KIBRIS ADASININ JEOPOLITIK VE JEOSTRATEJIK ÖNEMI
Kibris Adasi tarih boyunca Orta Doguya açilmak isteyen devletler için vazgeçilmez stratejik ve ticari bir üs olarak görüldü.
Adayi elinde bulunduran güç her zaman Türkiyeden Misira; Lübnandan Irana kadar olan bölgeyi kontrol etti. Türkiye üzerinden Orta Doguya açilamayan güçler Kibris Adasini amaçlari için kullanmislardir.
Sicilya ve Sardunyadan sonra Akdenizin üçüncü büyük adasi olan Kibrisin en yakin komsusu Türkiyedir. Kibris Güney Anadolu sahillerinden 70 Suriyeden 100. Misirdan 400. Yunanistandan ise 800 kilometre uzakliktadir.
Yunanli Tarihçi Dr. Achille Emiliyanidis; Adada yasayan insanlar hakkinda Kibrisin ilk halki kuvvetli bir ihtimalle Anadolu kiyilarindan gelip Adaya yerlesmistir. Bunlar adet ve davranislarini da beraberlerinde getirmislerdir diyor. (1)
Kibrisin 10 bin yillik tarihinin 7 bin yili tarih öncesi çaglara ait olup Akdeniz kültürüyle yakindan ilgilidir. 1930lu yillarin baslarinda Neolitik çagin kesfi Kibrisin ilk çaglardaki tarihinin ortaya çikarilmasina önemli bir katki sagladi. Elde edilen bilgiler Kibrisi Akdeniz kültür tarihinin ön siralarina yerlestirdi.
Kibrisin Anadoluyla iliskisi daha ilk Neolitik devirde baslar. Kibrista bulunmayan obsidiyen tasi Kibrisa 70 kilometre uzaklikta olan Anadoluda Toroslarda bulunuyordu. Kibris ahalisinin küçük kayiklarla Anadoluya geçerek Toroslardan obsidiyen tasi aldiklarini Kibrista arkeolojik arastirmalar sonucu ortaya çikan buluntulardan anliyoruz.
Kalkolitik Çagda bakirin kesfi ve Kibristaki bakir madenlerinin isletilmesiyle Adanin kültürel ve siyasi gelisiminde yeni ufuklar açildi. Bakir Kibrisin dis dünya ile baglanti kurmasinin Anadolu ve Dogu Akdeniz ülkeleriyle ticari iliskilere girmesinin yolunu açti.
Uzun yillar boyunca diger kültürlerden kopuk olan Kibris kültürü bakir ticareti sayesinde Anadolu Suriye Misir ve Filistinle yakin iliskiye girdi. Kibrisin Egedeki sehir devletleri ile iliskileri ise araliklarla ve dolayli olarak gerçeklesti.
Giritle yapilan temaslar sonucu Adaya Cypro-Minoic yazi sistemi geldi. Yunanli tarihçiler Yorgos Tenekidis ve Yannos Krannidiyodisin Kibris Halkinin Problemleri ve Mücadeleleri adli kitabinda bu yazi sisteminin ve dilin Giritte Yunan dilinin olmadigi ve bilinmedigi zamanlarda bile var oldugu ifade edilmektedir.
Ayni Yunanli yazarlar M.Ö. l200-1100 arasindaki göçlerle deniz kavimleri tarafindan kovulan Suriye ve Filistinli siginmacilarin Kibrisa yerlestigini yazmaktadirlar. Tenekidis ve Krannidiyotise göre bu göçler sonucunda Kibris yeniden dogup canlanmis ve yaraticilik kazanmistir. Keza Yunanistanlilara demir kullanma sanatini ögretenlerin de Kibrislilar oldugu belirtilmektedir.
Yunanli tarihçilerin de kabul ettikleri gibi Kibris. tarihi boyunca Ortadogulu kavimlere yakin iliski içindeydi. Bunlarin basinda da Fenikeliler geliyordu. 9. Yy. Akdenize açilan Fenikelilerin ilk duraklari Kibris olmustur.
9. yüzyilda Akdenize açilan Fenikelilerin ilk duraklari Kibris idi. Yunanli tarihçi Paparigopulos kita Yunanlilarinin alfabelerini Fenikelilerden aldiklarini ve Yunan sanatindaki dogu motiflerinin de büyük bir olasilikla Fenikelilerden geldigini yazmaktadir. Fenikeliler gibi eski Yunan sehir devletlerinin bazilari da Kibris kiyilarinda ticaret kolonileri kurdular. Ancak bunlar Kibrista birbirlerinden bagimsiz olarak gelistiler.
Hititler Kral Muvattalli (M.Ö. 1324-1294) döneminde Kibris üzerinde gerçek anlamda egemenlik kuran ilk devlettir. Ancak belgelerden anlasildigina göre çok daha önceleri Kibrisla ilgilenmeye baslayan Hititler M.Ö. 1400lerde Adada kisa bir süre için de olsa hakim güç durumuna geldiler.
M.Ö. 1320lerden itibaren Kibris Hitit ekonomisinde önemli bir yer tutmaya basladi. Çünkü Anadolunun bakir esya gereksinmesinin büyük bir kismi Kibristan saglaniyordu.
Hititlerin M.O.1320den 1200e kadar devam eden egemenlikleri sirasinda Anadoludaki mahkumlar Kibrisa sürülmekteydi. Akalarin ticaret kolonileri ile Kibrisa gelmeleri Hititlerin Kibristaki egemenligini tehlikeye düsürdü.
Hitit Kralligi Misir kaynaklarinda Deniz Kavimleri olarak adlandirilan kavimlerinin akinlari sonucu M.Ö. 1200de çöktü. Bu Egeli kavimler arasinda Akalar Likyalilar Sardunyalilar ve Etrüskler bulunuyordu.
Asurlularin Anadoluyu ele geçirmelerinden sonra Kral II. Sargon zamaninda Kibris bu kez Asur egemenligi altina girdi (M.Ö. 709). Ada M.Ö. 548de Misirlilar tarafindan ele geçirildi. Misir egemenligi 23 yil sürdü. Persler Lidya Krali Krezüsü yenerek Anadoluyu ele geçirdikten sonra Misira da saldirdilar. Bu saldiri sirasinda Kibrislilar da Perslerin yaninda yer aldi. Pers-Misir savasi sonunda Misirlilar yenilince Kibris Perslere baglandi. (M.Ö.525).
Makedonyali Büyük Iskender Granikos ve Issos zaferleri sonunda Anadoluyu Makedonya Imparatorlugunun topraklarina kattiktan sonra Kibris krallari da onun tarafina geçerek 120 gemiden olusan bir donanmayi emrine verdiler.
MÖ. 332den itibaren Kibris Büyük Iskendere baglandi. Iskenderin ölümünden Sonra Adada Ptolemelerin egemenligi basladi (M.Ö.294).
Kibris iki buçuk asir Ptolemelerin hakimiyeti altinda kaldi. Romalilarla Kartacalilar arasinda yer alan ve tarihe Pön Savaslari olarak geçen savaslardan galip çikan Romalilar egemenlik alanlarini Anadolu ve Suriyeye kadar genislettikten Sonra Ptolemeleri ortadan kaldirip Kibrisi ele geçirdiler (M.Ö. 58).
Imparator Büyük Seodosiusun ölümünden sonra cografi bakimdan merkezi Istanbul olan Dogu Roma Imparatorlugunun sinirlari içinde kalan Kibris 395 tarihinden baslayarak Bizans egemenligi altina girdi.
Kibris kiyilarinda birbirinden bagimsiz ve çogu kez de birbirleriyle savas halinde olan bu ticaret kolonileri Kibrisin iç kisimlarina nüfuz edememislerdi. Bu ticaret kolonileri Kibrisa ne kültürlerini ne de idari sistemlerini götürmüslerdi.
Kibris 1192 yilindan sonra üç asir Guy de Lusignanin soyundan gelen Katolik krallar tarafindan yönetildi.
Kibris 1489da LusignanIardan sonra Venediklilerin yönetimine geçti.
l453te Istanbulun Türk tarafindan fetih edilmesi sonucu Bizans Imparatorlugunun sona ermesi sonucu Dogu Akdenizin kontrolü için Venedik ile Osmanli imparatorlugu arasindaki rekabeti arttirmisti.
Venedikliler Bizans Imparatorlugunun son yillarinda iyice güçsüz duruma düsmesinden yararlanarak. Dogu Akdenizde önemli imtiyazlar elde etmislerdi. Ancak Venedik Fatih Sultan Mehmetin Istanbulu fesinden sonra birçok imtiyazlarini kaybetti. Venedik kendi hayat damari saydigi dogu ticaret yollarini her ne pahasina olursa olsun elinde tutmakta kararliydi.
Fatih Sultan Mehmet Kibrisa karsi ciddi bir harekata girismek konusunda tereddütlüydü. Çünkü Kibris 1426dan beri Misir Memluklarina vergi veriyordu.
II. Bayezit devrinde 1485 yilinda Türklerle Memluklar arasinda savas baslayinca durum degisti. Türkler Kibrisi ele geçirmek için planlar yapmaya basladilar Venedikin Kibrisi ele geçirmesinden sonra Adaya düzenli Türk akinlari baslamisti. 1517de Yavuz Sultan Selimin Misiri ele geçirip Memluk devletini ortadan kaldirmasindan sonra Osmanlilar ile Venedikliler arasinda bir anlasma imzalandi.Bu anlasmaya göre Venedikliler daha önce Memluklara verdikleri 8.000 dukalik vergiyi artik Osmanli Imparatorluguna ödeyeceklerdi. Böylece 1517 yilindan itibaren Ada üzerinde Türk egemenligi hukuken kurulmus oluyordu.
Kibris bütün tarihi boyunca kesintisiz en uzun süre olan 307 yil Türklerin hakimiyeti altinda kalmistir. Adada yasayan degisik kökenli halka 1517den sonra Anadoludan gelen binlerce Türk aile katildi.
Görüldügü gibi Kibris tarih boyunca birçok medeniyetin bir arada yasadigi bir ada oldu. Kibris hiçbir dönemde bir ulusun veya bir devletin sadece kendi dininden veya irkindan olanlara yasama hakki tanidigi bir ada olmadi. Bunun her denenmesi Adada büyük çalkantilara yol açti.
Dolayisiyla bugün (2009) bu derecede büyük önem tasiyan Kibrisin üzerinde tek bir millet varmis gibi gösterilmesi Türkiyeyi kontrol altinda tutmak ve Orta Dogunun batiya açiliminin Kibris üzerinden kontrol altina alinmak istenmesi ne Türkiye ne de Kibris Türkleri tarafindan kabul edilemez. Ege Denizi oldugu kadar Kibris Adasi da Türkiyenin güvenligi için büyük önem tasiyan stratejik bir konudur.