KKTC Genel Bilgileri

Kuzey Kıbrıs’a hava ve deniz yolu ile ulasmak mümkündür.

 Herhangi bir pasaport veya resmi kimlik belgesiyle Kuzey Kıbrıs’a gelinebilir. Üç aydan fazla sürede kalacakların KKTC Muhaceret Dairesi’ne basvurup vize almalarigerekir. Kuzey Kıbrıs’a gelen turistlerin sahsi esyalarına ve gıda maddelerine gümrük uygulamasiyoktur. Turistler beraberlerinde 400 sigara karsılıgitütün veya puro ile bir sise alkollü içki ve parfüm getirebilir. KKTC’de bulunan Arkeolojik ve Tarihi Eserlerin KKTC’den çıkarılmasiyasaktır. Kuzey Kıbrıs’a hava ulasımiErcan veya Geçitkale Havalimanlarından yapılmaktadır.Havayolu ile Türkiye’ye İstanbul ve Ankara’ya hergün İzmir Antalya ve Adana sehirlerine ise haftanın belirli günlerinde seferler mevcuttur. Türkiye dısındaki ülke seferleri İstanbul İzmir ve Antalya üzerinden yapılmaktadır. Denizyolu ile Girne ve Gazimagusa olmak üzere iki deniz limaniüzerinden Mersin ve Tasucu’na seferler mevcuttur. Yaz döneminde Girne-Alanya-Girne seferleri yapılmaktadır.

Gazi Magusa

Kentin çekirdegini kıyıdaki lagünün çevresine Mısır KraliII. Ptolemy Phiadelphus’un (İÖ 285-247) kurdugu ve karısının adıniverdigi Arsinoe denilen bir yerlesmenin olusturdugu söylenmektedir. Daha sonra kentleri 648 yılında Arap korsanlaritarafından yagmalanınca Arsinoe’ye göç eden Salamisliler Arapların bulamamasiumuduyla buraya Ammakhostos ya da “kumlara gizli” adınivermislerdir. Bugünkü Famagusta (Gazimagusa) sözcügü de buradan türetilmisti.

Famagusta’nın asıl gelismesinin ada 1191 yılında haçlıların eline geçtikten sonra gerçeklestigi görülmektedir. Bu tarihten sonra kent hacıların Kudüs’e gidip gelirken mola verdikleri bir durak haline gelmistir. Hristiyanlıgın kutsal topraklardaki son kalesi Akra da 1187 yılında Eyyubiler tarafından alınınca son Hristiyan sövalyeleri soylular ve tüccarlar Famagusta’ya göçmüs ve kutsal topraklara dönecekleri günü beklemeye baslamıslardır. Papalıgın Hristiyanların dinsizlerle alıs veris etmesini yasaklamasından sonra Kıbrıs limanlariSuriye limanlarının yerini almıs ve Batıliülkeler ekonomik çıkarlarınikorumak için Famagusta’da ticaret kolonileri kurmuslardır. Her ne kadar bu çıkar kavgasisonunda Cenevizlilerin zaferiyle bitmisse de sonu gelmeyen kanlimücadele Famagusta’yitüketmis ve nüfusunun büyük bir kısmikenti terketmisti. 1489 yılında ada Venediklilerin eline geçtiginde kent yıkıntihalinde idi.

Venediklilerin gelisiyle kentte yeni bir insaat hamlesi basladı. Ancak bu onu güzellestirmeye degil yaklasan Osmanlitehlikesine karsisavunmaya yönelikti. Deniz tarafındaki tabyalar Martinengo tabyasive Kara Kapısı’nın Ravelin denilen tabyasibu sırada insa edilmistir. Bu ara surların dısına 46 metre genisliginde bir hendek açılarak içi su ile doldurulmustu. Ancak kalın surlarive tabyalariyeterli olmayacak ve kent 1571 yılında zorlu bir kusatmadan sonra Osmanliordusuna teslim olacaktı.

Gazimagusa’da görülebilecek oldukça fazla sayıda turistik ve tarihi yer mevcuttur. Bunlar Lala Mustafa PasaCamii Salamis Harabeleri Osello Kulesi Canbulat Müzesi Sinan Pasa Camii Namık Kemal Hapishanesi çesitli kilise ve manastırlar mevcuttur.Gazimagusa’nın önemli turistik yerlerinden baziseçmeler sunlardır:

LALA MUSTAFA PAŞA CAMİ

St. Nicholas Katedrali Akdeniz dünyasının en güzel Gotik yapılarından biri olarak bilinmektedir. Lüzinyan’lar döneminde 1298-1312 yıllariarasında yapılmıstır. Önündeki tropik incir (Ficus Sycomorus) agacının insaat basladıgizaman dikildigi ve katedral ile yasıt oldugunu söyleyenler vardır. 1571 yılında cami haline getirilene kadar adanın krallariönce Lefkosa’daki St. Sophia Katedrali’nde Kıbrıs Kraliolarak sonra da kutsal topraklara daha yakın oldugu için Famagusta’da Kudüs Kraliolarak taç giyerlerdi.

Katedralin en güzel ve en iyi korunmus olan Baticephesinin mimarisi Fransa’nın Reims Katedrali’nin ön yüzünden etkilenmistir. Bu cephede ortadaki girisin üzerinde Gotik stilde islemeli essiz bir pencere yer almıstır. Avlusundaki 16. yüzyıl Venedik galerisi günümüzde sadırvan olarak kullanılmaktadır. Girisinin iki yanındaki yuvarlak pencerelerin üzerinde bir Venedik armasigörülmektedir. Oynayan hayvanlar ve çelenklerle süslü kabartmanın Salamis’teki bir Roma tapınagından geldigi sanılmaktadır. Katedralin içinde orta nefin yan neflerden tonozla bir tavanida tasıyan iki sıra sütunla ayrıldıgigöze çarpar. Apsıti Kıbrıs kiliselerinin çogunda oldugu gibi Dogu üslubunda yani üç bölmelidir. Yukarıdaki gülpencereler veya sivri kemerli ince uzun pencereler çok iyi korunmus durumdadır. Batiyönünde ve yanda iki ufak sapel yer almıstır.

OSELLO KULESİ

Osello Kulesi olarak bilinen bu kale ilk olarak 14. yüzyılda Lüzinyan’lar tarafından limanisavunmak amacıyla insa edilmistir. Etrafiderin bir hendekle çevrili idi. Koruduu Deniz Kapısı Kara Kapısiile birlikte surlarla çevrili kentin iki ana girisinden biriydi. 1492′de Venediklilerin Girne’de yaptıklarigibi bu ortaçag kalesini de bir topçu tabyasına dönüstürdükleri görülmektedir. Kalenin girisinin üzerinde asıliVenedigin amblemi olan Saint Mark’ın kanatliaslan kabartmasının altında kaleyi bu hale getiren kaptan Nicolo Foscarini’nin adiyazılıdır. Leonardo da Vinci’nin 1481 yılında Kıbrıs’ta iken Venediklilere kentin savunma sistemi hakkında tavsiyelerde bulundugu söylenmistir.

Kale kulelerden ve topçu bataryalarıyla biten koridorlardan olusmustur. Genis avlusunun bir yanında insa edilmis olan yemekhane ve üstündeki yatakhane Lüzinyanlardan kalmadır. Kalenin avlusunda duran topların bir kısmiOsmanlı bir kısmiİspanyol yapımıdır. Demir gülleler toplara tas gülleler de mancınıklara aittir.

Kalenin bugünkü adı ada bir İngiliz sömürgesi iken kullanılmaya baslanmıstır. Sheakespeare’in ünlü tragedyasının bir bölümü “Kıbrıs’ta bir liman kentinde” geçer ve tragedyanın kahramaniOsello bir “Moor (Faslı)” olarak tanıtılır. Yazarın adanın o dönemde Venedikli valisi olan ve sadece soyadının anlami”Moor” olan Christophoro Moro’nun adıniduydugu ve yanılarak onun bir Faslioldugunu düsündügü sanılmaktadır.

Kara Kapısibir ravelinle korunmustu. Burada geçitler ve top yuvalarına ek olarak bir sapel ve zindan olarak kullanılan yer altiodalaribulunmaktadır.

Deniz tarafındaki Venedik dönemine ait arsenal Canbulat Burcu olarak bilinmektedir. Söylentiye göre Osmanlikusatmasisırasında Canbulat Bey bu giristeki döner çarka atıyla birlikte saldırarak islemez hale getirmis ve sehit düsmüstür.

SALAMİS

Antik Salamis kentinin Truva savasından dönen Teucer tarafından insa edildigine inanılmaktadır. Roma İmparatorlugu döneminde imparatorlugun dogusundaki en büyük ticaret merkezi olarak Salamis bilinmektedir. Milattan sonra 4. Yüzyılda bir deprem Salamis’i tamamıyla yıkmıstır. Bundan sonra İmparator Costantin tarafından yeniden insa edilmis ve Costantia adınialmıstır. 648 yılında kent Arap istilacılar tarafından bir kez daha harap edilmis ve o tarihten sonra onarım görmemistir. Kıbrıs adasının en güzel kumlu plajlarından birinin yanında bulunan Salamis antik kenti kısmen ormanlık bir alan içerisinde yer almaktadır. Kıbrıstaki en büyük amfi tiyatro olan kentteki tiyatro spor alanı hamamlar ve pazar alaniziyaret edilebilir.

Lefkosa

Çok eski bir kurulus tarihi ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bassehri olan Lefkosa daha çok Lüzinyan’lar devrinde gelismistir. Türk ve Rum kesimlerini ayıran yesil hatla ikiye ayrılmıs olan sehrin kuzey bölümünde Türkler oturmaktadır. Lefkosa’nın etrafında Türklere karsisavunma maksadiile 1567 yılında Venedikliler tarafından kalın ve yüksek surlar yaptırılmıstı. Onbir burcun yeraldıgibu surlar tüm Lefkosa’yiçevrelemektedir. simdi Rum kesiminde kalan ve Konstanza diye bilinen burcun üzerinde Kıbrıs’ın Türkler tarafından fesi sırasında sehit düsen Bayraktar’ın türbesi ve Bayraktar Cammi yapılmıstır. Cami ile türbe 1963′te baslatılan Rum saldırılarisonucu Rumlar tarafından yakılmıs ve yıkılmıstır. Lefkosa Ortaçag ve daha sonraki devirlerde yapılan eserler bakımından zengin bir sehirdir. Bu eserler arasında Gotik mimari ve Osmanlimimari tarzının en güzel örneklerini görmek mümkündür.

Üçyüz yıldan fazla Türk idaresinde kalmıs olan Kıbrıs’ın diger sehirlerinde oldugu gibi eski Lefkosa’da da bariz bir Türk sehri karakteri vardır.

Lefkosa’nın görülebilecek yerleri arasında Barbarlık Müzesi Bedesten Haydar Pasa Camii Selimiye Camii Etnografya Müzesi Büyük Han Kumarcılar Hanı Büyük Hamam Dervis Pasa Konagiyer almaktadır. Lefkosa’nın önemli turistik yerlerinden bazılarisunlardır :

BEDESTEN


Selimiye Camisi’nin güneyinde yer alan Bedesten XIV. Y.Y.’a tarihlenen Gotik mimari tarzında insa edilmis olan bir kilise yapısıdır. Yapı Venedik hakimiyeti döneminde St. Nicholas Kilisesi adialtında Ortodokslar tarafından metropolit binası Osmanlihakimiyeti döneminde ise bazidegisiklikler yapılarak kapaliçarsive hububat deposu olarak kullanılmıstır. Bu dönemde (1573) yapının ismi Bedesten olarak degistirilmistir. Kuzey kapısı Gotik mimarinin ayakta duran en güzel örneklerinden birisidir. Kapının üstünde Orta Çagın asil ailelerine ait armalar yer almaktadır. Yan yana iki kiliseden meydana gelen yapiiçerisindeki bir odada Ömeriye Camisinden getirilen Orta Çaga ait mezar taslariile Osmanlidevrine ait ahsap bir tavan teshir edilmektedir.

BARBARLIK MÜZESİ

Bu evde Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alay Doktoru BinbasiDr. Nihat İlhan’ın esi ve üç çocugu Binbasının alaydaki görevinde oldugu bir sırada korunmak için sıgındıklaribanyo odasında cani Rumlar tarafından kahpece ve acımasızca 1963 yıliNoelinde sehit edilmistir. Bu bina daha sonra müzeye çevrilmistir. Bu müzedeki duvar panolarında sergilenen fotograflar 21 Aralık 1963′te baslayan Rum Katliamisonucu sehit olan kadın genç ihtiyar masum kardeslerimizin; evleri ve köyleri yakılıp yıkılmak suretiyle göç etmeye zorlanan soydaslarımızın öyküsünü yansıtmaktadır.

HAYDAR PAŞA CAMİSİ

XIV. yüzyılda Lüzinyan’lar tarafından gotik tarzda yapılmıs olan bir kilisedir. Kiliseye dıstan bakıldıgizaman mimarinin en göze çarpan yaniduvarın içine çekilmis olan ve yukaridogru daralan ayaklardır. Bu ayakların arasına dar ve uzun pencereler yerlestirilmistir. Kilisenin üç girisi bulunmaktadır. Güney kapısının ince bir tas isçiligi vardır. Kapisövesinin (kasasının) üstünde üç tane Lüzinyan armasının kabartmasivardır. Batikapısibu kapıdan biraz daha büyük olup mimarisi aynıdır. Kuzey girisi öteki girislerden daha sadedir. Bative Kuzey kapılarında ejderha kabartmalarivardır. Kıbrıs 1571 yılında Osmanlıların eline geçtikten sonra yapıya minare ve minber (mimber) eklenerek camiye çevrildi ve yapının adiHaydar Pasa Camisi olarak degistirildi. Lefkosa’da St. Sophia Katedrali’nden sonra (Selimiye Camisi) sanat açısından tarihi degere haiz ikinci bir yapıt olarak St. Caserina Kilisesi (Haydar Pasa Camii) gösterilmektedir.

SELİMİYE CAMİSİ

1209-1326 yıllariarasından Lüzinyan döneminde insa edilmistir. İlk olarak St. Sophia Katedrali olarak kullanılan yapiOsmanlıların adayiele geçirmesinden sonra camiye çevrilerek cami olarak kullanılmaya baslanmıstır. Selimiye Camii Kıbrıs’taki en güzel tarihi yapılardan biri olarak görülmeye degerdir.

BÜYÜK HAN

1572 yılında Kıbrıs’ın ilk OsmanliValisi olan Muzaffer Pasa tarafından insa ettirilen iki katlibir moteldir. Birbirine benzeyen 68 dikdörtgen seklinde odadan olusmustur. Ortasında küçük bir cami vardır. Bu yapiAnadolu’da bulunan Osmanlidevri çarsiiçi is merkezleri yapısındadır.

BÜYÜK HAMAM

Büyük Hamam olarak bilinen Türk HamamiLatin’lerin St. George Kilisesinin harabeleri üzerine insa edilmistir. Giristeki yay seklindeki kapibu harabelerden kalmadır. Hamamın iç yapısiklasik Osmanlimimarisi özelligindedir.

Girne

Girne Kuzey Kıbrıs’ın incisi ve gözbebegidir. Kent ile çevresi adanın en gözde tatil beldesidir. Bazisöylentilere göre kent M.Ö. X. yüzyılda Akalar tarafından kuruldu. Kurucularikente ülkelerindeki bir dagın adiolan Kyrenia adıniverdiler. Baska bir söylenti ise M.Ö. IX. yüzyılda buraya yerlesenlerin ticaret kolonileri kuran Fenike’liler oldugudur. Kentin adiRoma kaynaklarında Corineum olarak geçmektedir. Kentin tarihi adanın tarihi ile ayniolup Bizans döneminde birkaç kez Arap korsanlaritarafından yagma edildi. Kentin en ilginç tarihi eserlerinden bir tanesi Girne Kalesi’dir. Liman boyunca Türk mutfagına ve ülkemize özgü yemekler yanında diger yemekleri de sunan lokantalar barlar ve açık hava kafeteryalarivardır. Girne’de görülebilecek yerler arasında Girne Kalesi Beylerbeyi St. Hilarion Kalesi Hz. Ömer Türbesi Batık Gemi Müzesi Bufavento Kalesi Barıs ve Özgürlük Müzesi Halk SanatlariMüzesi çesitli kilise ve manastırlar bulunmaktadır. Girne’nin önemli turistik yerlerinden baziseçmeler sunlardır:

Hz. ÖMER TÜRBE VE MESCİDİ

Kıbrıs’taki önemli ziyaret ve adak yerlerinden bir tanesi Hz. Ömer Türbesi’dir. Yapı Girne’nin yaklasık 4 km dogusundaki Çatalköy’ün kıyiseridinde bulunmaktadır. Hz. Ömer Türbesi’nde adlaribilinmeyen 7 İslam mücahidinin türbesi bulunmaktadır. Türbeler Muaviye ordusu komutanlarından Ömer ile altiarkadasına aittir. Bunlar simdiki türbenin yanında sehit oldular (M.S. 647). Cesetleri buradaki bir magaraya gömüldü. Bazisöylentilere göre türbedeki yedi mezarın Kıbrıs’ta İslamiyet’i pekistirmek için “Makam Türbesi” olarak yapıldıgidogrultusundadır. Bazisöylentilere göre ise de Osmanlıların Kıbrıs’ifesi üzerine magaradaki ceset kalıntılariçıkarılarak bugünkü yerlerine defnedilmislerdir. Daha sonra buraya bu türbe ile mescit yapılmıstır. Bu nedenle türbeye Hz. Ömer adiverilmistir. Hz. Ömer Türbesi 1963 Rum saldırılarından sonra isgal edilerek talan edilmisti. Daha sonra askeri bölge ilan edilerek Türk’lerin türbeyi ziyaretleri yasaklanmıstı. Rumlar tarafından birkaç kez tahrip edilen ve 1974 yılında yıldırım isabetiyle zarar gören yapı 1978 yılında bilinçsizce onarım sonucu özelligini kısmen de olsa yitirmistir.

BEYLERBEYi

Girne’nin 4-5 km dogusunda yer alan mütevazi bir köydür. Köyün nüfusu yaklasık 500 civarındadır. Manzarasiçok güzel olan ve sakin bir yer oldugu için Latince adından da anlasılacagigibi “huzur yeri” olarak adlandırılır. Beylerbeyi denince insanın aklına hemen güneyindeki manastır gelmektedir. Bir kayalık üzerine kurulan manastırın bugünkü adiFransızca “Abbaue de la Paix”den (Barıs Manastırı) türemistir. Gotik sanatının bir saheseri olan manastır Yakın Dogu’daki örneklerinin en güzeli olarak bilinmektedir. Beyaz Manastır olarak ta bilinen yapı burada kalanların giydikleri beyaz giysilerden dolayiböyle isimlendirilmistir. Bellapais’in ilk sakinleri 1187 yılında Kudüs’ü ele geçiren Selahaddin Eyyubi’den kaçıp Kıbrıs’a göçeden Augustinian mezhebi rahipleri oldugu bilinmektedir. Manastırın ilk yapımi1198-1205 yıllariarasında olmustur. Günümüzde ayakta kalan yapının büyük bir bölümünü Fransız KraliIII. Hugh (1267-1284) insa ettirmistir. Adanın Osmanlılara geçmesinden sonra manastırın icraatlarına son verilmis ve kilise Rum ortodokslara devredilmistir. Bugün manastırın bir çok bölümü harabe haline gelmistir. Manastıra kale kapısigörünümündeki burç seklinde mazgallibir geçitten girilmektedir. Giris kapısından sonra ön bahçeye varılmaktadır. Bundan sonra yer alan kilise manastırın en eski bölümü olmakla beraber orjinal sekli ile iyi korunmus bir durumdadır.

St HİLARİON KALESİ


Kale bugünkü ismini Kudüs’ün Araplar tarafından zaptından sonra Kıbrıs’a göç eden ve ömrünün son yıllarıniburada ibadetle geçiren bir azizden almıstır. Daha sonradan 10. yüzyılda buraya bir kilise ve manastırın yapıldıgigözlenmektedir. Deniz seviyesinden 700 metre yükseklikte olan St. Hilarion Kalesi ikiz bir burun üzerine insa edilmistir. Kalenin kesin yapım tarihi bilinmemekle birlikte M.S. 10. yüzyılda kuzeyden gelen Arap akınlarına karsiadanın savunmasive kontrol edilmesi için kullanılmak üzere insa edildigi sanılmaktadır. Bununla birlikte aynigaye ile insa edilen Bufavento Kantara ve Girne Kaleleri ile çagdas (aynizamanda) oldugu tahmin edilmektedir. Kalenin Bizans yapısioldugu ve İngiliz KraliArslan Yürekli Richard’ın 1191 yılında adayiisgal ettiginde var olduguna dair bilgiler günümüze kadar gelmistir. Buna ragmen tarihi kaynaklar kaleden ilk olarak 1128 yılında İmparator II. Frederik’in Kıbrıs’a hükmetmek istemesi üzerine bahsetmektedir.

Kalenin etrafıniçeviren daire seklinde 500 metre uzunlugunda duvarlar ve 9 burç insa etmislerdi. Kale her birinin kendi sarnıci(su deposu) ve erzak depolariolan üç ana bölümden olusmaktadır. Bunlardan birincisi en alçakta kurulmus olan AsagiKale atlarla askerler için yapılmıstır. Ana girisi koruyan duvarlarla çevrili bir savunma yeri ile baslamaktaydı. Orta Kale’de manastır alanive Aziz’in yeri bulunmaktadır. YukariKale’de ise saray odaları kral sarayive mutfak bulunmaktadır. 1489′da adayiele geçiren Venedikliler kaleyi savunacak bir güce sahip olmadıklarından kalenin Osmanlı’ların eline geçmesini engellemek için kaleyi tahrip etmislerdi. Bu olaydan sonra kale 1964 yılına kadar askeri amaçlar için kullanılmamıstı. 1964′teki Rum saldırılariüzerine kalenin stratejik konumunu degerlendiren Türk Mücahitleri kaleye yerleserek tekrar savunmaya geçtiler. 1964 nisanında kaleye taarruz eden Rumlar bir avuç Mücahit tarafından geri püskürtülmüstür.

Hz Ömer Türbesi 1963 Rum saldırılarından sonra isgal edilerek talan edilmisti. Daha sonra askeri bölge ilan edilerek Türk’lerin türbeyi ziyaretleri yasaklanmıstı. Rumlar tarafından birkaç kez tahrip edilen ve 1974 yılında yıldırım isabetiyle zarar gören yapı 1978 yılında bilinçsizce onarım sonucu özelligini kısmen de olsa yitirmistir.

GİRNE KALESİ

Girne kalesi Akdeniz kıyılarında Orta Çag’dan bu güne kalan etkileyici kalelerden biridir. Girne’nin kuzey dogusunda yer alan kale limana hakim durumda ve dikdörtgen planda insa edilmistir. Antik kaynaklar kaleden ilk kez İngiltere KraliArslan Yürekli Richard’ın M.S. 1191 yılında Üçüncü Haçliseferine katılırken Kıbrıs KraliIsak Komnen’i yenerek Kıbrıs’iele geçirmesi üzerine bahsetmektedir. Kalenin kesin yapım tarihi bugüne dek saptanamamıssa da kale içiyle çevresinde yapılan arastırmalar bizlere kalenin M.Ö. III. ve II. yüzyıllarda yapıldıgınigöstermektedir.

Ülkemizde var olan nadir kalıntılardan Girne Kalesi’nin Kıbrıs’a yapılan sürekli Arap akınlarına karsiBizanslılarca Girne’yi savunmak için insa edildigi varsayılmaktadır. Girne kalesi Lüzinyan döneminde çesitli degisikliklere ugradı. Vedenikliler zamanında son seklini aldive günümüze kadar o sekliyle gelmistir.

1570 yılında Osmanlılar tarafından kusatılan kalenin sakinleri kalenin gücünü denemeden teslim olmuslar bu sayede kalenin günümüze kadar saglam olarak kalmasında bilmeden önemli bir rol oynamıslardır. Osmanlidöneminde kalenin asma köprüsü yıkılarak yerine bu günkü yeni köprü yapılmıstır.

1946 yılından sonra kale bir ara polis koleji olarak ta kullanılmıstır. Daha sonra İngilizler tarafından ayaklanan Rumlarihapsetmek amacıyla hapishane olarak kullanılan kale 1974 Kıbrıs Barıs Harekatıyla Türk’lere geçmistir.

BUFAVENTO KALESi

Bufavento Kalesi St. Hilarion ve Kantara Kaleleri ile birlikte adayiArap akıncılarına karsisavunmak için olusturulan uyarizincirinin bir parçasıdır. Kale çok rüzgarlibir tepeye kuruldugu için “rüzgardan korkmayan” anlamına gelen “Bufavento” adınialmıstır. Kalenin tam yapım tarihi bilinmemekle birlikte Arslan Yürekli Richard Kıbrıs’iele geçirdigi zaman bahsi geçmektedir. Bazisöylentilere göre kendini Kıbrıs Kraliilan eden İsak Komnenus’un kızibu kaleden çıkara Richard’a teslim olmustu. Bufavento’nun da adadaki diger kaleler gibi bir zamanlar Kıbrıs’ta hüküm sürmüs bir kraliçeyle ilgili bir öyküsü vardır. Kıbrıs Templar sövalyelerinin egemenligine girdigi zaman cüzzamlibir Bizans prensesi ve aynihastalıga yakalanan köpegi vardı. Prenses ile köpegi Bufavento kalesine kapatılmıslar idi. Bir süre prenses köpeginin derisinin yavas yavas iyilestigini fark etmis. Bunun üzerine prenses köpeginin her sabah kalenin asagılarında bir kaynakta yıkandıgınigörüyor. Böylece prenseste her sabah bu kaynaga gidiyor ve yıkanıyor. Tamamen iyilestikten sonra kaynagın bulundugu yere bugün Ayios Ionnis Chrysostomos Manastıriolarak bilinen tapınagın ilkini yaptırmıstır.

Kale 1382-1398 yıllariarasında hapishane olarak kullanılmıstı. Bu dönemde kalenin adiAslan satosu idi. 1489 yılında ada Venediklilerin eline geçince kale eski önemini yitirmisti. Venedikliler adanın savunmasiiçin daha çok deniz kenarındaki kalelere önem vermislerdi.

BATIK GEMi MÜZESİ

Girne Kalesinde sergilenen batık günümüze kadar ele geçen gemi batıklariarasında en eskisi olarak bilinmektedir. Akdeniz’de İskender’in ölümünden sonra kurulan Helenistik Krallıklara ait donanma gemilerinin dolastıgidönemlere aittir. İlk olarak 1965 yılında bir sünger avcısitarafından Girne kıyılarından 1.5 km açıkta suyun 3 metre derinliginde farkedilmis Pennsylvania Üniversitesi tarafından çıkarılan bu batık bugün müzede ziyarete açıktır. Bu müze Girne Kalesi’nin dogusunda bulunan Lüzinyan devri muhafız odalarının düzenlenmesi sonucu 3 Mart 1976 tarihinde ziyarete açıldı.

Akdeniz’de seyretmis olan bu yaslitekne M.Ö. 300 yıllarında açık denizde tutuldugu fırtına nedeniyle batmıstır. Batıkta ele geçen badem kalıntılarına uygulanan karbon 14 testleri M.Ö. 288 tarihini vermistir. Geminin yapıldıgikeresteye uygulanan karbon 14 testleri ise geminin M.Ö. 389 yılında yapıldıgını baska bir deyisle battıgizaman 80′li yaslarda oldugunu göstermektedir. Gemide bulunan esyalar geminin bir ticaret gemisi oldugu ve son seferinde dört kisilik bir mürettebatioldugunu göstermektedir.

Güzelyurt

Kıbrıs adasının kuzeybatısında bulunan Güzelyurt turunçgil bahçeleriyle çevrili adigibi güzel bir yerlesim birimidir. Çok verimli topraklaribulunan Güzelyurt’ta portakal greyfurt karpuz kavun ve çesitli sebzeler yetistirilmektedir. Turunçgillerin çogu ihraç edilmekte bir kısmiise meyve suyu yapılarak içerde tüketilmekte ve gene meyve suyu olarak ihraç edilmektedir. Lefkosa’nın 74 km uzagında gene adanın kuzeybatısında bulunan Lefke’de Güzelyurt gibi turunçgilleriyle tüm dünyada ünlü bir kentimizdir. Su kaynaklarive toprak sayesinde verimli bahçelerinde dünyanın en lezzetli turunçgilleri yetistirilmektedir. Güzelyurt ve Lefke’de görülebilecek önemli turistik yerlerden baziseçmeler sunlardır:

SOLİ


Soli M.Ö. kurulan 9 Kıbrıs krallıgından birisidir. Soli’nin tarihi M.Ö. 700 yıllarına ait ve Asurluların haraç aldıklarikentleri içeren bir listeye kadar izlenebilmistir. Bu listede kentin adiSi-il-lu olarak geçmektedir. Soli’de günümüze kadar kalabilen eserlerin basında bir harabe seklinde bulunan Soli Bazilikasive sonrada restore edilmis bulunan Soli Tiyatrosu’dur.

SOLİ BAZİLİKASI

Yüzyılın ikinci yarısında yapıldıgisanılmaktadır. Kıbrıs’ta insa edilen ilk kiliselerden olup kendine özgü yanlarivardır. 200 metre uzunlugundaki bazilika üç kapılibir giris ve giris mekanıyla baslıyordu. Bunu dört tarafisütunlarla çevrili ve çesmesi olan bir avlu izliyordu. Bundan sonra gelen gene üç kapılibir giris ve narteksten sonra asıl kiliseye giriliyordu. Hristiyanlık geleneginde Soli Saint Mark’ın Saint Auxibus tarafından vaftiz edildigi yer olarak kabul edilmistir.

SOLİTİYA TİYATROSU

Soli Tiyatrosu ise Roma’lılar döneminde bir zamanlar ayniyerde bulunanYunan tiyatrosunun yerine yapılmıstır. M.S. 2. yüzyılın sonu ile 3. yüzyılın basından kalmadır. Seyircilere ayrılan yarım daire seklindeki oturma sıralarının oldugu bölüm kısmen tepenin kayasına oyulmustur. Burasiortadaki orkestra denilen kısımdan kireç tasibloklardan yapılmıs alçak bir duvarla ayrılıyordu. Aslında kapasitesi 4000 olan oturma yerleri günümüzde yariyüksekligine kadar restore edilmistir. Sahne binasiiki katliolup mermerle kaplive heykellerle süslü idi. Günümüzde görülebilen kısım sahne binasının üzerine insa edildigi platformdu. Tiyatronun batısındaki bir tepenin üzerinde İsis ve Afrodit’e adanmıs bir tapınagın izlerine rastlanmıstır.

MAMAS MANASTIRI

Mamas Manastıri18. Yüzyılda insa edilmis bir manastırdır. Söylentilere göre St. Mamas vergilerini ödemeyi red etmis bunun üzerine yöneticiler kendisini yakalamak ve cezalandırmak üzere askerlerini gönderdiler. Fakat baskente giderken Mamas bir kuzunun pesinde bir aslan görmüs kuzuyu kollarına alarak aslanın sırtında baskente girmis. Bunu gören Bizans yöneticisi çok etkilenmis ve Mamas’ın vergilerini ve cezasınibagıslamıs. Bundan dolayiSt. Mamas vergi ödeyenlerin azizi olarak bilinmektedir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir