ODTÜ’lü araştırmacılar, kişiye karşı hissedilen duyguları sınıflandırabilen bilgisayar programı yazdılar..
Yöntem, MR’la beyin sinyalleri görüntülenen kişinin mutlu, yılgın, sinirli veya huzurlu olup olmadığını kestirebiliyor. Sistem, aşkın veya diğer duyguların yoğunluğunu derecelendiriyor.
Proje yürütücüsü ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatoş T. Yarman Vural, 12 kişilik araştırma grubuyla birlikte yürüttükleri, TÜBİTAK, Google şirketi ve ODTÜ BAP tarafından desteklenen ‘Beyin Verileri Kullanarak Zihinden Geçenleri Kestiren Bilgisayar Programı‘ projesi kapsamında elde ettikleri duygu durumlarına ilişkin deney sonuçlarını AA muhabirine anlattı.
Projelerinin bir bakıma “zihin okuma” olarak da adlandırılabileceğini ifade eden Vural, bunun için MR makinesinde birtakım deneyler yaptıklarını, beyin sinyallerini kaydettiklerini, bu verileri bilgisayar ortamında modellediklerini belirtti.
İnsan beyninden manyetik rezonans görüntüleme (MR) ile kaydedilen sinyalleri kullanarak beynin düşündüğü nesneleri tahmin eden özgün bilgisayar programı geliştirdiklerini dile getiren Vural, yöntemde öncelikle kişinin beyin sinyallerinin kaydedilerek bir bilgisayara yüklendiğini bildirdi. Vural, bilgisayarın kişinin beyninin kaba düşünce modelini çıkardığını, daha sonra yeni sinyaller ölçüldüğünde bilgisayarın kişinin ne düşündüğünü kestirmeye çalıştığını ifade etti.
İki yıl önce ilk verileri toplamaya başladıkları bilgisayar yazılımlarının 10 grupta topladıkları nesneleri doğru tahmin edebildiğini ifade eden Vural, özellikle akıldan geçen renklerin, nesnelerin, hayvanların, araç gereçlerinin büyük oranda doğru tahmin edildiğini söyledi.
“Seviyor mu, nefret mi ediyor” teste tutuyor
Bilgisayar yazılımının soyut duygu durumlarından kişinin mutlu, yılgın, sinirli olup olmadığını, tiksinti, nefret, huzur, mutluluk gibi ruh hallerini yaşayıp yaşamadığını belirleyebildiğini ifade eden Vural, “Bu testleri MR’da yapıyoruz. Örneğin; kişide stres yaratacak korku filmi veya yangın gibi resimler gösteriyoruz. Başka bir deneydeyse sevgi, aşk, beğenme gibi güzel duyguları yaratacak görüntüler gösteriyoruz. Beynimizin duygularla ilgili bölgeleri aktive oluyor, diğer kısımları daha suskun kalıyor. Her iki durumda beynin sinyallerini ayırabiliyoruz” dedi.
Vural, deney düzeneğinin bir kişinin gerçekten sevilip sevilmediğini, o kişiye gerçekten aşık olunup olunmadığının test etmek için kullanılıp kullanılamayacağının sorulması üzerine, şöyle konuştu:
“Bizler tabii bilimsel deneyler yapıyoruz. Buradan bir sonuca varmaya çalışıyoruz. Ama evet, bir kişinin aşkının gerçek olup olmadığını bir takım deneylerle test edebiliriz Ona bir takım resimler göstererek beyninin sevgiyle ilgili davranış biçimini buluruz. Ondan sonra sevgisinin derecesini bile ölçebiliriz. Aşk dediğimiz duygu, beynimizin bazı bölgelerindeki elektro-kimyasal bir aktiviteye karşılık geliyor. Bu aktiviteleri bir dereceye kadar ölçebilen cihazlar var. Biz bu cihazlardan elde edilen sinyallerin matematiksel modellerini çıkarabiliyor, bilgisayara tanıtabiliyoruz.”
Beyin nefreti baskılamaya çalışıyor
Prof. Dr. Vural, sevgi ve nefret duygularının birbirine oldukça benzediğini, ancak, aralarında temel fark olduğunu belirterek, “Sevgi ve nefret duyguları sırasında beynimizin hemen hemen aynı bölgeleri aktive oluyor. Ancak, nefret duygusunda, ürettiğimiz sinyale ek olarak, beynimizin mantıksal bazı bölümleri aktive olarak nefret sinyallerini kontrol etmeye çalışıyor” dedi.
Bunun bir bakıma beynin doğal duruma dönme çabası olduğunun altını çizen Vural, aşk ve sevgi gibi duygu durumlarındaysa tam tersine beynin diğer bölümlerinin sakin kalarak adeta bu duyguyu desteklediğini kaydetti. Vural, deneylerde tahmin oranlarının yüzde 70-90 arasında olduğunu bildirdi.
Çalışma sonuçlarını çeşitli bilimsel dergilerde yayımlayarak bilim dünyasına duyurduklarını aktaran Vural, bu sonuçlardan tüm bilim dallarının yararlanabileceğini söyledi.
Dünya literatürüne göre, akıl okuma oranlarında en yüksek tahmin seviyelerine çıktıklarını ifade eden Vural, “Bütün bilişsel durumları modelleyebilen nöronlar arasındaki bağlantıları kurabilen matematiksel modeller kurmak istiyoruz. Şimdilik belli bir yol katettik. Ancak, hala yolun çok başındayız, ama yolun sonunda, akıl okuyabilen matematiksel modele doğru ilerliyoruz. Akıl okumak derken, gördüğünüz duyduğunuz dış dünyanızla ilgili duygularınız da olabilir. Ama bunları da çözümleyebileceğimizi düşünüyoruz” diye konuştu.