Amerika’nın nükleer füzelerini bakın “neler” koruyor?

Irak işgali ile başlayan Nükleer Silah Tehdidi ya da Kitle İmha Silahları’nın Yok Edilmesi projesi Orta Doğu’da fırtına gibi ese dursun Amerika Birleşik Devletleri’nin bu projedeki iç planlaması oldukça ilginç.

amerika-nin-nukleer-fuzelerini-bakin-neler-koruyor

——————————————————————————————————-

Cheyenne’deki F.E. Warren Hava Kuvvetleri Üssü’ne yapılan bir gezinti sonucu ortaya çıkan gerçekler şok edici cinsten. Toplamda 450 savaş başlığının bulunduğu ve her birinin İkinci Dünya Savaşı’nda Hiroşima’ya düşen atom bombasından 20 kat daha etkili olduğu bu tesis sandığınız kadar gelişmiş son model teknoloji tasarımı bir yer değil. Tam aksine Kennedy döneminden kalma tachizatlarla yönetiliyor.

amerika-nin-nukleer-fuzelerini-bakin-neler-koruyor_1

—————————————————————————————————————-

Evet, yanlış duymadınız. Amerika’nın belki de en tehlikeli silah deposunun kontrolü Floppy diskler ve 1960′lardan kalma bilgisayarlar.

CBS kanalından Lesley Stahl’ın 60 dakika boyunca gezdiği tesisin oldukça eski ve modası geçmiş bir teknoloji tarafından korunuyor olması akıllarda soru işareti yaratıyor. Verilen bilgilere göre bilgisayarların hiçbiri internete bağlı değil bu şekilde dış dünyaya karşı korumalı.

amerika-nin-nukleer-fuzelerini-bakin-neler-koruyor_2

——————————————————————————————————————————-
Lesley Stahl’a göre ise daha önce örneği görülmemiş bu izinin arkasında ABD ordusunun halka tesislerin aslında ne kadar güvenli olduğunu gösterme mesajı yatıyor.

amerika-nin-nukleer-fuzelerini-bakin-neler-koruyor_3

————————————————————————————————————————————-

Okyanus dibinde maden ocağı artık hayal değil

Okyanus dibinde maden ocağı açma planları artık hayal değil gerçek olacak.

Kanadalı bir maden şirketi, deniz dibinde kazı çalışmalarını başlatma yönünde bir anlaşmayı Papua Yeni Gine (PYG) ile imzaladı.

Tartışmalı proje 1500 metre derinlikte bakır, altın ve diğer değerli maden cevherlerinin çıkarılmasını hedefliyor.
Çevreciler, okyanus tabanında yapılacak maden kazılarının sualtı yaşam üzerinde kalıcı ve yıkıcı etkilerinin olacağını söylüyor.

Nautilus Minerals adlı şirket, 1990’lardan bu yana deniz altı minerallerini çıkarmak için girişimlerde bulunmakla birlikte operasyonun koşulları ve kapsamı ile ilgili PYG hükümeti ile uzun bir müzakere evresine girmişti.

Yeni varılan anlaşma uyarınca PYG operasyon masrafları için 120 milyon dolar katkıda bulunma karşılığında çıkarılan madenlerde yüzde 15 pay sahibi olacak.

Beş yıla kadar başlaması beklenen maden çıkarma çalışmaları, okyanus tabanındaki hidrotermal bacalar etrafında biriken

mineraller üzerinde yoğunlaşacak.

Çevreciler endişeli

Deniz dibinden çıkan asit oranı yüksek aşırı sıcak su, soğuk ve alkali deniz suyu ile karşılaştığında mineral tortularının birikmesine yol açıyor.

okyanus-dibinde-maden-ocagi-artik-hayal-degil_1

———————————————————————————————————————-

Bu bacalarda karadakinden çok daha zengin altın ve bakır maden cevherleri bulunuyor.

Erişim sorunu ve yüksek maliyet nedeni ile benzeri planlar daha önce uygulanabilir bulunmamıştı.

Fakat son yıllarda denizde petrol ve gaz çıkarma tekniklerinin gelişmesi ve değerli metallerdeki fiyat artışı bu planları yeniden gündeme getirdi.

Çevre örgütü Greenpeace okyanus tabanlarının haritasının henüz çıkarılmadığını ve maden çıkarma operasyonlarının buradaki yaşama ne kadar zarar vereceğinin bilinmediğini belirtiyor.

Nautilus maden şirketi ise çalışma yapılacak alanın 10 futbol sahası büyüklüğünde olduğunu ve su altı yaşam’ın kısa sürede normale dönmesini beklediklerini söyledi.

Bu yeni sektörü denetleyen Birleşmiş Milletler‘e bağlı uluslararası kuruluş, bugüne kadar 19 ruhsat verildiğini açıkladı.

kaynak: bbc.co.uk

Artık Denek Hayvanlar Yerine Yapay Deri Kullanılacak

İngiliz bilim insanları, laboratuvarda geliştirilen insan derisinin özellikle ilaç ve kozmetik sektörleri için yapılan deneylerde hayvanların yerine kullanılabileceğini belirtti.

Londra‘daki King’s College üniversitesindeki bir araştırma ekibi, vücudun ana hücreleri olan kök hücrelerden insan derisi geliştirdi.
Bilim insanları daha önce de kök hücrelerden insan derisi elde etmişlerdi.

İnsan derisi gibi geçirgen

Araştırmacılar, deneylerde kullanılmak üzere geliştirilen bu yeni derinin ise tıpkı gerçek insan derisi gibi geçirgen bir dokuya sahip olduğunu belirtti.

Araştırmacılara göre, insan derisi kullanarak deney yapmak hayvanlar üzerinde yapılan deneylerin maliyetine kıyasla çok daha uygun olacak.

İnsan derisinin ‘epidermis‘ olarak bilinen en dış katmanı, nemin dışarıya sızmasını ve mikropların içeriye girmesini engelleyerek koruyucu bir bariyer görevi görüyor.

Bilim insanları son birkaç yıldır deri hücrelerinden biyopsi yolu ile küçük bir parça alarak epidermis geliştirebiliyorlardı.
Araştırmacılar epidermiste bulunan ana deri hücrelerinin sınırsız sayıda üretilmesini sağlayan “yeniden programlanmış deri hücrelerini” kullanmayı tercih ediyor.

Deri hücreleri nem oranının düşük olduğu ortamlarda yetiştiriliyor ve bu durum deney için geliştirilen derilerin tıpkı gerçek insan derisi gibi koruyucu bir katmana sahip olmasını sağlıyor.

Deri hastalıkları tedavisinde de kullanılabilir

Kings College‘daki araştırma ekibinin liderlerinden Dr. Dusko Ilic, BBC‘ye yaptığı açıklamada, “Bu yeni ve elverişli olan model yeni ilaçlar ve kozmetik ürünler için yapılacak olan deneylerde kullanılabilir ve deneylerde kullanılan hayvanların yerini alabilir” dedi.

Dr. Ilic bu yeni modelin “fiyatının ucuz, kolayca çoğaltılabilir ve yeniden üretilebilir” olduğunu belirterek, bu yeni uygulamanın deri hastalıklarının tedavisi için yapılan deneylerde de kullanabileceğini söyledi.

Araştırmacı ve toksikoloji uzmanı Troy Seidle ise şöyle konuştu: “Bu yeni insan derisi modeli tavşan, domuz, fare gibi hayvanları derileri için öldüren modele kıyasla bilimsel olarak daha üstün.

Umuyorum ki araştırmaların sonucu insanlar üstünde kullanılabilir. Fakat insan derisindeki bağışıklık ve geçirgenlik gibi farklı etkenler sebebiyle çoğu zaman bu tip araştırmalar insanlar üstünde uygulanamıyor.

artik-denek-hayvanlar-yerine-yapay-deri

kaynak: bbc.co.uk

120 metre uzunluğundaki gaz tankında görsel şov

Eskiden bir gaz deposu olarak kullanılan devasa bir yapı olan Gasometer Oberhausen, şuanda inanılmaz bir görsel şov sunan 3D sinema salonu gibi. Almanya’da Ren nehri yanında bulunan eski gaz tankının iç duvarları 320 derece ışık şovu yapılabilen bir eğlence merkezine çevrilmiş durumda.

 

Alman sanat topluluğuUrbanscreen”in gerçekleştirdiği proje ile Gasometer Oberhausen’de muhteşem bir ışık kurulumu gerçekleştirildi. 20 bin metrekarelik alana dünyanın en büyük ve teknik açıdan en sofistike projeksiyon sistemi kuruldu.

Paris’te yer alan Louvre, Berlin’deki National Gallery, New York’taki MoMA, Londra’daki Tate Gallery ve Floransa’daki Uffizi Galeri gibi sanat dünyasının en büyük müzelerindeki eserleri ve çeşitli ışık şovlarını bulabileceğiniz sergi, Epson projeksiyon teknolojisi ile gerçekleştiriliyor.


NASA, uzayda bitki yetiştirme teknolojisini buldu

NASA, astronotların uzayda sebze yetiştirmesine olanak tanıyan teknolojiyi nihayet geliştirdi. Bitki Üretim Sistemi (Vegetable Production System) denen bu cihaz yakında astronotların uzayda yemeklerini yetiştirebilmelerini sağlayacak.

Kısa adı ile VEGGIE’nin ileride Uluslararası Uzay İstasyonu’nda (ISS) astronotların küçük bahçesi haline getirilebilir bir proje. Proje ile gelecekte astronotların yiyecek ihtiyacı, Bitki Üretim Sistemi’nin kurulu olduğu bir alandan karşılanması hedefleniyor. Daha ileri bir gelecekte ise bu teknolojinin geliştirilmesi ile başka gezegenlere kurulacak kolonilerde bitki yetiştirmeyi sağlayabilir. VEGGIE’nin böyle bir görevi üstlenmesi şuan için imkansız olsa da ileride insanlık için hayati rol oynayacağı kesin.

nasa-uzayda-bitki-yetistirme-teknolojisini-buldu_1

Bugün SpaceX’in Dragon kapsülüne konan VEGGIE, sıfır yer çekiminde  bitkilerin büyümesini sağlayan prototip uçuş yastıklarına sahip.

NASA, sistemde bulunan kırmızı, yeşil ve mavi LED ışıkların bitkilerin büyümelerinde etkili olduklarını belirtiyor. Bitkilerin yetiştirilebildiği bu alanın büyüklüğü ise 11.5 inç genişliğe ve 14.5 derinliğe sahip. NASA uzmanlarından Gioia Massa, VEGGIE’yi, “dünya dışında bitki yetiştirilebilen en büyük alan” olarak tanımladı.

Gökyüzünden bize bakan ay kırmızıya dönecek

Yarın gökyüzünde olacak olay için birçok bilim adamı ve meraklı amatörler hazırlıklarını çoktan yaptı .
TRT haber den aldığımız haber de ” Kuzey Amerika’da 14 Nisan gecesi başlayacak kozmik hareketlilikte ilk olarak Mars, Dünya ve Güneş aynı hizaya gelecek. Bu 26 ayda bir yaşanıyor. Türkiye saati ile 15 Nisan’ da ,Mars ve Dünya arasın ‘ da ki mesafe 92 milyon km’ ye inecek . mARS ‘ In yüzeyini normalden on kat fazla parlak görecekler ve yer yüzünden oldukça net bir şekilde teleskopla izlenebilecek .kırmızı ay

Dört saat sonra ise mars daha büyük görünecek ve Türkiye saatiyle 09:00 ‘da ay tutulmasını 3.5 saat süreceğ tahmin ediliyor .Ay ‘sa Dünyanın gölgesinde kaldığı için kırmızı renge bürünecek . Ay çanak şekline ‘de görünecek . TRT haber ‘den alınan diğer bilgilere göre de ,Her iki kozmik olay, Slooh teleskobu veya Virtual Telescope Project web sitesinden canlı takip edilebilecek.

Slooh teleskobunda görevli gökbilimci Bob Berman, ‘Mars’ın Başak (Virgo) takımyıldızında Spica yıldızının yanında belireceğini ve gökyüzünde turuncu-mavi renkte görüneceğini’ belirtti.

NASA 14 Nisan’da SpaceX firmasının Dragon kapsülüyle Uluslararası Uzay İstasyonu’na (UUİ) gönderilmesi planlanan kargonun ertelenebileceğini açıkladı. Uzay istasyonunda görevli astronot ve kozmonotlar, yedek bilgisayarda meydana gelen teknik arıza nedeniyle planlarda yer almayan bir uzay yürüyüşü gerçekleştirmek zorunda kalacak.
Ayın büyüsüne kapılmak isteyenler 26 yıl daha beklemek istemiyorsalar , hazırlıklarını yapmaya başlasınlar sayılı saatler kaldı .

Robot olimpiyatlar başladı

İTÜ Kontrol ve Otomasyon Kulübü 8.si olan Robot olimpiyatları dün 2014 başladı.
İstanbul Ayazağa da Süleyman Demirel Kültür merkezinde ,robotik alanda yapılan çalışmaları öğrenci ve akademisyen ve endrüstri alanındaki temsilcileri katılımıyla gerçekleşen robot olimpiyatları ilk etapta “Çizgi İzleyen” yarışmasıyla ilk etap katogorisiyle başlandı.
3 Gün boyunca sürecek olan “Çizgi İzleyen”, “Mikro Sumo”, “Labirent”, “Yangın Söndüren”, “Süpürge”, “Kendini Dengeleyen”, “Basketbol”, “Renk Seçen”, “Merdiven Çıkan”, “Senaryo” ve “Serbest” olmak üzere 11 kategoride yarışmalar yapılacak.itu-robot-olimpiyatlari-basladi-oYurt içi ve yurt dışından gelen robotik meraklılar ,panel ve söyleşiler de bir araya gelecek.
Olimpiyatlar da “Dünya’nın en hızlı ballbotu” olarak tanıtılan Rezero da robotik severlerle karşılaşacak.
itü robotik olimpiyatlar
Türkiye’nin her yanından olimpiyatlara katılacak olan
üniversite, lise ve ilköğretimden gelen 600’e yakın projenin 828 yarışmacıyla 3 gün boyunca sergileneceği olimpiyatlara, 10 binden fazla ziyaretçinin katılımı bekleniyor. bu gün ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyelesi Prof. Dr. Fatoş Yarman Vural “Yapay Zeka, Doğada Zeka ve Ortak Zeka” başlıklı seminer verecek.

Türk mühendislerin radara yakalanmayan kumaş teknolojisi üretti

Hacettepe Teknokenti‘nde faaliyet gösteren Türk mühendisler, kara, deniz ve hava araçlarına radar‘a yakalanmama özelliği kazandıran özel bir teknoloji geliştirdi.

Anti-radar özellikli kumaş, sabit ve hareket halindeki tankların ve zırhlı araçların radar ve termal kameralara yakalanmamasını sağlıyor.

Mühendislerin geliştirdiği insansız hava araçlarının gövdelerine uygulandığında anti-radar özelliği kazandıran kompozit malzeme de dünyada ilk olma özelliği taşıyor.

Hacettepe Teknokenti‘nde faaliyet gösteren Türk savunma sanayi şirketlerinden TDU Teknoloji Genel Müdürü Ümit Öztürk, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 10 yıldır radarda görünmezlik teknolojileri üzerine çalıştıklarını belirterek, son iki yılda da KOSGEB desteğiyle anti-radar özellikligizleme ağı” prototiplerini başarıyla geliştirdiklerini bildirdi.

Geliştirdikleri teknolojinin iki ayrı ürün şeklinde ortaya çıktığını ifade eden Öztürk, bunlardan birinin radarda görünmezlik sağlayan kumaş yapılar, diğerinin ise radara yakalanmayan kompozit malzeme olduğunu belirtti.

Kumaş yapıların anti-radar özellikligizleme ağı” olarak bilinen bir yapı olduğunu anlatan Öztürk, ürünün “görsel“, “ayar“, “termal” ve “anti-radar” özelliklerine sahip olduğunu kaydetti.

Dünyada bu kumaşların anti-radar özelliğini sağlayabilen ülkelerin İsrail ve ABD olduğuna işaret eden Öztürk, “Dünya pazarını ellerinde bulunduran bu ülkelerin ardından Türkiye de anti-radar özellikli kumaşları yapabilen üçüncü ülke oldu” dedi.

Öztürk, anti-radar özellikli kumaşların özel gemoteriye sahip iplikler kullanılarak yapılan örgü desenlerinin nanoteknoloji temelli olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

“Ürünümüzü farklı renk ve desenlerde basabiliyoruz. Çöl rengi, orman yeşili ve bozkır iklimi için özel renklerde üretebiliyoruz.

Ürün dayanıklı malzemeden üretildi. Kumaş, sabit duran tankların ve zırhlı araçların üzerine örtüldüğünde anti -radar ve anti-termal özellik kazandırıyor. Ayrıca mobil kamuflaj sistemi’ni de geliştirerek, tank ve diğer zırhlı araçların hareket halinde iken de radar ve termal kameralara yakalanmamasını sağladık.

TÜBİTAK‘ta yaptırılan testlerde özellikle anti -radar özellik için gerekli değerlerin çok üzerinde radar soğurma değerlerinin elde edilmesi başarımızı pekiştirdi. Ürün yüzde yüz yerli imkanlar ve yerli mühendisler tarafından geliştirildi.”

Kompozit malzeme ile görünmez uçaklar yapılacak

Ümit Öztürk, ikinci ürünleri olan anti-radar özellikli kompozit malzemenin ise dünyada bir ilk olduğunu belirtti.

Bu malzemenin mevcut kullanımdaki anti-radar özellikteki boyalara karşı üstün özelliklerinin bulunduğuna işaret eden Öztürk, şöyle konuştu:

Askeri araçlar, anti-radar özellik boya kullanılmadan bu malzemeyle yapıldığında büyük avantaj katıyor.

İnsansız hava araçlarının gövdelerinin normal kompozit malzeme ile yapılıp üzerine anti-radar boya uygulaması dünyada kullanılan geçerli yöntem iken, geliştirdiğimiz kompozit’in kullanılması halinde boya uygulamasının aracın ağırlığını artırması ve atmosferik şartlarda özelliğini kaybetmesi gibi dezavantajları da ortadan kalkacak.”

Prototiplerini ürettikleri bu malzemelerin yerli savunma sanayine ciddi katkı sağlayacağını vurgulayan Öztürk, yerli üretimle birlikte kara, hava ve deniz platformlarının dünya pazarındaki rekabet gücünün de artacağını söyledi.

Bu malzemelerin yerli ürünlere uygulanması için SSM ve TUSAŞ yanında diğer büyük savunma sanayi firmaları ile görüşmelerin devam ettiğini ifade eden Öztürk, şunları kaydetti:

Türk Silahlı Kuvvetleri‘nin sadece multispektral gizleme ağı ihtiyacının yerli olarak giderilmesi halinde yüz milyon Dolardan fazla bir bedelin yurt dışına çıkmasının engellenecek.

Tamamen yerli imkanlarla üretilen anti-radar özellikli kompozit malzemenin TAI yapımı ANKA insansız Hava aracı’nda kullanımının gerçekleşmesi durumunda ANKA rakipleri karşısında öne çıkacaktır. Prototiplerini başarıyla hazırladığımız ürünlerimizin üretim iznini aldıktan sonra yatırımcılarla birlikte seri üretime başlayacağız.”

Ümit Öztürk, anti-radar özellikli ürünlerini 24-28 Mart 2014 tarihlerinde Katar‘da düzenlenen DIMDEX fuarında sergilendiğini ve büyük ilgi gördüğünü sözlerine ekledi.

Kaynak: AA

Artık yapay damar üretilebilecek

Alman uzmanlar ( Fraunhofer Enstitüsü uzmanları),yapay olarak, laboravatar da 3D yazıcısı gibi özel bir yazıcıyla damar ürettiler .
Uzmanlar ensütü de yapay damar için çalışıyor ve yaptıkları açıklamalarda “Daha uzun ömürlü olmamıza rağmen zinde kalıyoruz ve bu formumuzu da korumak istiyoruz. Bu tıbbi desteksiz olmaz.
Çünkü bağışlanan doku ve organlar yetersiz kaldığı için çare olmuyor.
Bu açığı yapay organlar geliştirerek kapatacak bir teknoloji üzerinde çalışıyoruz” dedi.
Yapılan çalışmalarda damarları yapmak için yapay organik mürekkep le damarları besledikleri en ince damarlarıda lazer darbeleriyle binde bir milimetrik ölçüde damar örülebiliyor.yapay damar
Dijital görüntülerle esas damar görüntüler ile tabakalar halinde mikroskop yardımıyla malzemeler üretiliyor .
Damarlar İnsan vucuduna nakledilmeden önce yapay damarların iç kısmı biyo reaktör yardımıyla endotel hücreleriyle kaplanıyor. Bu işlem, organizmadaki kan dolaşımının aksamaması için yapılıyor.

Satürn’ün uydusunda ‘okyanus var şüphesi’

Güneş sisteminin ikinci büyük gezegeni Satürn’ün uydusu Enceladus’un yüzeyinin altında büyük bir su kütlesi olabileceğine ilişkin işaretler güçleniyor.

Satürn‘ün altıncı büyük uydusunun güney kutbunda, “şerit” gibi görünen bölümlerden uzaya fışkıran buzlu maddelerin görüntülenmesi bilim dünyasında heyecan yaratmıştı.

Araştırmacılar, Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi NASA‘ya ait Cassini uzay aracının uydunun üzerinde uçarken yaptığı ölçümler sayesinde, suyun yer çekimsel sinyallerini tespit etti.

Enceladus

Garda gölünün 245 katı

Prof Luciano Iess, BBC‘ye açıklamasında “Ölçümlerimiz, Kuzey Amerika‘daki Superior Gölü büyüklüğündeki bir su kütlesinin varlığına işaret ediyor” dedi.

Bu İtalya’daki Garda gölünün 245 katı kadar bir su kütlesine karşılık geliyor.
Prof Iess ve ekibinin ulaştığı veriler, 500 kilometre genişliğindeki uydunun, dünyadan sonra mikrobiyal yaşam araştırmaları yapmak için en ideal yer olabileceğini gösteriyor.

Enceladus_1

—————————————————————————————————

40 kilometre derinde

Cassini‘nin verileri, Enceladus‘taki su kütlesinin yüzeyin 40 kilometre altında olduğuna işaret ediyor. Bu, kütlenin kayalık katmanın üzerinde olması anlamına geliyor.

Buzul altı okyanusunun varlığına ilişkin ilk veriler, Cassini‘nin 2005’te uydunun dağınık bir atmosfere sahip olduğunu tespit etmesiyle alınmıştı.
Daha sonraki gözlemlerde, bu atmosferin varlığı, kaplanların çizgilerini andıran şeritlerden yayılan mineral zengini buhara bağlanmıştı.

Cassini, daha sonra bu buharların çok miktarda tuz ve organik molekül içerdiğini belirlemişti.

 

bbc.co.uk