisli Türkler 1918 tarihinde Meclisi Milli adli ulusal kongre toplayarak Enosise karsi adanin Osmanlilara devrini isterler. 1919 yilinda da Anadolu’da yakilan kurtulus mesalesi adada Ingiliz sömürge yönetimine karsi Türklerin ayaklanma hazirligi baslasa da Ingilizler bu gelismeyi bertaraf edecektir.
1921 yilinda Kibrisli Rumlar Enosis plebisiti gerçeklestirerek Ingiliz yönetiminden enosis talep ederler gerçeklesmez.
Kibris Türkleri 1930 yilinda topladiklari Milli Kongre ile adadaki Ingiliz sömürge yönetimine bayrak açmisken karsilarinda Enosis yaygaralari ile Rumlari ve Yunanlilari bulurlar.
1931 yilinda Rumlar Enosis ideali ile Ingilizlere karsi isyan bayragi açinca Ingilizler bu isyani bastirirlar.
1942 yilinda Dr. Fazil Küçük tarafindan çikarilacak Halkin Sesi’nin yayin yasamina girmesine kadar sömürge yönetimine karsi etkin bir mücadele verilememistir.
1950’li yillarda Yunanlilarin Kibris’ta Megali idea faaliyetini yeniden isitmasi üzerine 1950 yilinda Kibrisli Rumlar yeniden Enosis plebisiti gerçeklestirerek 1954 yilinda konu Yunanistan tarafindan BM’ye götürür BM konuyu reddeder.Türkiye ise Enosise karsi devlet yönetimi düzeyinde “Kibris Türk’tür” mitingleri düzenleyerek misilleme yaparlar. Enosise karsi “Taksim” tezi ortaya atilir.
1955 yilinda bu kez Rumlar kanli EOKA (Kibris milisleri Helen ulusal örgütü) örgütünün temellerini atarak silahli eylemlere baslarlar. Bu terör örgütüne destek için kurulan diger terör örgütünün adi içisleri bakani Akritas’in adidir. Önce Ingilizlere ardindan Türklere karsi saldirilarda bulunuyorlar.
Kibris Türkleri bu saldirilar karsisinda 1957 yilinda TMT (Türk Mukavemet Teskilati) kurarlar. TMT 1958-1960 1963-1974 dönemlerinde Kibris Türk halkinin direnisini örgütleyerek Rum saldirilarina karsi ayakta kalmasini saglamistir. Kibris Türk halkinin mukavemeti Akritas plani ile “Türkü imha plani” olarak uygulamaya konulan soykirimin bütünüyle gerçeklesmesini önlemistir. Akritas plani ikinci bir Girit örnegi yaratmak için uygulamaya konuluyor.

Girit Örnegi;
Yunanistan’in bagimsizligindan sonra Girit adasinda örgütlenen isyanlar sonunda pek çok Türk adayi terk etti. Kalanlarin pek çogu da Rumlar tarafindan katledildi. Osmanli devleti bütün zayifligina ragmen bu isyanlari bastirabilecek güçte idi fakat ne zaman biraz sertçe hareket etse Avrupa Imparatorlugun gayri Müslüman tebaasinin koruyucusu olarak Türklerin karsisina dikiliyor. Müslümanlarin Hiristiyanlari katle tesebbüs ettigi iddiasiyla müdahale ediyordu. Bu nedenle Osmanli hükümeti Hiristiyan tebaasinin isyanlarini bastirmak için güç kullanamiyordu. Giritli Türkler bu sartlar altinda yasam ve mal güvenliklerini saglayacak bir otorite göremediklerinden olanak buldukça ya büyük kentlere siginiyorlar yada adayi terk edip Anadolu ya göç ediyorlardi. 1760’ da 200 bine karsi 60 bin olan Türk–Rum nüfus orani 20. yüzyilin ilk çeyregi bittiginde ise adada hiç Türk kalmamistir.(4)

Fransiz yazari Deleporte daha 1913 de su tespiti yapmistir:
”Girit’te herkes gibi hayat ve hürriyet haklari olan Türklerin katledilmesi ile çok yanlis bir yola sapilmistir. Bu barbarliklari samimi bir Helen dostu olarak telin ediyoruz. Yunanliya karsi duydugumuz ask bizi cinayetleri affetmek için yalan söylemeye kadar götüremez ve bazilari Kibris’ta da bu cinayetleri hazirlamaktadirlar.”

1959 yilinda baslatilan Zürich-Londra konferanslari (Anlasmalari) sonrasi 1960 yilinda Iki toplumlu Kibris Cumhuriyeti kuruluyor. Türkler %30 Rumlar %70’i olusturuyor. Cumhurbaskani Rum (Makarios) Yardimcisi Türk (Dr. Fazil Küçük) adadaki Türkler Anayasal güvenceye kavusuyor. Bu anayasa geregi Ingiliz-Yunan-Türk Devletlerinin Garantörlügü kabul ediliyor. Bu garantörlük antlasmasi sonucu adadaki Türkler güvenceye kavusmus oluyor.
1961 yilinda Rum lideri Makarios Kibris Türklerinin yönetime katilmalarini kabullenmeyerek anayasayi tek tarafli olarak fesih ettigini açikliyor. Ardindan 1963 yilinda Rumlarin Enosis planlari adim adim uygulanmaya konuluyor. Albay Grivas adadaki Eoka çetelerinin Enosis yolundaki ideallerini su sekilde açikliyor: ”Türkler azinlik olacak 1 Türk kalmayincaya kadar yok edilecek. Kibris sorunu çözülmüs olacak” diyor.
1963 olaylarinda basbakan Ismet Inönü Denktas’a: “Denktas Denktas Kibris benim sorunumdur. Kibris Türkiye’nin sorunudur. Fazla söze gerek yok. Her türlü yardim yapilacaktir.” Söylemesinin ardindan Türk uçaklari kanli Eoka çetelerini bombalayarak gereken dersi vermistir.
1964 tarihinde adada BM baris gücü göreve baslamasina ragmen Rum saldirilarini durduramamistir. Ayni yil Yunanistan adaya 20 bin kisilik bir asker çikaracaktir. Ardindan da sistemli bir sekilde baski yildirma öldürme sonucu Türk köyleri bosaltilarak Akritas plani adim adim uygulamaya konacaktir.
1963 yilinda baslayan Rum saldirilari sonrasi ortaya çikan fiili bölünme 1965 yilinda adada resmi olarak da gerçeklesmis olacaktir. 1961 yilinda Kibris anayasasinin tek tarafli olarak Rumlarca feshedilmesinin ardindan dünyanin kendi çikarlari geregi Kibris sorununu görmezlikten gelmesi Kibris’in bölünerek sorunun kangren haline gelmesine sebep olmustur.
1967 olaylarinda 12.000 Yunan Askeri adaya gönderilirken Türkiye’nin tepkisi sonucu geri çekiliyor. Albay Grivas ise adayi terk etmek ve bir daha adaya dönmemek zorunda birakilmistir.
Eoka örgütünün devami olan Eoka-B örgütünün 1972 yilindaki basarisiz darbe girisimi sonrasi bu kez 15 Temmuz 1974’de Askeri darbe yaparak Makarios’u görevden uzaklastiriyorlar. Albay Nikos Sampson tarafindan Enosis ilan edilerek Elen cumhuriyetine geçis tamamlaniyordu.
Türkiye adadaki darbe sonrasi Kibrisli Türkler açisindan baris güvenlik ve toprak konusunda endise içersinde garantörlük hakkini kullanarak Ingiltere’ye birlikte adadaki bu darbeye karsi müdahale yapalim önerisini götürür. Ingiltere buna yanasmayinca tek basina garantörlük hakkini kullanmak suretiyle 20 Temmuzgünüadaya çikarma yapar. Türk Baris Harekati olmasaydi Ada Türklerinin bir teki dahi kalmayacak sekilde ilhak planlari uygulamaya koyulsa da katliamlar durduruluyor. Rumlar güneye püskürtülüyor. Sonuç olarak Türklerin yasamlari Türk Ordusunun adaya çikmasi ile güvenceye aliniyor. Enosis sekteye ugruyor. (5)

(Kuzeydeki 120 bin Rum güneye güneydeki 65 bin Türk’te kuzeye göç ederek adadaki toplumlar homojen hale gelir. 1974 yilindan bu güne kadar adada barisi bozan ve ayni zamanda orada yasayanlarin güvenligini tehlikeye sokan bir ciddi olay olmadan ve iki tarafta güvenlik içinde yasamaya devam ederler.)

Kıbrıs Şehitleri; (6)
Kibris binlerce sehit sonucu Türklerin hakimiyetine girmistir. Sonrasinda I. Dünya Savasi esnasinda çesitli cephelerde esir düsen Türk askerleri Ingilizler tarafindan adaya getirilmis tutsak olduklari kötü kosullarin sonucu sehit düsmüsler. Sonuncusu ise Rum-Yunan mezalimi sonucu hayatlarini kaybeden sehitlerimiz. Bugün Kuzey Kibris’ta (Murataga Sandallar Atlilar Ayvasil Tekke Bahçesi Erenköy Karaoglanoglu) ve Güney Kibris’ta (Limasol Larnaka Gazi Baf Geçitkale Poli Bozalan) sehitlerimiz ve sehitliklerimiz Rum-Yunanlilarin neler yaptiklarinin neler yapabileceklerinin göstergesidir. Kibris’ta Türkler Türk olmalarinin bedelini çok ama çok agir ödemislerdir. 16 günlük bebelerden 90’lik ihtiyarlara kadar katledilen insanlarin toplu mezarlari dünyanin gözü önünde açilmistir. Bu yüzden kanla yazilan Kibris’ta ki Türklük davasi hiç kimsenin kolay kolay söküp atamayacagi kutsal bir davadir ulusal bir davadir.

Baris Harekati ile Ilgili Dünya Basinina Yansiyanlar; (7)
Dünya basini baris harekatini olumlu olarak degerlendirerek genis yer verirler. Ardindan Kibris Türklerine yapilan katliamlari da dünyanin gözü önüne objektif bir sekilde sereceklerdir. Dünya basinina yansiyanlar sayfalar tutacaktir. Ancak bazilari o günleri daha objektif yakalayacaktir.
“Türkiye Kibris’a müdahale etmeseydi Yunanistan bugün Askeri cunta ile yönetilecekti.” Se Observer
“ 1974 yilinda Türk askeri müdahalesi olmasaydi adada Türk kalmayacakti.”
“Atina’daki despotlar ve despotlarin Kibris’ta kana susamis kullari Kibris Türklerini katletmislerdir”
“Atina Kibris’taki kanli olaylardan sorumludur.”
“Yunanistan dünya ile alay ediyor.” New York Times Gazetesi (21.07.1974)
“Insanlik akli yunanlilarin kibrista yaptigi bu cellatligi asla kabul edemez. Türk evlerine giren Yunan-Rum milli muhafizlari kadin ve çocuklar üzerine mermi yagdiriyor büyükleri bogazliyor ve yakaladiklari Türk kadinlarinin irzina geçiyordu.” Almanya’nin Sesi Radyosu (30.07.1974)
“Lefkose’de bir çöplükte 88 Kibrisli Türkün cesedi bulundu. Bu Türklerin tümü Rum ve yunanlilarca kursunla delik-desik edilerek öldürülmüs ve öldürülmeden önce tellere baglanmis cesetlerden kiminin basi gövdeden koparilmis.” ABD CBS TV Muhabiri Görgü tanigi (29.07.1974)

Baris Harekati Sonrasi Gelismeler; (8)
Türkiye baris harekati ile 1963-1974 arasi 11 yildir huzur ve güvenden uzak Kibris’a baris huzur güven özgürlük ve de demokrasi getirmistir. Dolayisi ile sadece Türkler açisindan degil adadaki Rumlar açisindan da huzur ve güven saglanmistir. Yunanistan’da da bu harekat sonrasi askeri yönetim son bularak demokrasiye geçis yapilmistir.
20 Temmuz 1974 tarihli Cenevre anlasmasi ve 1 Kasim 1974 tarihli BM genel kurulu karalari sonucu “adada iki toplumun varliginin ve esitliginin kabul edilmesi” ayni günlerde tüm dünyanin Kibris için federasyonu seslendirmeleri Kibris Türk Federe Devletinin 13 Subat 1975’te kurulma sürecini getirmistir. 1975yilinda Viyana’da alti tur görüsme sonuçsuz kalir anlasma saglanamaz. Görüsmeler 12 Subat 1977 de tekrar baslar. Dört maddelik ilke anlasmasi imzalanir. 1977 yilinda BM. Genel Sekreteri Waldheim-Makarios’u ikna ederek yeniden iki toplumlu Kibris’i hayata geçirmeye çalisirken Makarios Yunanistan’a çagirilarak gece ‘kalp krizi’ sonucu ölüyor. BM. Genel Sekreteri de Yahudi düsmani Nazi yanlisi olarak yipratilmaya çalisiliyor. Bu süreç askiya aliniyor. 1978 yilinda AB Kibris’taki varligi ile Yunanistan’i kinar.
Makarios’un ölümünden sonra yapilan görüsme sonucu 1979 yilinda da 10 maddelik bir çerçeve anlasma imzalanir. Bu toplumlararasi görüsmeler mayis 1983 yilina kadar aralikli devam edecektir. Mayis 1983 yilinda Rumlarin tek yanli olarak BM genel kurulundanTürklerin giyabinda haksiz karar çikartmasi sonrasi 15 Kasim 1983 tarihinde Kibris Türkleri ‘Self Determinasyon Hakkini’ kullanarak kendi bagimsiz devletini KKTC’yi ilan etmislerdir. Self determinasyon hakki ‘halklarin kendi geleceklerini özgürce belirleme hakki’ olarak BM ve AGIK sözlesmelerinde yer almaktadir. Her ne kadar Türkiye disinda taninmasa da fiilen KKTC Kuzey Kibris’ta egemen ve bagimsiz bir devlettir.

Kibris Türkleri 1960 yilinda olusan iki toplumlu Kibris Cumhuriyetinden Rumlarin tek tarafli dislamalari sonrasi 1963 yilindan itibaren kendi kendini yönetmistir. 1963-1967 arasinda ‘Genel Komite’ 1967-1974 arasi ‘Geçici Türk Yönetimi’ 1974-1975 ‘Otonom Kibris Yönetimi’ 1975-1983 arasi KTFD ve 1983 sonrasi da KKTC olarak sekillenmistir.
1988-1990 tarihleri arasi yeni bir görüsme saglansa da bir sonuç alinamaz. 1990 yilinda Kibris Rum kesimi Kibris adina AB’ye üyelik için basvurur. KKTC ve Türkiye’nin 1960 anlasmalari isiginda itirazlarina ragmen AB Rumlarin basvurusunu incelemeye alir.
1992 yilinda BM “Gali fikirler dizisi” adiyla ortaya atilan plani Türkler müzakere edilebilir bulsa da Rumlar tümüyle reddeder.
Rum ve yunan lobisi uzlasmaz tutumunu sürdürerek yeni maceralara hazirlanip 1993 yilinda “ortak savunma doktrini” hazirlarlar. Bunun üzerine BM 1994 yilinda güven artirici önlemler paketi hazirlar. 1995 yilinda AB Kibris’la ilgili üyelik sürecini baslatir. Bunun üzerine 1997 yilinda KKTC’nin Türkiye ile bütünlesme süreciyle sonuçlanabilecek Türkiye ve KKTC cumhurbaskanlari ortak deklarasyon yayinlarlar. Bu bir yerde uluslar arasi politik manevra olarak da adlandirilabilinir.
1997 yilinda iki kez görüsme saglansa da sonuç yok. Aralik 1997 tarihinde AB Lüksemburg zirvesinde Rumlarla tek yanli müzakerelere baslanacagi açiklanir. Bu ayni zamanda bir yerde bugüne kadar yürütülen toplumlararasi görüsmelere de noktayi koymustur.
1998 yilinda Türk tarafi barisçi girisimlerini sürdürerek “Fiili garanti iki kesimli iki toplumlu konfederasyon” önerir. Türkiye’nin garantörlügü özellikle vurgulanir. Rumlar isi 30 seneden bu yana olusmus fiili yapiyi ve bu yapinin nasil olustugunu görmezden gelerek “Üniter devlet Türkiye’den gelen göçmenlerin geri gönderilmesi evleri kuzeyde olan Rumlarin evlerine dönmesi TSK’nin adadan çekilmesi” esaslari üzerinde kilitlenirler.

Baris Görüsmeleri ve Annan Plani;
1998 yilinda BM yeni genel sekreteri Annan iki toplum arasinda yeni görüsmelere ön ayak olur. 1999-2000 tarihlerinde görüsmeler sürdürülür. Kibris Rum Lideri Vasiliu ile BM Kibris Temsilcisi De soto bu plani ortaya koyanlar. Bu ikili ayni zamanda ticari ortak olarak Uluslar arasi faaliyet göstermektedirler 2001 yilindaki New-York görüsmelerine KKTC politik açidan bir degisiklik olmadigini ve sonuç alinamayacagini gerekçe göstererek katilmaz. Iste daha sonralari masadan kaçan taraf olarak Rumlar bunu her platformda seslendirecekler hatta Türkiye’de ve KKTC de taraftar bulacaklardir. 2001 yilinin sonlarina dogru Türk tarafi ataga geçerek dogrudan görüsme teklifi üzerine 2001-2002 yillarinda dogrudan görüsmeler sürdürülür.
2003 yili içersinde Kibris’ta serbest geçis olayini baslatan KKTC Rumlarin oyununu bozup dünyayi sasirtiyor. Bugüne dek uyusmaz olarak gösterilen Türk Kesimi bir ilki baslatarak Rumlara gol atiyor. Bir hafta içersinde karsilikli olarak insanlar birbirlerinin topraklarina geçiyorlar. Binlerce insan sevinç içersinde 30 sene öncenin özlemini yasiyorlar. Binlerce insan Kuzeyden-Güneye Güneyden-Kuzeye geçiyor. Daha çok Rumlar bu ise seviniyorlar. Bu sunu gösteriyor. Uluslarin iradelerine disaridan karisilmaz karistirilmazsa onlar ayni topraklarda bir arada baris içersinde yasayacaklardir. Ancak geçmiste yapilan yaptirilan katliamlar bir arada yasamanin uzun sürmeyeceginin canli göstergesi olarak karsimizda durmaktadir.
Sonrasinda BM devreye girerek Annan planini görüsmeye açar. Bu plan her görüsme sonrasi degisime ugrar. Taraflar planda anlasamayinca bosluklar BM tarafindan doldurularak 5. kez degisime ugrayan Annan plani 28 Nisan 2004 tarihinde Kibris’ta referanduma sunulacaktir. Referandum sonucunda Türklerin evet Rumlarin hayir demesi bir seyi degistirmeyecek Rumlar Kibris olarak 1 Mayis 2004 tarihinde AB’ye girer.
1974 yilinda yasanan Kibris’taki Rumlarin katliamlari sonucu açilan toplu mezarlar TV kanallarindan tüm dünyanin gözleri önüne serilmis. Hem BM gözetiminde buna ragmen adada bizler isgalci konumuna sokularak adanin temsilcisi Rumlar kabul edilmis. Yine dünyaya kendimizi hakliligimizi anlatamamisiz. Ve sonuçta da Yunanistan dan sonra Kibris Rum kesimi de AB ye tam üye olurken biz beklemeye daha da devam edecegiz. Rum lobisi AB ve Bati dayanismasi karsimizda duruyor.
Atatürk’ün Türk silahli kuvvetlerinin 1930’lu yillarda Antalya bölgesinde yaptigi muhtemel bir düsman kuvvetinin bölgeyi isgal ettigi varsayimina dayanan bir tatbikatinda komutan ve subaylara söyledigi sözler son derece anlamlidir:

“Efendiler Kibris düsman elinde bulundugu sürece bu bölgenin ikmal yollari tikanmistir. Kibris’a dikkat ediniz. Bu ada bizim için çok önemlidir.”

Türkiye Cumhuriyeti de Önderinin sözlerini hiçbir zaman göz ardi etmeyerek Kibris’i Ulusal bir dava olarak savuna gelmistir. Kibris davasi belki çogu yeni nesil insanimiza anlamsiz gelebilir. Buda tarih bilincini sürekli canli tutmanin uluslarin gelecekleri için ne kadar önemli oldugunun kaçinilmaz bir göstergesidir.

Dip Not / Kaynakça:

(*) Kibris Baris Harekatinin 30. yildönümüne isafen bu yazi kaleme alinmistir.
(1) Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi Cilt-13 Milliyet yayinlari s.6678/6684
(2) AXIS 2000 Büyük Ansiklopedi cilt-7 Milliyet/Hachette yayinlari s.230-233
(3) “Kibris’in Tarihçesi” Derleyen Talat Ürer ATO yayinlari Mart-2003
(4) MANISALI Erol “Gündemdeki Kibris” Ankara Barosu Yayinlari konferanslar dizisi-5 Ankara-2002
(5) Kibris’in Tarihçesi age.
(6) Kibris’in Tarihçesi age.
(7) Kibris’in Tarihçesi age.
(8) Atatürk Üniversitesi Stratejik Arastirmalar Merkezi’nin “Kibris konulu” Paneli Erzurum-2002